Evde sadece ben ve Emir vardır. Can ve Burak ikide bir kavga ettiklerinden onları market alışverişine şutlamıştık. Şimdi de koltukta üzerimizde yaz olmasına rağmen vazgeçemediğimiz battaniyemiz ile oturuyorduk. Televizyonda ise Emir'in izlediği saçma sabah programlarından vardı.
"Emir bari Müganlı falan izleyelim bu nedir ya?"
Emir bana hiç bakmadan kafama yanındaki yastığı fırlattı. "Sus, sus bir şeyler oluyor."
O ekranda kaybolurken sıkkın bir nefes verip arkama yaslandım. Yaklaşık bir yıldır odamdan çıkmıyordum, hatta daha yeni yeni salonda oturmaya başlamıştım. Salonda oturmak beni boğuyor ve her zaman gülmek zorundaymışım gibi hissettiriyordu. Odamda olduğumda istediğim kadar ağlayıp çıldırabiliyordum. Kimse de görmüyordu veya hepsini görmüyorlardı. Ama salonda oturduğumuzda sanki her şey iyiye gidiyormuş gibi davranmalıydım. Hepimiz böyle yapıyorduk. Ne ondan ne de Melike'den bahsedilmiyordu. Sanki hiç var olmamışlar gibi davranılıyordu.
Bu konuda daha iki hafta önce Can ile kavga etmiştik. Uzun bir süre eve gelmemişti. Geldiğinde de yine hiçbir şey olmamış gibi davrandığımızdan ben de artık ayak uydurup bu konuları düşünmemeye karar verdim. Tüm olumsuzlukları halının altına atıp televizyona odaklandım.
Kapı çaldığında Emir'in asla bakmayacağını bildiğimden ayaklanmıştım ki beni kolumdan çekip oturttu. "Beni susturuyorsun ama kapıya bakıyorsun ha? Kırıldım Emir Tatlı."
Gözlerini devirip bana dil çıkarttı. Ben de ona karşılıklı olarak dil çıkartıp kapıyı açmasını izledim. Kapıyı açtı ama kim olduğunu göremeyeceğim bir pozisyonda duruyordu. "Kim geldi?!" İçeri doğru bağırdığımda Emir kapıdan çekildi ve Melike içeri girdi.
Hızla koltuktan kalktım. Daha konuşmasına bile izin vermeden ona sarılmıştım. Can onu affetmemiş olabilirdi ama biz onu çoktan affetmiştik. "Çok özledim." Sesim biraz ağlamaklı çıkmıştı. O da kollarını bana sararken konuştu. "Ben de çok özledim."
"E ben çay koyuyorum o zaman." Emir konuştuğunda Melike hızla benden ayrıldı.
"Hiç çay faslına girme çünkü önemli bir konu hakkında konuşmalıyız." Sesi bir anda ciddileşmişti. Bu konunun umduğum yere gitmediğine inanmalıydım.
"Otursanız iyi olur bence." Tamam kesin o tarafa gidiyor konu.
Sakin kalmaya çalışarak oturdum. "Nehir ilacını içmek isteyebilirsin." Halının desenlerinde gezdirdiğim gözüm korkuyla ona döndü. Nefesim daralmaya, içimde büyüdüğünü hissettiğim kriz beni etkisi altına alamaya başlamıştı.
"Bana geri döndüğünü söyleme Melike!" Ellerim titremeye başlamış onları durdurmak için ellerimi sıkmıştım. Ayağa kalkmaya çalıştım. Melike'nin tam karşısına geçip cevaplamadığı soruyu bastırarak bir daha sordum.
"Geri mi döndü?" Yüz ifademi korumaya çalışarak ona baktım.
Melike konuşmadı, gözlerini kaçırarak "Önce bir otursak sakin sakin konuşsak?" dedi. Kolumu tuttuğunda hırsla geri çektim. "Melike bana cevap ver!"
Emir arkama geçip beni oturtmaya çalıştı. "Nehir bak ilacını al öyle konuşalım." Emir'in canını yakmak istediğim son şey bile değildi ama kontrol bende olmadığı için onu itmiştim. Ellerimi daha fazla durduramadım ve korkutucu şekilde titremeye başladılar. "Ö-özür dilerim."
Gözlerimi kapattım sakinleşmeye çalışarak. İçimden ona kadar sayıyordum ama onun dönme ihtimali aklıma girdikçe işlevini yitiriyordu sayılar. Emir omzumdan nazikçe tutup beni koltuğa oturttu. Galiba o da artık alışmıştı bu duruma. İlacı yanında bir bardak su ile bana uzattı. Daha fazla zarar vermek istemediğimden hemen içtim.
Melike sakince yanıma oturdu. "Böyle söylememeliydim. Özür dilerim." Bir tepki vermedim, veremedim. Derin bir nefes aldı sanki kendini bir şeye hazırlarmış gibi. "Geri döndü evet. Ve- bunu göstersem daha iyi olacak."
"Geri döndü." cümlesi ile beynimde adeta uğuldama hissetmiştim. O kadar rüya gibi geliyordu ki bu iki kelime. Beynim sanki kendini koruyup inanmamak için bir mekanizma üretmişti.
Melike kumandayı alıp bir magazin programını açtı. Beynim hala tam olarak neler olduğunu algılayamasa da programa döndüm. Tüm gücümle anlatıcının neler dediğini duymaya çalıştım.
ÜNLÜ GRUBUN ÜNLÜ SOLİSTİ! GERİ Mİ DÖNDÜ?
Haber başlığının verdiği rahatsızlıkla yüzümü buruşturdum. Diğer kadının sesi duyuldu bu sefer de ekranda.
Dünyaca ünlü grup tam bir yıl önce ara verme kararı aldıklarını ama sebebini belirtmeyeceklerini söylemişlerdi. Ama tabii ki bu konu hakkında söylentiler asla susmadı. Buna ek olarak hayranlar sorunun grubun solisti Deniz ve grubun bateristi Nehir'in ilişki durumu olduğunu öne sürmüştü. Ayrıca bu durumun diğer ilişkileri yani grubun gitaristi Can ve hem menajerleri hem de en yakın arkadaşları olan Melike'nin de bu işin içinde olduklarını savunuyorlardı.
Gözlerimi şaşkınlıkla açarak Melike'ye baktım. "Bunlar FBI mı amk?!"
Melike de yanı şekilde bana bakıyordu. "Tüm durumu nasıl çözdükleri hakkında hiçbir fikrim yok."
Bunlar sadece hayran teorileriydi. Tağ ki bu sabah Deniz Kaya İnstagram hesabından şu story'i paylaşana kadar.
Televizyonda beliren görselle kalp krizi yaşamıştım. "BENİM EVİM ORASI!? BİR DE KONUM ATMIŞ? BU ÇOCUK MANYAK MI?!" Çıldırma seviyesine gelirken yine ayağa kalkmıştım.
"Hani beni öldürmedi daha da mı uğraşıyor?! ŞU AN BİZİM EVDE Mİ BU?! Yani BENİM EVİM?! ANAHTARI NASIL VAR? MELİKE BANA CEVAP VE-"
"MELİKE?!" Herkes aynı anda kapıya baktığında elindeki market poşetleriyle Can'ı görmeyi beklemiyordu. Arkadan küfür ederek gelen Burak da manzarayı gördüğünde donakalmıştı. Sessizliğin içinde yankılanan spikerin sesi ise ortam sanki yeterince boktan değilmiş gibi daha da mahvetmişti.
Evet Stars In The Sky hayranları artık kesin! Deniz Kaya geri döndü! Bu grubun geri döneceği anlamına geliyor olabilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Cenaze
Kurgu Olmayanİçimde bir cenaze var ve asla bitmeyen bir direnç. Hayata direnen küçük yaratıklar. Tüm umutlarım bitene kadar peşimi bırakmayacak yaratıklar. Her 'Bitti' dediğim zaman çok daha güçlü gelerek beni yine sömüren yaratıklar. Onlardan kurtulamıyorum. B...