Arabamı park etmemin ardından çantamı alıp inmiştim. Saat 11'i biraz geçiyordu, normalde bu saatte çoktan evde olmam lazımdı ama bugün aksiliktir ki şirketteki önemli projelerden birinde beklenmedik bir sorun çıkmıştı. Çalışma arkadaşlarımla beraber saatler boyunca sorunu çözmeye çalışmıştık ve beni biraz uğraştırmışlardı. Neyseki yeni yıla girmemize halen vardı. Bugün diğerleriyle beraber bizim evde takılacaktık. Hem benim doğum günümü kutlayıp hem de yeni yıla birlikte girmeyi planlamıştık. Eve girer girmez çalışanlarımızdan birine diğerlerinin gelip gelmediğini sormuştum çünkü arabamı park ederken Jaehyun'un ya Johnny'nin arabasını görmemiştim. Hizmetlimiz geldiklerini ve diğer kısımda beklediklerini söylemişti ama, ilginç.. Evin diğer kısmı sadece Lucas ve bana aitti. 2.katı olduğu gibi kendim dekore etmiştim, 3.katta da Lucas'ın odası vardı. Koridorun devamındaki salon zaten ortak kullanım alanıydı. Oraya adım attığımda diğerlerini görmeyi beklemiştim ama etrafta kimse yoktu. Sürpriz falan yapmak için bir yerlerde saklanıyorlar mıydı acaba? Bakınmaya başlamıştım.
''Yangyang, Yukhei. Yangyang! Sürpriz yapacaksanız geldim haberiniz olsun yani. Kimse yok mu?''
Merdivenlere doğru yöneldiğimde tırabzana yapıştırılmış olan notu görmüştüm. Üzerinde ''okları takip et'' yazıyordu. Bir sürpriz olduğu artık kesindi ama tam anlamıyla ne olduğunu kestirmek zordu. İkinci kata çıkan merdivenlerin sağ tarafında kalan duvara baktığımda okları görmüştüm, yukarı çıkmaya başladım bende doğal olarak. Basamaklar bittiğinde tam karşımdaki duvarda yazan ''ilk tanıştığımız yer'' notunu yakalamıştı gözlerim. Bu beni gülümsetmişti ve gülümsemem eşliğinde teleskopla gökyüzüne baktığım odaya doğru ilerlemiştim, yani onu ilk kez gördüğüm yere. Oraya girer girmez odadaki masanın önünde, bir kutuyla uğraşan sevgilimi görmüştüm.
''Yangyang.''
Sesimi duyunca masanın üzerindeki kutuyu hızlıca kapatmış ve bana doğru dönmüştü.
''Keşke işkolik olduğun kadar birazcıkta dakik olsan sevgilim.''
Yanıma yaklaştığında iyice kendime doğru çekip beline sarmıştım kollarımı.
''Yalnızca ikimiz mi varız?''
''İsterseniz diğerlerini de çağırabilirim Bay Qian.''
Yüzüne doğru yaklaşırken söylemiştim.
''Gerek var mı ki?''
Tam öpeceğim sırada geri çekmişti kafasını ve bu beni biraz üzmüştü. Eliyle yan tarafı işaret edince oraya bakmıştım. Odaya girer girmez odaklandığım tek şey Yangyang olduğundan ışıkları yanan, özenle süslenilmiş yılbaşı ağacını görmemiştim bile.
''Bugün gerçekten çok özendim, bak senin için yılbaşı ağacı bile hazırladım.''
''Çok güzel olmuş bebeğim. Gerçekten başbaşa mı takılacağız, her an bizimkilerden biri bir yerlerden fırlayabilir gibi geliyor.''
Yanağıma küçük bir öpücük bıraktıktan sonra elimden tutup beni teleskopun olduğu kısma doğru çekmişti. Kendisi masaya yönelirken konuşmaya devam ediyordu.
''Diğerleri şuan beraber bambaşka bir yerde takılıyorlar. Seni kandırmak için burada olacağımızı söylemiştik.''
Masanın üzerindeki kutuyu almasının ardından tekrar yanıma gelmişti. Teleskopun hemen dibinde, yerde karşılıklı olarak oturuyorduk şimdi. Meraklı bir şekilde gözlerimle kutuyu işaret etmiştim, içinde ne olduğunu bilmek istiyordum.
''Saatin 12 olmasına henüz var, istersen bekleyelim biraz daha kutuyu açmak için.''
Kafamı iki yana sallamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fine Line | YuMark
Fiksi Penggemar''İnsan kirli bir nehirmiş, kirli bir nehri içine alıp temiz kalabilmek için bir deniz olmak gerekirmiş. Ben senin kocaman denizin olacağım hyung..''