Gecenin karanlığı ormanın sisiyle karışırken geceden daha kara bir gölge ayakları altındaki zeminde çıtırdayan çalıları görmezden gelerek ilerliyordu yokuş yukarı nefes düzeni bozulmadan. Ay ışığının aydınlattığı kayalıklara ulaştığında durup etrafına bakındı ve dudaklarında beliren bilmiş bir gülümseme sonrasında seslendi karanlığa doğru: " Chin Sun, karanlık seni gizlese bile tam olarak nerede durduğunu bildiğimi biliyorsun..." Chin Sun ay ışığı altında göze hitap etmeğen gölgeler sergileğen yüzüyle çıktı karanlktan. " Kang Dong Won, eminim geliş nedenin her ne ise, beni memnun etmeyecektir." diyerek tek günlük ömrü olan kelebeklere aşkı bulma fırsatı vermeyecek nefesini dışarıya bıraktı. "Eminim Minseokla olan anlaşmanı bildiğimi de biliyorsundur" derken Kang Dong Won'un gözlerinden meydan okumanın asi parıltısı geçti. Chin Sun'un kurumuş agaca benzeyen vucudu gerildi:
" Ne anlaşmasından bahs ediyorsun?"
" Uzatma cadı, Kim Minseokla buluştuğun gece ben de buradaydım. Sadece alet edeceğin kişiyi bulmak için bekledim... buldum da. Onu engelleyeceğimden emin ola bilirsin. Bu işten de uzak durman gerektiğini bilmelisin."
Chin Sun hiç te üzgün görünmüyordu: " Oh Sehuna zamanında yardım ede bileceğine eminsin sanırım... Kehaneti biliyorsun... İki aydan hiç biri zarar görmeyecek. Ama iki ay tek güneşe fazla ve güneşi kırmızıya boyayacaklar. Bu kaçınılmaz son. Bu tüm Joseonun sonu ola bilir."
Kang Dong Won sağ kaşı hafif kalkıp sağ dudak kenarı hafiften kıvrılırken konuştu " Güneş kırmızıya boyandığında yeni ğüneş doğacak"
" İkinci güneş olarak yükselecek kimse yaşamıyor Dong Won" dedi Chin Sun.
" KyungSoo'yu biliyorum Chin Sun. Senin kanından olan, cariyeden doğan hanedana ait saklanan varis."
Chin Sun sesinde endişeyi gizlemeden konuştu aceleyle: " Onun hiç bir şeyden haberi yok, sadece hayatta kalmasını sağladım."
Kang Dong Won çenesini kaldırım göz bebeklerinde ayın kendini yansıtmasına izin verirken Chin Sunu sakınleştiren kelimeleri döktü dudaklarından: " Kader sonuç için gerekenleri oluştururken biz sadece birer vasıtayız... Zamanı geldiğinde iki ayın döneceği yörüngeyi kader belirleyecek ve o yörüngede yeni güneş yükselecek. "Gecenin sabaha kavuşmak için çırpınan saatlerinde hanedanın tüm ihtişamini sergileyen odadakı geniş yatağın kenarına oturmuş, etrafdaki parıltılara rağmen ruhu siyahla sarmalanmiş, donuk bakışlarını belirsizliğe dikmiş, kan kokan düşünceleri ile cebelleşen Huang ZiTao elinde özel olarak onun için yapılmiş bıçağıyla oynuyordu: '' Çok zor onu paylaşmak... Hiç bir zaman benim olmamişken şimdi onu bir kadınla paylaşmak... Benim olamaz ki zaten... Ben karanlığım, o ise güneş... Onun varlığı beni aydınlatırken yok ediyor, onun oluyorum tamamen... Onu tamamen benim yapmak için bekleyeceğim... Bekleyecegim... Veliahtın doğmasını...'' bıçak yelpaze gibi açıldı; tek gibi görünen ama üst üste bir kaç, çok keskin bıçaklardan oluşuyordu.
Kapının açılmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı Huang ZiTao, ruhuna hem karanlığı hem de aydınlığı aynı anda bahş eden, tüm hayatını uğruna adadığı kişinin önünde eğilerek saygısını sundu.
Kim JoonMyeon tüm aşkını sergileyen eşsiz gülümsemesi eşliğinde sitem etti sevdiğine: " Tao, sadece ikimiz varken yapma bunu, kaç kere söyledim. Biz bizeyken iki aşık olalım, tek mahkumiyyetimiz bakişlarimiz, tek mecburiyyetimiz dudaklarımız olsun" ve ağır ağır sevdiği adama doğru yürüdü, yaşların kuruduğu yanağını okşadı şefkatle ve bir birine hasret dudaklarını buluşturdu. Huang ZiTao bedenini ve ruhunu sahiplenen kişinin başka bir bedene dokunduğu gerçeğini göz ardı etmeyi seçti, en azından kıskançlığın kalbine ektiği zehirli tohumunun yeşerteceği meyveyi ellerinde tutacağı güne kadar. Paylaşmak istemediği kişiyi güçlü kollarında sıkıca sardı, kurtardı beyaz teni güzelliğini saklayan kiyafetlerden, üzerine sinen yabancı kokuyu kendi kokusuyla arındırdı. Mest oldu teninin yumuşaklığıyla, dudaklarında hayat buldu kurumuş dudakları, sıcaklığında kurtuldu ruhu ölümün soğukluğundan, darlığında bıraktı sertliği içini dolduran aşk sularını, nefesleri hızlı soluklarla birbirine karışırken, birbirine değen göğüsleri ve sırtlarında birleşen sıkı kollarıyla bir bütün olarak kendilerini huzurlu karanlığa teslim ettiler.