10.Bölüm

824 41 0
                                    

Tuanadan
Okula geldiğimizde ben hemen soyunma odasına gidip üstümü değiştirmiştim. Bu maçta erkeklerle beraber oynayacaktık. Kızlara erkekler. Bizim takımın kaptanı bendim. Ama erkeklere dair hiçbir fikrim yoktu. Onu da bugün öğrenecektim. Sahaya gittiğimde hoca biriyle konuşuyordu. Yaklaşınca o kişinin Çağan olduğunu gördüm.

Hoca: Gel Tuana. Bu erkeklerin takımının kaptanı. Hemen maçı yapıp benim gitmem gerek. O yüzden maç bittikten sonra burayı siz ikiniz düzelteceksiniz. Anlaşıldı mı?
Tuana: Tabi hocam.
Hoca: Tamam o zaman on dakika ısınalım çocuklar sonra da maça başlayalım.

Isındıktan sonra maça başladık. Erkeklerin takımı gerçekten iyiydi. Çağan da iyi oynuyordu. Benden birkaç top almayı başarmıştı. Şuan da bizden üç sayı öndelerdi. Maçın bitmesine iki saniye kala ben de iki sayılık basket atmıştım. Hoca düdüğü çalınca puanlara baktık.

Hoca: İyi oyundu çocuklar. Kızlar siz çok iyiydiniz. Siz de erkekler. Bu oyunda bir sayıyla erkekler kazandı. İleriki oyunlarda karışık takımlar da olacak. Çünkü önümüzdeki yarışmada okulumuzu temsil edecek arkadaşlara ihtiyacımız olacak. Böyle devam etmenizi istiyorum çocuklar. Çağan ve Tuana hariç herkes soyunma odalarına gidebilir.

Hoca: Çocuklar size dediğim gibi sahayı düzenlemenizi istiyorum. Malzemeleri spor salanuna götürün ve kapıyı kilitleyin.
Tuana: Tamam hocam.
Çağan: Merak etmeyin hocam.
Hoca: Tamam çocuklar. O zaman ben gidiyorum.

Hoca gittikten sonra Çağan la biz de kendi soyunma odalarımızda gidip duş aldıktan sonra yine sahaya döndük. Ortalığı toplarken

Çağan: Bayağı iyisin.
Tuana: Sağol sen de iyisin.
Çağan: Teşekkür ederim. Senden böyle şeyler duymak değişikmiş.
Tuana: Abartma. Ben de insanım.
Çağan: Farklı bir insan. Neyse bunları spor salonuna götürelim.
Tuana: Tamam.

Çağanla elimizdeki malzemelerle spor salonuna girdik. Malzemeleri tam yerlerine koyarken bir anda ışıklar kapandı. Işıkların kapanmasıyla ben telaşlandım. Geçmişte yaşanan bir olay yüzünden böyle bir korkum oluşmuştu.

Tuana: Noluyo? Niye ışıklar kapandı?
Çağan: Bir şey yoktur merak etme birazdan jeneratörler devreye girer.
Tuana: Olmaz olmaz hemen gelmeli.
Çağan: Tuana iyi misin? Kendine gel bak birazdan gelir.
Tuana: Çağan nolur yardım et. Çok kötü hissediyorum. Bana bana onu hatırlatıyor. Yağız nerede o nerede, ben böyle bağırırken Çağan da sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir an yere düşecekken Çağan tuttu. Suratıma hafif vuruyordu.
Çağan: Tuana iyi msin? Tuana kendine gel hadi. Tuana bak korkma. Ben buradayım. Tuana hadi.
Tuana: Çağan o gelmesin. Koru beni, lütfen koru beni.
Çağan: Tamam bak kimse yok sadece ben varım. Bana bak Tuana burada sadece ikimiziz. Sakin ol tamam mı?
Tuana: Doğru mu?
Çağan: Evet bak doğru. Sadece ben varım. Bana bak, dediğinde ona bakmıştım.

Gözlerini daha yeni farketmiştim. Çok güzellerdi. Beni istemeden kendine çekiyordu. Bu karanlıkta bir tek aydınlık onun gözleriydi. Elleri hala yüzümdeydi. Ben çok farklı hissediyordum. Sonra ışıklar geldi. Işıklarla birlikte ben de kendime geldim. Hemen Çağanın dizilerinden kalkıp kendime çeki düzen verdim.

Çağan: Tuana iyi misin?
Tuana: Evet iyiyim, tam çıkarken arkamı döndüm ve ona
Tuana: Kimseye söyleme bunu yoksa fena olur, diyerek tekrar arkamı döndüm. Kapıya doğru giderken beni çekti ve konuşmaya başladı.
Çağan: Kimseye söylemem. Bana güvenebilirsin. Geçmişte ne yaşadığını anlatabilirsin, kelimeler ağzından dökülürken nefes alış verilerini duyabiliyordum. Kendimi ondan kurtararak
Tuana: Ne geçmişi ne yaşananı ne diyorsun sen?
Çağan: Eğer anlatmak istersen dinlerim.
Tuana: Yok öyle bir şey, diyerek kapıdan dışarı çıktım.

Onu kimseye anlatamazdım. Bana kimse acıyamazdı. Ben güçlüydüm. Öyleydim. O da bilmemeliydi. Hem o kimdi, daha dün tanıdığım çocuk. Tam tanımıyordum bile. Hemen oradan uzaklaşıp dışarı çıkmıştım. Kendimi okulun dışındaki parka atmıştım. Kimsenin olmadığı köşede ağlıyordum. O olayı unutmak istiyordum artık. Keşke o olayı hafızamdan alıp atabilseydim. O olay hafızamı kirletmeseydi keşke. Ama yapamıyordum. Kendimi kandırmak gerçekleri örtmüyordu. Ne kadar geçmişte kalsa da benim için geçmiyordu. O günkü korkuyla devam ediyordu. Yaklaşık bir saat kendi başıma parkta oturmuştum. Sonra eve gittim. Kendimi toplamalıydım. Bu kadar kendimi üzmek doğru değildi. Güçlü durmalıydım. Kapı sesini duyunca Yağızın geldiğini anladım. Hemen aynanın karşısına geçip yüzümün gözümün halini düzelttim. Normalde makyaj malzemesi kullanmazdım. Ama Yağızın anlamaması için çekmecemde bomboş duran allığu çıkardım ve belli olmayacak şekilde yüzüme sürdüm. Sonra yüzümdeki ifadeye değiştirerek aşağı indim. Gelen Yağız değil Hilaldi.

Hilal: Selam.
Tuana: Selam. Hoşgeldin. Odan üst katta odamın yanında. İstersen göstereyim.
Hilal: Tamam.
Hilal: Bu kadarına gerek yoktu.
Tuana: Ben yapmadım zaten ev eşyalıydı. Sen istersen yerleş. Ben odamdayım.
Hilal: Tuana iyi misin?
Tuana: Evet.

Hilal bile anlamıştı. Yağız da kesin anlardı. O yüzden o gelene kadar biraz dinlenmeliydim. Ama gözümü kapattığımda o görüntü karşıma geliyordu. Nasıl uyuduğumu bilmiyorum. Ama uyandığımda odada Hilal vardı. Bana sesleniyordu.

Hilal: Tuana uyan Tuana.
Tuana: Noldu?
Hilal: Yapma diye sayıklıyordun. İyi misin?
Tuana: Başka bir şey söyledim mi?
Hilal: Hayır.
Tuana: Tamam o zaman şimdi odamdan çık.
Hilal: Tuana.
Tuana: Çık sen.

Hızlıca odadan çıktı. Kalbini kırmıştım onun. Kendimden nefret ediyordum. Nasıl bir insandım ben? Sadece kendimi düşünüyordum. Aptaldım. Kendi kendime böyle düşünürken kendime bağırmıştım: Salak sen kimsin ya? Aptal. Sesi duyduktan sonra Hilal içeri girdi. O sırada ağlıyordum. Onun görmesini istemiyordum. O yüzden hemen onun çıkmasını söyledim. Çıkmayınca yine bağırdım. Çünkü bağırmak her zaman işe yarardı. Hayatıma girmek isteyen insanları hep böyle uzaklaştırırdım. Ama o bunun üzerine bile gitmemişti.

Tuana: Çık diyorum sana anlamıyor musun? ÇIK!
Hilal: Çıkmıyorum. Tuana noluyo, kendine napıyorsun?
Tuana: Bir şey yapmıyorum tamam mı? Hep çevreme zarar veriyorum. Kendime ise bir şey olmamasını istiyorum. Hani Leyaya bencil diyordum ya ben daha bencilim diyerek, gözümden birkaç damla yaş düştüğünü farkettim. Yanıma yaklaştı.
Hilal: Tuana kendine gel.
Tuana: Bne böyleyim işte. Herkesin yanında güçlü durmaya çalışan ama yalnızken zavallı biriyim. Anlıyor musun?
Hilal: Tuana hayır. Bak kendine gel. Sen zavallı da değilsin bencil de değilsin.

İyice yaklaşmıştı. Yanıma oturdu ve gözyaşlarımk sildi.

Hilal: Bak bana Tuana. Sen bu dünyada tanıdığım en güçlü insansın. Anladın mı beni? Kendine haksızlık ediyorsun.
Tuana: Dayanamıyorum. Çok ağır artık. Taşıyamıyorum.
Hilal: Tamam beraber taşıyalım. Anlat bana.
Tuana: Olmaz.

Ona anlatamazdım. Ben daha Yağıza bile söyleyemiyorken ona nasıl anlatabilirdim ki? Nasıl güvenebilirdim?

Değişen HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin