21: Güneşi Evime Sokan Kim?

2.2K 235 120
                                    

Müzeyyen Senar- Fikrimin İnce Gülü

Başıma saplanan ağrıyla gözlerimi açmaya çalıştım. Gördüğüm ilk şey sıvası dökülmüş duvar olunca rahatladım. Sonra enseme vuran nefesleri ve karnımın üstündeki ağırlığı fark edince şaşırdım.

Kafamı biraz arkaya çevirince uyuyan Kerim'i görmüş oldum. O kadar sıcaktı ki sırtımdan kayan teri hissediyordum. Dün gece konuştuğumuz her şeyi hatırlıyordum. Onu öptüğümü de... İşin kötü tarafı şuydu ki pişman değildim.

İnsan kendiyle çelişince, pişman olmayı istiyordu. Çünkü içimdeki belirsizlik ve tutarsızlık zihnime zarar veriyordu. Bunun olmasındansa pişman olmayı tercih ediyordum galiba.

Kolunu çok hareket ettirmemeye çalışarak ona döndüm. Düzenli nefes alışverişiyle göğsü havalanıyordu. Saçının bir kısmı alnına düşmüştü. Sıcak yanaklarını kızartmıştı. Gerçek olamayacak kadar güzel görünüyordu. Her zaman farkındaydım bunun ama hislerimi yorumlayacak kadar bilgi sahibi değildim. Kerim uyurken bile elleriyle kalbimi sıkabilme yetisine sahipti.

Nasıl olurdu da birine böyle hayranlık duyardım? Birine hayranlık duymanın kötü bir şey olduğunu düşünmüyordum ama böylesine bir hayranlık, özlem ve sevgi nasıl mevcut olabilirdi? Onu hem her şeyden korumak istiyor hem de beni daha çok anlaması için kırıp dökmek istiyordum. Hislerimi kontrol edemiyor olmak beni ürkütüyor, zihnimle kalbimin başrolde olduğu bir cendereye sokuyordu.

Ve o öyle bir şeydi ki, dudaklarına bakmak bile aklımı başımdan almıştı. Düşüncelerimden geriye bir şey kalmamıştı, sadece dudaklarına bakıp onu öpmenin ne kutsal bir şey olduğu hissi kalmıştı zihnimde.

''Bir insanın düşünceleri nasıl bu kadar sesli olabilir?'' Boğuk sesi kulaklarıma ulaştığından gözlerini kırpmamıştı bile. Bu yüzden irkilmem kaçınılmaz olmuştu. Bana biraz daha yaklaşıp kafasını boynuma soktu.

''Düşüncelerinle uyandırdın, kokunla uyut bari... Daha hava aydınlanmamış.'' Kollarını daha da sıkınca kalbim göğsümü sıkı bir şekilde tekmelemeye başladı.

''Kerim...'' Nefesi boynumu okşuyordu.

''Hmm, söyle bebeğim.'' Dudakları da değiyordu boynuma. Bu çocuğun niyeti beni öldürmekti.

''Bebeğim mi?'' Kafamı karıştırmıştı bile. İki dakikada. İşte o böyle büyülü bir insandı. Boğuk sesiyle gözlerini bile açmadan beni titretebiliyordu.

''Gümrah sabah sabah ne oluyor? Uyusana oğlum, öpüştük dün gece biz. Namusumsun artık hadi.'' Kafasını eşelemek ister gibi daha da sürttü boynuma. ''Şu kokuya bak, ne çok bekledim biliyor musun? Bırak uyuyayım koynunda.''

Kıyamadım. Kolumu kafasının altından geçirip saçlarına çıkardım. Onun da ensesi terlemişti. İğrenmek söz konusu bile değildi. Çocukken oradan oraya koşturup, bisiklet sürerken ter içinde kalıp aynı su şişesinden su içmiştik. Kerim kafamda öyle bir yerdeydi ki, terinden iğreneceğim son insan bile değildi.

''Tamam ama az uyu. Terlemişiz hasta olacağız böyle.'' Sesimi normal çıksa da göğsüm titriyordu. Kerim'in genel politikası her şeyi olağan göstermekti. Yüz ifadeleri bile öyleydi. Şimdiki davranışı beni hiç şaşırtmıyor, hatta onu iyice tanımış olduğum gerçeğini aklıma getiriyordu.

Stabil olmak, Kerim'i hayatta tutan şeydi. Belki beni de... Sıcaklığa daha fazla dayanamayarak ben de gözlerimi tekrar kapattım.

**

Az uyu diyerek uyardığım Kerim benden önce kalkıp duşa girmişti. Yanımda hissettiğim boşluğu beni anlık paniğe sürükleyince, panik olmama sinir olmuş şekilde yatağın içinde tavanı izliyordum.

Kuşların Vurulduğu Zaman | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin