Kim JongDae evin bahçesinden gelen seslerden JongIn'in shaulin pratiği yaptığını tahmin ederek, kılıcın havayı kesme sesini ne kadar ürkütücü bulsa da sese doğru ilerleyip kardeşini görünce ona seslendi:
-" Jongin"
Kardeşi dans hareketlerini andıran pratiğini kesip yüzünde tebessümle kaslarını kaldırarak abisine dondu yüzünü:
-" Ağabey? Gelmene sevindim. O Sungkyukvan denen yerde yaşlı hocalarınla yasayacağını düşünmeye başlamıştım" deyip sırıtmaya başladı muzipçe.
Jongdae kaslarını çatıp sahte olduğu her turlu anlaşılan sinirli ifadeyle kardeşine:
-" Yah! Sen kendi isinle ilgilen. Yakında çok önemli bir karşılaşman var, biliyorsun. En iyisini yapman gerekiyor." diye söylendi.
-" Gördüğün üzere, sen gelip bölmeden önce zaten çalışmakla meşguldüm" diye terledi genç olan.
JongDae:
-" Oh Sehun’la karşılaşacağını biliyorsun değil mi?" diye sordu endişeyle.
Jongin dudaklarını süsleyen yamuk ve ukala bir tebessümle
-" Evet, biliyorum ve çirkin yaratığı alt etmek için sabırsızlanıyorum."dedi.
JongDae bıkkın bir ifadeyle uyardı genci:
-" Düşüncelerin seni kolaylıkla yenilgiye sürükleye bilir, kardeşim. Rakibini hiçbir zaman hor görmemen gerekiyor. Onun güçlü olduğunu düşünürsen, güçlü olanı yenmeye hazırlarsın kendini, ama zayıf olduğunu düşünürsen kendini beğenmişliğin seni yenilgiye sürükler. Hem... Çirkin yaratık da nereden çıktı? Onu daha önce gördüğünü sanmıyorum?!"
Jongin:
-" Her kes korkunç göründüğü için insanlardan saklandığını soyluyor" dedi umursamazca.
JongDae derin bir iç çekmeyle nasihat etti:
-" İnsanların uydurmalarına kulak vermen düşünme yeteneğinin gelişimi açısından hiç sağlıklı değil. Oh Sehun'u kimse görmedi, evinde yasayanlar hariç. Hem kime göre çirkin? İnsanlardaki güzelliği göre bilmek için onlara gözlerinle değil kalbinle bakmalısın. Her hangi birini dış görünüşüne göre yargılamak gibi cehalet örneği olan bir davranış sergilemeyeceğini umuyorum Kim Jongin"
Jongin:
-" Ağabey sürekli ezberlediğin Konfiçyüs öğretileri yüzünden yaşlı hocaların gibi konuşuyorsun gerçekten. Ah! Resmen beni mağlup ve düşüncesiz ilan ettin." dedi şımarıkça mızmızlanarak ve ekledi:
-" Aslına bakarsan, harika bir fikrim var. Oh hanesine sızıp Sehun'u görmeyi planlıyorum. Böylece nasıl biriyle karsılaşacağımı öğrenmiş olurum" mücevher gibi dizili dişlerini sergileyen muzip sırıtışla.
JongDae:
-" Delirdin mi sen?! Eğer yakalanırsan Bay Oh, eğer başaramazsam da babam seni oldurur!" diye sinirlendi kafasına eseni yapmaya çalışan kardeşine, yine de bunun onu durdurmayacağını yüzünde sergilemeğe devam ettiği sırıtıştan anlamadı değil.
Gece kusursuz mücevherler gibi siyah tul giysisini süsleyen yıldızlarla birlikte tüm gizemiyle ağırladı dolunayı. Sehun odasının karsısındaki dolunayın ışığıyla aydınlanan verandada oturmuş, uzun ve ince parmaklarını gayageumun telleri üzerinde gezdirerek büyüleyici müziğin etrafa yayılmasına neden olan zarif hareketleri yapıyordu. Bir az ilerideki kiraz ağacın çiçekleri hafif rüzgârla müziğe eslik edercesine uçuşarak ipeksi saclarına kelebek hafifliğinde konuyor, ardından kayarak verandanın tahta döşemesine serilmiş buz mavisi ipek minderin üzerine süzülüyordu. Minderle ayni renkteki kıyafeti dolunayın aydınlattığı soluk tenini daha da göz alıcı kılıyordu. Etrafta özgürce dans eden notalar Sehun'un duyduğu sesle parmaklarının hareketinin donmasıyla eşzamanlı yok oldu. Sessizliği dinledi Sehun bir sure, kulaklarını az önce rahatsız eden hışırtının kaynağını aradı. Oturduğu yerden kalktı, kiraz ağacın altına doğru ilerledi, etrafa bakindi, dallara doğru kaldırdığında kafasını gözleri geceye sığınmış bir çift parıltıyla buluştu. Şaşkınlık merakla tatlı bir tartışma yaşadı gözlerinde ve bu bir çift parıltının sahibini daha iyi görmek için bir adım attı geriye doğru bakışları arasındaki görünmez bağı bozmadan. Yabancı yakalanmanın getirdiği şaşkınlık ve utanma izlerini çapkın bir gülümsemeyle sildi hızla ve çevik bir hareketle atladı oturduğu daldan. Dolunayın sihirli ışığında incelediler birbirlerini bir kalp atisi kadar kısa bir surede. Jongin kısa adımlarla yaklaştı büyüleyici güzelliğin cazibesine kapılarak. Sehun ilk kez yabancı birini görmenin heyecanı ve şaşkınlığı ile kendisine doğru ilerleyen yakışıklının kimliğini ve neden burada olduğunu merak ediyordu. Jongin aralarında birkaç santimetrelik mesafe bırakarak konuştu hızla atan kalbinin sesini duymazlıktan gelerek: