Gözleri gölün üzerinde dans eden ay ışığında takılı kalırken elleri birbirlerinin sıcaklığı ile karıncalanıyordu. Kalplerini esir alan aşk günahsız ruhlarına tarifi ımkansız mutluluk bahşediyorken karşılaşacakları zorlukların ihtimali içlerine dile getirmek istemedikleri bır korku salıyordu. Jongİn bakışlarını Sehuna çevirirken yüzünde her hücresini esir alan kusursuz gülümseme belirdi. Sehun kalbinin sahibine bakışlarını kitlemekten çekinerek hafif şişmiş alt dudağına dişleri ile bir süre eziyet ettikten sonra: "Benim artık gitmem gerek" dedi. Jongİn "Tamam" - dedikten sonra Sehunun çenesini işaret ve baş parmağı arasında tutarak kendine çevirdikten sonra ayrı kaldığı her an susadığı dudakları içine çekti. Dudakları ayrıldığında Sehun bakışlarını kaçırarak yere dikti. Jongİn : "Utanma..." - diye fısıldadı Sehunun kulağına. Sehun hissettıği sıcak nefesle titrerken kapattı bebekleri tutkuyla genişleyen gözlerini. Jongİn dudaklarının temas ettiği kulak memesini dişleri arasında ezerek emdi, ardından dudakları pürüssüz boyunda keşfe çıktı. Sehunun dudaklarından kontrolsüz bir inilti kaçtı. JongIn kokusuyla mest olduğu bedeni saklayan hangbokun yakasını parmaklarıyla gevşeterek beyaz tenli omuzun bir kısmını açığa çıkarır çıkarmaz dişleriyle tattı sevdiği adamı. Sehun acıyla gözlerini kısarken Jongİn omuzuna koyduğu elleriyle itti tutkunun ateşinde yanan bedeni ve hızla kalktı oturduğu yerden. JongIn de yüzünde endişeli ifadeyle kalkıp Sehunun ınce uzun parmaklı soğuk ellerini ateşden bir parça gibi sıcak ellerinin arasına aldı: " Özür dilerim, seni korkutmak istemedim, ya da istemediğin bir şeyi yapmak" Sehun: "Hayır... Sa-sadece... gitmeliyim..." dedi arada titrek dudaklarını bir görünüp bir kayb olan diliyle ıslatarak. Jongİn yüzüne yerleştirdiği çarpık gülümsemesiyle öpüşmekten şişip gül kırmızısı olan dudakları süzerek söyledi: " Ben de seni süreklü öpmeliyim" Sehun anlamadığını ifade eden bakışlarını dikti muzip parıltılar saçan koyu kahve gözlere. Jongİn devam etti: " Dudakların dudaklarımın uyguladığı işkenceden şişmişken daha tatlı görünüyorsun." Sehun kaşları çatıldığı sırada JongIn karnına beklenmedik bir yumruk indirirken, Jongİn yüzünü acıyla buruşturarak ikibüklüm oldu. Sehun çatık kaşlarının gölgelediği sert bakışlarıyla JongIni süzdükten sonra atına doğru yürüdü. JongIn: " Seni sevıyorum" diye bağırdı atının eğerine atlayan gönül mülkünün sahibine ve dizginleri gevşetip üzengileri hareketlendirerek uzaklaşan sarışını izledi.
Sehun evin bahçesini kimseye görünmeden geçidikten sonra odasının açıldığı verandaya yöneldi. Karşısında bordo siyah hangboku ile ellerini arkasında bağlamış kendisine sert bakışlar gönderen Oh TaeSanı görmesiyle yüzündeki kan çekildi, titreğen ellerini saklamak için yumruklarını sıktı, tedirgin bakışlarını kaçırarak sesli bir yutkunmanın ardından konuştu: " Baba?"
Oh TaeSan endişeli bakışlarıyla oğlunun beyazlamış yüzünü okşadı, ardından bakışları normalden fazla şişkin dudaklara takıldı, sesli bir nefes vererek sordu: " Neredeydin?"
Sehun: " Dolaşdım bir az, etrafı keşf etmeye çalıştım."
Oh TaeSan: " Kiminleydin?"
Sehun: " Ben... yalnızdım..."
Oh TaeSan: " İyi. Bir daha bu kadar geç kalma. Bir de... Kim JongIn... onunla her hangi bir şekilde yakınlaşmanı ve arkadaşlık kurmanı istemiyorum. Ondan uzak dur ve onun da sana yaklaşmasına izin verme." dedikten sonra adımlarını hareketledirip oğlunun yanından geçti ve bir adım uzaklaştıktan sonra durdu, "... ve bir daha bana yalan söyleme." diyerek uzaklaştı.
Sehun dudaklarını birbirine bastırıp firara hazır hıçkırıklarını bastırsa da gözyaşlarına engel olamadı, inci taneleri süzülerek boynuna doğru ıslak bir yol izledi. Odasına girer girmez hıçkırıklarını da serbest bıraktı, yumruğunu dişleri arasına alarak kalbinin ağıtına siper etti umutsuzca. Başlarken engellenen aşkına üzüldü, babasının kalbini kırdığı için lanet okudu kendine, ağladı saatlerce ama bir nebze hafiflemedi acısı, su serpılmedi yanan kalbine. Rahatlmak için her zaman baş vurduğu yolda buldu teselliyi, gayageumun tellerinde gezindi titrek parmakları, kalbinin umutsuzluğunu haykırdı karanlık geceye, özgürlüğüne kavuşan notalar yalnızlığına sırdaş oldu.