Oh ailesi evlatlarının dünyaya geleceğinin sevincini yasıyorlardı. İlk çocukları hayata merhaba diyecekti. Bayan Oh doğacak çocuğunun kaderini öğrenmek için ormanda tek başına yasayan cadı Chin Sun'u hanelerine davet etmek için soğuk şubat aksamında hizmetlilerinden birini görevlendirdi. Hizmetli cadı ile beraber döndüğünde gece karanlığını şehrin beyaz örtüsünün üzerine sermişti çoktan. Rüzgârın sesi bu gece kapı aralıklarından sızarken daha da ürkütücü bir şekilde uğulduyordu. Bayan Oh tedirgindi. Cadıyı fal bakılacak olan odaya davet ettikten sonra bay ve Bayan Oh onun karsısında, altın rengi ipek kılıflı ve kelebek islemeli kuş tüyü minderlerin üzerine oturdular. Kadın yanında getirdiği eski, yıpranmış ve delikleri yamanmış torbadan bir bakir kâse ve ağzında tıkacı olan bir bakir sürahi çıkardı. Kenarları yamulmuş ve üzerindeki desenleri silikleşmiş olan kâseye en az onun kadar eski olan sürahiden suyu yavaşça boşalttı cadı. Rengi gri ve sarı arasında değişen gözlerini dikti hanenin sahibine beklenti içinde. Bay Oh kuşağından çıkardı küçük torbayı cadıya uzattı. Cadı torbayı alırken duydu metallik seslerden memnun bir mırıltı çıkardıktan sonra kıyafetinin yakasından içeriye soktu. Garip kıyafetli, yüzü buruşuk, uzun kirli tırnakları ve kemikleri belli olan parmaklarıyla ağaç dalına benzeyen ellerini su dolu kâsenin üzerine uzatmış olan cadı aniden garip sesler çıkararak titremeye başladı. Kayan gözlerinin görüntüsü onu daha da korkunç kılıyordu. Bir kaç dakika suren ürpertici ritüelin ardından bir kaç sararmış dişe sahip ağzını açarak konuşmaya başladı: " iki ay... İki ay doğacak... Olmaması gereken oluyor... İkisi de hanesine olum getirecek... İki ay birleşecek... Kaderleri birbirlerine bağlı... Kaderlerini değiştirmek imkânsız..." Bay Oh duydukları karşısında kaşlarını çatarken bayan Oh korkudan titriyordu. Üzerine dikilen şaşkın bakışları umursamadan kalktı cadı oturdu yerden aceleyle eşyalarını toplayarak ve uzaklaştı yakında "ay"lardan birine ev sahipliği yapacak varlıklı haneden...
Kim ailesi aynı gece soğuk şubat gecesine inat sıcak anlar yaşıyordu. Bay ve bayan kim odalarında kurulu küçük masanın etrafında kırmızı ipek minderlere yayılmış, yine kırmızı kolçaklara dayamış dirseklerini doğacak bebeklerinin hanelerine getireceği mutluluktan bahsediyor doğacak çocukları kız olursa çok tatlı olacağından, erkek olursa oğulları JongDe yalnızlıktan kurtulup arkadaşa sahip olacağından bahsediyorlardı. Bayan Kim kadehi boşaldıkça Bay kimin mavi çiçek desenli küçük porselen kadehine ayni desenlere sahip şarap sürahisinden pirinç şarabi koyuyordu.
O gece Oh ailesi tedirginlik ve korku ile sarmalanmış düşünceler eşliğinde uykunun huzurlu kollarına kendilerini teslim edemezken Kim ailesi mutlulukla vücutlarını rahat yataklarında dinlendirmek üzere yattılar.
Baharın nefesi insanların içini yeni yeni ısıtmaya başlamış, ağaçlar yeşil örtülerini giymiş ihtişamlarını sergiliyorken Kim ve Oh aileleri hanelerine yeni nefes getirecek bebeklerinin doğumunu bekliyor, hizmetliler ortalıkta aceleyle koşturuyor, hanenin hanımlarının attıkları çığlıklar daha da sıklaşmaya başlıyordu.
Bekleyiş içinde gecen bir kaç sıkıntılı saatin ardından iki hanede de bebek ağlaması duyuldu... Bu sese bir kaç dakika sonra hanenin efendisinin ve diğer ev sakinlerinin ağlamaları ve hıçkırıkları karıştı... Kim ve Oh ailesi zarif hanımlarının çiçek kokulu nefesini, kelebek zarafetindeki dokunuşlarını, hanenin koridorlarında ve bahçesinde bir kuğu gibi süzülüşünü bir daha görmeyecekti... Bay Oh ve Bay Kim sevdikleri eslerine acı gözyaşları ile veda ederken kucaklarındaki onlardan hatıra kalan bebeklerine sarılarak kokularını ciğerlerine çektiler.
![](https://img.wattpad.com/cover/24513866-288-k19482.jpg)