Acı

25 1 0
                                    

3. EVRENDENDİR: Herkes manyak maşallah

Ellerim, ayaklarım tamamen titriyordu. Yine bir krizin eşiğine gelmiştim. Şimdi de Deniz'in evine gidiyordum. Şu an aklıma gelen tek şey buydu çünkü. Melike Can'la birlikteydi, günlerini bozmak istememiştim. Emir'e zaten haber veremezdim Melike'ye söylerdi, saklamaya çalışsam da anlarlardı. Bu yüzden Deniz'e gitmeyi seçtim. 

Önümde uzanan kapıyı elimin titremesini durdurmaya çalışarak çaldım. Birkaç dakika sonra "Geliyorum!" diye bir ses duyulmuştu ve ayak seslerini duyabiliyordum. 

Kapı açıldığında bir saniyeliğine gitmeyi düşünsem de maviler merakla üzerimde gezinmeye başlayınca kaçamamıştım haliyle. Kafamı kaldırıp sade kahvelerimi mavileriyle buluşturdum. Bir kolunu büyük kapıya yaslamış beni beklemediğini belirten bir bakışla bana bakıyordu. Saçları dağınık, üzerindeki mavi tişörtü ve kotuyla tatlıydı. 

"Nehir?" Kaşları hafif çatılmış bir şekilde konuştu. "Ne hoş sürpriz." O asla alışamayacağım sırıtış yüzüne yerleşip tek kaşı havalandığında ister istemez nereden geldiğini bilmediğim o mutluluk içime yerleşmeye başlamıştı. 

Ellerimi birbirine kenetleyip titremeyi en aza indirmeye çalıştım. "Şey uygunsuz zamanda mı geldim? Gi-gidebilirim. Yani-" 

Kolumu tutup beni içeri çektiğinde gülümseme yüzüme yayılmıştı. Kapıyı kapatıp saniyeler içeresinde beni kapı ile arasına aldı. "Kahve?" 

Sırıtarak "Normalde bunu Can Melike'ye söyler ama olur." dedim. Üzerimden çekilmeden önce yanağıma bir öpücük kondurdu ve merdivenlerden çıkmaya başladı. Ben de peşinden ilerledim.

Evi yine dağıtmıştı. Normalde en toplu kişiydi ama iş kendi evine gelince tam tersi oluyordu. Her yerde nota kağıtları, orta sehpanın üzerinde kahve bardakları hatta mutfakta sabahtan kalma kahvaltılıklar masadaydı. Sırtımdaki çantayı koltuğa bırakıp mutfak tezgahına dirseklerimi yaslayarak kahve koymasını seyrettim. "Yine dağıtmışsın evi." 

Elindeki kahve bardaklarıyla sırıtarak koltuğa ilerledi. "Aklımda bir şeyler dönüyordu hep. Ben de müziğe verdim kendimi." Tezgahtan ayrılarak sehpaya bıraktığı kahveyi aldım ve koltukta yanına oturdum. 

"Bir şeyler çıktı mı?" Elini çenesinde gezdirip kafasını salladı. 

"Bir tamamlansın seninle son haline bakarız." 

Kaşlarımı çattım. "Ne yani göstermeyecek misin?" 

"Cık göstermeyeceğim bücürük." Bana dediği şeyle gözlerimi devirdim ve kahve bardağını sehpaya bıraktım, onun bardağına uzanıp onu da sehpaya koymuştum. 

"Bana bücürük demeyeceğin konusunda anlaştık sanıyordum." Güldü ve bacağımdan tutarak beni kucağına yerleştirdi. Bacağıma dokunduğu için bir anda bedenime yayılan sızıyla istemsizce yüzümü buruşturdum. Yaralar yeni olduğundan fazla acıyordu. 

Endişeyle kaşları çatık bir şekilde yüzüme baktı. "İyi misin sevgilim? Bir yerin mi ağrıyor?" O mavilerinle bana bakmasan kolayca bu işi halledebilirdik. "Yok sadece bacağımı bir yere vurmuştum, sen öyle bir anda çekince şey oldu işte." 

O hala endişeyle yüzüme baktığı için ona iyice yaklaştım. Ellerimi yüzüne koydum. "İyiyim sevgilim." Dudağına minik bir öpücük kondurduğumda başta karşılık vermedi ama sonra elini belime indirerek diğerini de boynuma koyup beni kendine çekti. Acımı unutmak istercesine derinleştirdim dudaklarımızı. O da aynı şekilde karşılık verirken belimdeki elini bacağıma indirdi. Ağzımdan bir iç çekme çıksa da bastırmak için dudağını ısırdım. Hareketleri yavaşlamıştı ama durmaması için saçından tutup kendime çektim. Elini bu sefer bacağıma bastırdığında istemsizce geri çekildim. Beni denemek için yaptığını biliyordum.

İçimdeki CenazeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin