35: Mevzubahis Ellerin

1.7K 214 91
                                    

Düş Sokağı Sakinleri- Gayret Et Güzelim

Canımı sıkma benim
Kötü söyletme
Gel diyorsam gel
Git diyorsam
Sakın gitme

Ümit Yaşar Oğuzcan

--

Duvarlar dar gelmeye başladığından kendimizi sürekli dışarı atmaya uğraşıyorduk. Yine böyle zamanlardan birinde merkeze yarım saat uzaklıkta bulunan sit alanına gelmiştik. Böyle küçük yürüyüşler, hava almalar iyi geliyordu. Aslında iyi gelenin bu değil, Kerim olduğunun gayet farkında olsam da bu konudan çok bahsetmiyordum.

Bizim bu taraflarda sit alanları, kazı alanları çok oluyordu. Bildiğimden değildi ama eski yapıları yıkılmış olsa da izlemek insanı düşünmeye itiyordu. Etraf ıssız olduğundan, bankın üzerindeki elimin üzerinde Kerim'in eli vardı.

Arada bakıp gülümsüyordum. Hoşuma gidiyordu elini ellerimde görmek, tişörtlerini giymek, o yataktan kalktıktan sonra onun tarafına kayıp yastığında yatmak... Neler neler sayardım onunla ilgili sevdiğim. Çünkü bu içimdeki sevgi parça parça değil bir bütün olarak var oluyordu. Kerim'i tüm varoluşuyla seviyordum.

Girişte güvenlikle uzun uzun sohbet etmişti Kerim, kendini sevdirdiğinden olsa gerek abi çay ikram etmişti. Sessizce karton kokusu sinmiş çayı yudumluyorduk. Önümüzdeki yıkıntıya bakarken ne düşündüğünü merak etsem de huzurunu bozmamak için sesimi az çıkarıyordum. Kerim sessizken ayrı bir güzel oluyordu. Sesini duymadığımda, yaptığı tüm hareketleri inceleyebiliyordum. Kör bir çocuğun hışırtıları dinlemesi gibi, onun çıkardığı hafif sesleri takip ediyordum.

Mesela bazen benden erken kalkıyordu, o kalkınca uyansam da gözlerimi açmıyordum, o zaman üstünü giyinişini dinliyordum. Banyo yaparken, suyun açılışını, yere çarpışını dinliyordum. Artık bedenini hayal etmekten çekinmiyordum, hayal etmeme gerek bile kalmıyordu, Kerim öyle çırılçıplaktı ki bana, tüm hayallerden öte bir gerçekti.
Birinin geçip geçmeyeceğini umursamadan oturduğum yerde kayıp omzuna yasladım kafamı.

''Yoruldun mu?'' Sessizliği dağıtan o olmuştu. Az önceki düşüncelerimden vazgeçtim, Kerim'in sesi de çok güzeldi.

''Bir şey yapmadık ki, neden yorulayım canım?'' Kafamı omzuna gömmek ister gibi sürtüyordum ama Kerim en az benim kadar huylu çocuktu, gülmesini tutamıyordu.

''Yapmasana şunu Gümrah.'' Kafasını kafama doğru eğiyordu, yine de kafamı itmiyordu. Gülümseyip, eşelemeyi bıraktım.

''Mızmız.'' dedim sadece.

''Aynen sevgilim. Burası ne zaman açıldı?'' Çayından yudum alırken kafasını önüne çevirmişti.

''Çok olmuyor, uzun zamandır kazıyorlardı. Hala gidip gelen oluyor. Sen daha iyi bilirsin gerçi, böyle yerlerin kazısı bitmez kolay kolay.''

Merkeze çok uzak değildi ama yerli halkın işi gücü başından aşkındı. Böyle yerleri gelip ziyaret edecek zamanları yoktu insanların maalesef. Ondandır tenha oluyordu çoğu zaman. Yazın millet çoluk çocuk gelirse insan görüyordu taşlar işte.

''Bir ara babam bahsetmişti, kazı yapacaklar diye. Bu muydu acaba?'' Eli çeneme çıkmış, yavaş yavaş boynumla arasında gidip geliyordu. Elini kendime çekip, sıcak avuç içlerini öptüm. En çok ellerini seviyordum. Her şey mümkündü çünkü elleri ellerime değince.

''Olabilir, çok acayip değil mi?'' diye sordum. Merak edip 'ne' diye sorması hoşuma gidiyordu. Çünkü o zaman dinlenildiğimi biliyordum, birinin beni anlamak istemesine öyle muhtaçtım ki o 'ne' demeden, direkt söyleyemiyordum.

Kuşların Vurulduğu Zaman | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin