12

70 8 5
                                    

6 saatin ardından ağlamaktan gözlerimiz oyulmak üzereydi. bay hyunjin bir süre sonra toparlanmayacağımızı anlayınca soğukkanlı olmaya karar verdi ve bizi toparlamak için kahve almaya gitti.

o sırada minho'ya iyice sokulmuş,konuşmaya başlamıştım.

"minho,çok özür dilerim."

"özür dileme sevgilim. bu o iğrenç adamın suçu,senin değil."

"beni almak zorunda değildiniz. of."

"evet almak zorundaydık. bunu kendimiz istedik. babam da kendisi istedi. o iyi olacak merak etme." diyip saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"olacak değil mi?"

"tabii ki olacak." demişti yanımıza gelen bay hyunjin.

"minho,jisung ile eve git. duş falan alın. ben zaten burada olacağım. işiniz bitince gelirsiniz tamam mı?"

"tamam baba."

"görüşmek üzere bay hwang."

"baba diyebilirsin."

heyecandan öksürmeye başlayıp dediğini idrak etmeye çalıştım."

"peki,görüşürüz. teşekkür ederim baba."

minho sıkıca elimi tuttu ve arabaya kadar bırakmadı.

sonunda sakinleştiği için arabayı sürmesinden korkmuyordum.

uzanıp kemerimi takmamaya yardımcı olduktan sonra çekiştirildiğim sırada elimde oluşan morluğu öptü.

ben de bu aralar iyice acıların çocuğu oldum he. neyse neyse yazar toparlayacak.

evin önüne geldiğimizde,evdeki çalışanların da üzgün bir halde olduğunu görünce yeryüzünde bay jeongin'i sevmeyen kimsenin olmadığına emin oldum.

minho beni hızla yukarıya,odasına çıkarıp banyoya sürükledi.

"ben yıkanırdım."

"halsizsin. ben yardım ederim." dedi ve kafamı salladıktan sonra yavaşça üstümdekileri çıkardı.

aynısını kendine de yaptıktan sonra yanıma geldi.

ılık suyu yavaşça sırtımdan aşağı döktü. güzelce ovaladı. yara olan her yeri tek tek öptü.

bu küçükken annemin yıkayışından daha güzeldi.

yavaşça ona dönüp aynılarını ben ona yaptım. işim bittikten sonra sırtından sarılıp ellerimi göğsünde birleştirdim.

"seni seviyorum."

"ben de seni çok seviyorum..."

duştan çıktıktan sonra kurulanmayı beklerken minho uzamış saçlarımla oynadı.

kuruduktan hemen sonra odadan ayrıldı.

birkaç dakika sonra elinde bit çantayla geri döndü.

beni yatağa oturtup yeni kurumuş vücudumdaki yaraları incelemeye başladı.

"pansuman yapmayı biliyor muydun?"

"takım koçuyum ben her sakatlanmayla ben ilgileniyorum."

"ha evet. sanırım artık ben de sakatlanmalıyım."

"sen sakatlanmasan da ilgilenirim seninle aptal."

"haklısın ahahahahah"

"e tabii."

"bu arada... okul işi çok aksadı. ne yapacağız?"

"hoca babamla görüşmüştü. bu önümüzdeki maça ikimiz girmeyeceğiz. onun dışında diğer maçlarda kaldığımız yerden devam edeceğiz. ayrıca istediğin zaman okula gideriz."

boy story/ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin