5: Baba İçgüdüsü

2.5K 260 99
                                    

Selda Bağcan - Yaylalar

Gece yine bizde kaldıktan sonra Kerim'i bahçeye bırakıp, kulübenin kapısı için sünger almak için hırdavatçıya uğramıştım. Şimdi de evden nevresim almış, bahçeye dönüyordum.

Kerim'e de yemleri karmasını söylemiştim ben gelene kadar. Dedesinden para almıyordu bunu biliyordum, asla kabul etmezdi. Setenay abla para gönderiyor diye tahmin ediyordum ama soracak da değildim.

Kapıyı açıp içeri girince Paşa koşmadı. Bu da haliyle şaşırtmıştı beni. Biraz yürüyünce onu yem kararken görmüştüm. Üzerindeki açık mavi tişörtü terden yapışmıştı. Bu soğukta o terle yüksek ihtimal hasta olacaktı.

Yaklaştıkça şarkı söylediğini duydum. Sesinin güzel olduğunu biliyordum, lisede müzik hocamız ikimizin seslerinin uyumlu olduğunu söyleyerek çok şarkı söyletmişti. Ben onun sesini daha çok severdim. Daha yanık bir sesi vardı, insanı içlendiren, hüzünlendiren...

Yanağım yanağında, dudağım dudağında
Salla beni sevgilim gönül salıncağında

Arkası dönük olduğu için henüz beni görmemiş, şarkı söylemeye devam ediyordu. Erkin Koray, Cem Karaca, Barış Manço gibi isimler onların evinde çok dinlenirdi. Hatta beni çoğu rock müzikle tanıştıran da Bülent amca olmuştu. Her yeni kaset aldığından heyecanla beklediğimi hatırlıyordum.

Başım dönsün, her şey dönsün, salla beni
Dünyam dönsün gönül salıncağında

İkinci kısımda ben de girince irkilerek bana döndü. Beni görünce yüzünde oluşan gülümseme beni nasıl bu kadar mutlu ederdi?

''Geldiğini fark etmedim.'' dedi koluyla alnındaki teri silip, saçlarını geriye iterken. Yüzü ve alnı açılınca daha genç durmuştu.

''Fark ettim onu, dalmışsın.''

''Eğlenceli aslında ama yorucu biraz. Yine de hallettim gibi, baksana.'' Çocuksu heyecanına gülümsedim.

Baktığımda yapabilmişti, sorun yoktu. ''Terlemişsin, şu süngeri takalım da içeride tişörtüm var yedek, durma öyle. Hasta olacaksın.''

Birlikte kulübeye girince kapının altına baktım. Süngerle çevrelerken o da yardım etmişti bana.

''Burası en son bıraktığımdan beri baya gelişmiş. Sen mi yaptın burayı?'' İçeriyi incelerken sorunca, ''Evet, içeriye küçük bir banyo da yaptım. Zaten ocak falan vardı, arada burada kalınca şu mini buzdolabını buldum, somyayı falan koydum öyle...'' Çok büyük bir yer değildi ama bana yetiyordu.

''Güzel olmuş. Yetenekliydin bu işlerde zaten.'' Kenardaki eski komodinden siyah bir kazak alıp çıkarttım. Çocuk doğma büyüme Antarktikalıydı sanki, Tarzan gibi gezmekten vazgeçmemişti. Hatırladığım kadarıyla bünyesi de çok sağlam değildi.

''Bunu giy artık. Cidden kötü üşüteceksin.'' diyerek uzattım kazağı.

''Bazen unutuyorum, bilerek değil yani aslında. Sen de yine çocuk sahibi olmuş gibi oldun.'' Hoşuna gitmemişti sanırım emin değildim ama benim bu tarz davranışlarımın kaynağı Güleyşa'ydı. Ona anne babalık yapmaktan herkese dikkat eder olmuştum. Bazen abartıyordum sanırım.

''Öyle mi hissettirdim? Amacım o değildi. Güleyşa'dan alışkanlık olmuş. Terleme, koşma, oraya çıkma...'' Gülerek söylediğimde o da gülmüştü.

''Kötü bir şey değil bu. Ben de hiç öyle düşünmedim zaten. Hatta... İyi hissettiriyor sanırım. Birilerinin beni önemsemesi beni hep korkutmuştur ama sanki sende hiçbir zaman öyle olmadı, bilemiyorum. Biraz garip bir his.'' Elinde kazağımla ayakta dikilmiş hala konuşuyorduk.

Kuşların Vurulduğu Zaman | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin