11.Bölüm

799 41 0
                                    

Tuanadan
Hilal o halimi görünce daha fazla ısrar etmedi. Benimle birlikte odada sakinleşmemi bekliyordu. Biraz zaman geçince kapı sesi geldi. Bu sefer Yağız olmalıydı. O beni anlattırmadan bırakmazdı. O yüzden hemen kendimi toplamaya çalıştım.

Tuana: Sakın Yağıza bir şey söyleme.
Hilal: Tamam sen iyisin değil mi?
Tuana: Evet. Lütfen bunlar aramızda kalsın.
Hilal: Tamam bana güven. Kimseye söylemeyeceğim.

O da bana bunu demişti. Çağan da. Onlara güvenmek mi? Nasıl? Ben ben kendime bile zor güveniyordum. Şimdi onlara güvenmek mi? Bilmiyorum.
Yağız odama girdi. Hilal de odamdaydı. Onun Hilalin burada kalacağından haberi yoktu.

Yağız: Tuana napıyorsun?
Tuana: İyi. Bak seninle yeni ev arkadaşımızı tanıştırayım.
Yağız: Hilal!
Hilal: Selam.
Tuana: Hilal yeni ev arkadaşımız.
Yağız: Gerçekten mi? Çok sevindim. Hoşgeldin Hilal.
Hilal: Hoşbuldum. Size çok teşekkür ederim. Ama yeni bir işe başlayacağım. Ev için kesin size yardım ederim.
Yağız: Olmaz öyle şey. Zaten ben staja başlayacağım yakın zamanda.
Hilal: Asıl öyle olmaz.
Yağız: Tuana sen iyi misin? Biraz durgun görünüyorsun.
Tuana: İyiyim.
Yağız: Emin misin?
Hilal: Biraz yorgun sadece. Başını şişirmiş olabilirim.
Yağız: Sen mi? Hiç konuşan bir kıza benzemiyorsun.
Hilal: Yok ben aslında çok konuşurum. Sadece etrafımda fazla insan yok.

Hilal gerçekten de çok konuşan bir kıza benzemiyordu. Bu söylediğinin bir yalan olduğunu kolaylıkla anlayabilirdim. Ama benim takıldığım bu değildi. O beni korumuştu. Yağızın öğrenmemesi için bir şeyler yapmıştı. Şaşırmıştım. Daha önce sevdiklerimden başka kimse bunu yapmamıştı. Zaten onlar da pek fazla yapamazdı. Çünkü hesap vereceğim ya da merak edeceğim kişiler de hep onlar olmuştu. Hilal sayesinde Yağızdan kurtulmuştum. Yağız telefonunun çalması ile masaya doğru yöneldi. Arayan Saniye sultan olmalıydı.

Saniye: Yağız oğlum.
Yağız: Efendim Saniye sultan.
Saniye: Yarın sizi kahvaltıya bekliyorum. Hiçbir mazeret de kabul etmem.
Yağız: Ama bizim dersimiz var biliyorsun.
Saniye: O zaman erken gelin.
Yağız: Vazgeçmeyeceksin değil mi?
Saniye: Tabi Yağızım. Hem sizi çok özledim. Siz gidince ev boşaldı.
Yağız: Daha iki gün oldu sultanım.
Saniye: Olsun beni mi kıracaksınız?

Bizi kahvaltıya çağırdığını anlayınca telefonu Yağızdan aldım.

Tuana: Alo Saniye sultan.
Saniye: Söyle kızım.
Tuana: Üç kişilik hazırla kahvaltıyı. Bir misafirimiz olacak.
Saniye: Yoksa erkek arkadaşın mı var?
Tuana: Ne alaka Saniye sultan bir arkadaş sadece.
Saniye: Ben de heyecanlanmıştım.
Tuana: Tamam sultanım bu konuşmanın sonunun nereye gideceğini biliyorum ben. Şimdi kapatıyorum. Seni çok öptüm. Şefe selamlar, dedikten sonra Hilale dönüp
Tuana: Yarın okula erken gitme bizimle kahvaltı yapacaksın.
Hilal: Gerek yok.
Yağız: Bence kaçırma.
Tuana: Sen sussana bi. Sen de geliyorsun. Ben şimdi odama gidiyorum.
Yağız: Kardeşim şeklini bozmamak için emir veriyor yanlış anlama.
Tuana: Yağız duyabiliyorum, dedikten sonra sustuğumu anlayıp yukarı çıkmıştım. Sonra zor da olsa uyumuştum. Sabah biraz erken kalktık. Hazırlanıp şefin evine gittik.

Tuana: Günaydın herkese.
Saniye: Günaydın kızım. Misafiriniz kim bakayım?
Yağız: Bir dur hele Saniye sultan. Bizi özlememiş miydin sen?
Saniye: O ayrı paşam.
Tuana: O şimdi meraktan ölmüştür. Yanlış mıyım?
Şef: Doğrusun. Ben de merak etmeye başladım.
Tuana: Zaten sen tanıyorsun şef. Hilal geldi. Artık bizimle yaşıyor.
Şef: Hoşgeldin Hilal.
Hilal: Hoşbuldum. Size de rahatsızlık veriyorum ama Tuana-
Saniye: Yok kızım ne rahatsızlığı. Gel otur bak.
Tuana: Saniye sultan kızı sorularınla boğma. Yemeğini yesin. Zaten dersimiz var.

Saniye sultan hiç dinlememiş gibiydi. Kıza habire bir şeyler soruyordu. Bu soruya karşı dayanamadım.

Saniye: Kızım annen baban burada değiller mi?
Tuana: Saniye abla istersen rahat bırak kızı. Gitmemiz lazım.

Ona kızgınlığımı göstermem için abla diye hitap etmem yeterdi. O da anlamış olacak ki hemen sustu. Kahvaltıyı bitirdikten sonra okula gittik. Leyalardan daha kimse gelmemişti. Yine en arka sıraya gidip oturduk. Sonra karşıdan Çağan göründü. Sonra da diğerleri. Çağan biraz sinirli gibi duruyordu.

Leya: Çağan bir şey mi oldu?
Çağan: Yok bir şey.
Deniz: İyi misin abi?
Çağan: İyiyim dedim ya. Üstelemeyin, diyerek sınıftan çıktı. Leya biraz üzülmüştü. Onun yanına giderek
Tuana: Ben hallederim.

Sonra Çağanın arkasından gittim.

Tuana: Şşt!
Çağan: Ne?
Tuana: Neden kızıyorsun? Seni merak ettiler anlaşılan.
Çağan: Şuan konuşmak istemiyorum.
Tuana: Öyle mi beyefendi? Zor bir süreçten geçiyor olabilirsin ama onlara böyle davranma. Çünkü inan herkes böyle bir zamandan geçiyor. Üstelik Leyayı üzmek istemiyorsan ilk önce kendinden başla. Kendini üzme.

Geri sınıfa döndüm. Leya bana bakıyordu. Ama ona hiçbir şey söylemedim. Yine kafamın dikine gitmiştim. Terslemiştim çocuğu. Şimdi de Leyaya bir şey söyleyemiyordum. Kafamı masaya vermiştim yine. Sonra o sesle kaldırdım.

Çağan: Özür dilerim arkadaşlar. Şuan önemli bir şey yok. Olursa anlatırım.
Leya: Ben sadece sen üzgünsün diye üzüldüm.
Çağan: Biliyorum. Ama merak etme. Tamam mı?
Leya: Tamam.

Geleceğini tahmin etmiyordum. Ama o gelmişti. Ona baktığımda bana bakmıştı. Sonra gözlerimi Leyaya çevirdim. Farklı bakıyordu. Çağan onun için önemli olmalıydı. Derse girdikten sonra o salak geldi. Benim dediklerimi yapacaktı. Bana bakıp benden onay alınca Leyaya yaklaştı.

Kağan: Selam Leya.
Leya: Selam.
Kağan: Bugün akşam çok güzel bir konser var. İki biletim var. Gelmek ister misin?

Ne yalan söyleyim çocuk dersine çalışmıştı. Ya da pislik olduğu için her zaman yaptığı şeylerdi. Leya da çok iyi gidiyordu.

Leya: Malesef Kağan. Bugün Tuanagil bize gelecek. Onları ekemem.
Kağan: Bence bir seferlik yapabilirsin. Tuana anlayışlı bir kıza benziyor.
Tuana: Benlik sorun yok ama Çağangil de olacak. İstersen ona sor.
Kağan: Çağan?
Tuana: Leyanın en yakın arkadaşlarından biri.
Kağan: Çağan Leya başka bir zaman yapsa?

Çağan bana bakmıştı. Ben de ona hayır manasında kafa salladım. Anlamış olacak ki ona çektirmeye başlamıştı.

Çağan: Sanırsam bu olmaz. Hem arkadaşımı sen gibi biri için neden yalnız bırakayım?
Kağan: Nasıl yani?
Çağan: Onu üzmeyeceğini nereden bileyim?
Kağan: Ne yapabilirim ki?
Çağan: Ondan uzak durman yeterli.
Kağan: Anladım, diyerek sınıftan çıktı.

Tuana: İyiydi Çağan. Böyle devam.
Leya: Şimdi nasıl bana yaklaşmaya çalışacak?
Tuana: Leya bu çocuk seni elde etmeyince bırakmaz. Merak etme. Hem ben ona biraz zemin hazırlayacağım. Arkadaşlarının istediğini yapmazsa seni elde edemez.
Çağan: Desene bize çok iş düşüyor.
Tuana: Aynen. Ama sadece sana değil. Yağız, Hilal, Denize de düşüyor.
Leya: Sen?
Tuana: Ben zaten en keyifli kısmındayım. Onu istediğim yöne çekiyorum. Farkında değil misin? Yarın saçını boya desem onu da yapar bu salak.
Çağan: İyi fikir. Neden saçını boyatmayalım ki?
Deniz: Gerçekten mi?
Tuana: Neden olmasın, diyerek Çağana kafamda bir şeylerin olduğunu anlatan bir bakış attım.
Yağız: Sizin aklınızdan ne geçiyor?
Hilal: Bunları yalnız bırakmamak gerek. Baksanıza çok kötüler.
Tuana: Abartmayın ufak bir şey.
Çağan: Aynen daha neler yapacağız görün.

Değişen HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin