1

363 27 49
                                    


gözlerimi siyah converseme diktim. yeni ortamlara girmek her zaman korkutucuydu.

yeni nakil olduğum okula doğru ilerledim. sınıfımı bulduğumda kapıyı tıkladım. orta yaşlarda ayakta duran kadın bana gülümsedi ve kendimi tanıtmamı istedi.

"ben han jisung. buraya yeni taşındık. bu yüzden yeniyim. teşekkürler." diyip en arkadaki boş sıraya doğru ilerledim.

hoca,oranın başka birine ait olduğunu söyleyince duvar kenarında yalnız oturan çocuğun yanına geçtim.

yanımdaki kişiye asla bakmadan dersi dinlemeye başladım.

göz ucuyla yanımdaki çocuğa baktığımda onun da bana baktığını gördüm. göz göze gelince hemen kafamı çevirdim. o da aynısını yapınca dersi dinlemeye devam ettim. yakışıklıymış,çok.

bu okula basketbol takımı için gelmiştim. daha doğrusu biri yönlendirdi ve benim de yetenek ve lisanslarım olduğu için buraya kabul edildim.

son derste basketbol koçunu bulmam ve takım hakkında bilgi almam lazımdı.

sonunda gün bittğinde hocayı aramaya başladım. yardım aldığım için çabuk bulmuştum.

hoca görüş alanıma girince,
"sen yeni çocuk musun?" dedi.
"evet efendim."
"yeteneklerini gördüm. iyi olduğun bir gerçek. ama bizim okulca farklı bir sistemimiz var. her maçta farklı bir sistem uygularız. kuralların dışına çıkmayacak şekilde. önümüzdeki ay maç var ve o zamana kadar hazır olman lazım. eğer kalabileceksen takım kaptanı seni çalıştıracak."
"tabii efendim,anladım. kalabilirim,aileme haber vermem lazım. basketbol sahası ne tarafta?"
"spor salonlarımız alt katta solda. kaptan orada. yardımcı olacak. bu işi en iyi bilen o. bu arada,adın neydi?"
"han jisung."
"memnun oldum jisung." diyerek yanımdan ayrıldı...

spor salonuna doğru yürümeye başladığımda görüş alanıma kaptan olduğunu düşündüğüm çocuk girdi. topa odaklanmış bir şekilde konuşmaya başladı.
"sen yeni oyuncu musun?" yüzünü göremiyordum.
"evet. bana tekniğinizi öğretecekmişsin."
"evet,gel. önce ısın." yüzünü kaldırdı.

yanımda oturan çocuk!? ikimiz de birbirimize şok içinde baktık. gerçekten çok yakışıklıydı bu arada.

"hadi gel." diyip antremana başladık.
kaptan olduğuna inanamıyorum. gerçi,öyle bir havası var zaten. çok havalı biriydi...

her yanımdan hızla geçtiğinde kokusu burnuma çarpıyordu. tanrım,gerçekten çok iyi kokuyor.

koştuğu sırada durup onu izlemeye başladım. kafama çarpan sert top dalan beni kendime getirdi.

"ah,çok özür dilerim! iyi misin?"
"iyiyim,sorun yok."
"öküzün trene baktığı gibi nereyebakıyordun öyle?"
"sana." bunu söylemiş olamam...
"bana mı? bana neden bakıyordun? çok mu yakışıklıyım?" yavşakça sırıttı.
"hayır tekniği sökmeye çalıştım sadece."
"koşuyordum sadece?"
"olabilir."

sonunda antremana devam ettik. çok hareketli biri olduğu için ve bana öğretmesi gerektiğinden ötürü yakın durduğumuz için, siyah ayakkabımı mahvetmişti.

en sonda ayağıma basışı bağcığımın açılmasına neden oldu. belim ağırdığı için eğilmek istemeyip öfledim.

hiç beklemediğim bir şey oldu ve bağcığımı bağlamaya başladı.

"kusura bakma ayağını mahvettim."
"sorun değil,ben bağlardım."
"yorgun olduğun çok belli. ayakta duramıyorsundur sen şimdi."
"haklısın aslında... şok yorgunum ve acıktım."
"4 saattir çalışıyoruz,bir şeyler yemek ister misin? güzel bir pizzacı var burada. hem sen yenisin güzel yerler öğrenirsin."

ne diyeceğimi bilemedim... tanışalı yalnızca 4 saat olmuştu. hatta tanışmamıştık bile. ben hala onun adını bilmiyordum. yutkunup yanıt verdim.

"olur çok isterim."

çıkışta siyah yeşil bir motora yöneldiğinde onun olduğunu anladım. bindikten sonra bana da gelmemi söyledi ve bir kask verdi. ilk defa motora bineceğim için korkuyordum.

bindikten sonra yanları tuttum.
kaskımı bağlamama yardım ettikten sonra bana döndü ve;
"eğer orayı tutarsan en kötü ihtimalle ölürsün,en iyi ihtimal de beynin patlar. bana sarılmalısın."
"sana mı sarılacağım?"
"merak etme seni yemeyeceğim. hayatta kalman için söyledim sadece."
"peki. öyle olsun."

kollarımı beline sardım. kokusu hala çok netti.
bunu sevdim. ama neden yeni tanışmış gibi değildik?

geldiğimizde inmeme yardımcı oldu. görünüşü asla nazik biri gibi değildi. sınıfta da biraz kabaydı. şu an neden böyle?

oturup yemeğimizi yerken biraz konuştuk.
adını hala bilmediğimi hatırlayınca sordum.

"sahi,adın neydi?"
"adımı bilmiyor musun? biliyorsun sanıyordum."
"hayır,neden?"
"öylesine,sınıfta falan."
"hayır bilmiyorum."
"lee minho."
"han jisung."
"biliyorum." diyip sırıttı.

neden böyleydi?

kalkmamıza yakın bana dönüp numaramı istedi. ilk başta nedenini anlamadım ama sonra  basketbol grubu için falan diye zırvaladı. inandırıcı değildi. garip bir yaklaşımı vardı.

ama yeni taşındığım şehirde yeni tanıştığım çocukta ne olabilirdi ki?

merhabaaa ,umarım beğenirsiniz. çok güzel fikirlerim var bu fic hakkında. lütfen oy verip yorum bırakın. umarım bu fic tutar. ❤️

boy story/ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin