Duygularımda Kaybolmama İzin Verme

8 3 2
                                    


*Onunla konuştukça beynimin içini işgal etmiş çığlıklar dışarı itiliyordu, onun sesi tüm o çığlıklarla savaşıyordu...*

"Almila!" O çocuğun sesini duyduğumda irkildim ve anlam veremezce bir yüz ifadesine bulandım.
"Hoca sana seslendi. Duymadın mı?" Hemen gözlerimi hocaya diktim. Sanırım beni atlayıp başka birine geçmişti.
"Şey ben dalmışım, kusura bakma"
Dalga geçerek cevap verdi.
"Bir daha olmasın. Hocaya cevap vermeyerek bana karşı çok büyük bir ayıp işledin."
Güldüm. Evet gerçekten içimden gelerek güldüm. Özlemişim gülmeyi. Sonra eline bir kalem aldı ve çantamı karıştırmaya başladı. Neden benim çantamı karıştırıyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktığımı anlamış olacak ki hemen açıklama yaptı.
"Korkma, özelini araştırmıyorum. Not defteri alacağım" diye fısıldı. Bende başımı sallayıp geçiştirdim. Sonra not defterinin bir köşesine yazmaya başladı.
"Buraya yaz hoca sürekli buraya bakıyor. Rahatsız oluyorum" başımı sallayınca yazmaya devam etti.
"Teneffüse seninle çıkalım mı? İstersen kantine gideriz ya da bahçede geziniriz. Hatta seni arkadaşımla da tanıştırabilirim. Biraz güzel kızlarla kafayı bozmuş ama merak etme seni benim sevgilim sanıyor, güvendesin."
Beni onun sevgilisi mi sanıyormuş? Hayır Almila buna niye seviniyorsun? Bende elime bir kalem alıp yazmaya başladım.
"Aslında ben teneffüste sıramda oturmayı tercih ederim lütfen yanlış anlama yalnızlığı seven biriyim sana özel bir tavır değil bu"
Sanırım biraz kaba oldu. Kesinlikle iletişim dersi almam gerek tek konuştuğum kişi babam olduğu için herkesle aynı tavırda konuşuyorum. Aptalsın Almila!
Beklemeden kalemi aldı
" Yanlış anladım bile. Teneffüse benle çıkacaksın. Bitti!" Başımla onu onaylayıp dersi dinlemeye başladım.
Ders bittiğinde o çocuk hemen beni kolumdan tutup sınıftan dışarı çıkardı. Alaycı bir ifadeyle
"Benden kaçış yok küçük hanım. Şimdi söyle bakalım nereye gidiyoruz?"
Yürümeyi bırakıp onu yanıtladım
" Sen nereye istersen. Bir de şey senin ismin ne?Sen benim ismimi nereden biliyorsan biliyorsun ama ben bilmiyorum, ne diye hitap ediceğim sana?"
"İsmim Burak. Sen ne diye hitap edersen et istersen aptal çocuk bile diyebilirsin." Göz kıraparak devam etti "Sen nasıl istersen"
Sonra o yürüdü bende onu takip ettim. Bir anda kendimi bahçede buldum. Sonra gözlerimle hayatın pençesine düşmemiş insanları süzdüm. Gözüme yine o kız çarptı. Bu defa pek de mutlu değildi, sanırım arkadaşı ona üzücü bir şey anlatıyordu. Bahçede bir banka oturunca sordum
"Onun ismi ne? Şu mutlu kızın. Ece mi?"
"Evet, Ece. Bana sabahki olayı o anlattı." Kaşlarımı çatarak cevap verdim. O kızı sevemiyordum. Bir de benim hakkımda birileriyle mi konuşmuş.
"Başkaları hakkında konuşmayı seviyor sanırım. Benimle ilgili bir olayı sana anlatabilme hakkını nereden almış?"
Burak gözlerime bakarak cevap verdi.
" Almila, o kötü biri değil. Desteğe ihtiyacın olduğunu düşünmüş. Evet o çok neşeli biri ama bu onu kötü biri yapmaz. Onun ne annesi var ne babası. Annesi arada geliyormuş ama o annesinin bir daha gelmesini istememiş. Babasından da hiç haber yok. Sanırım annesini terk etmiş. Yani onunda kendine göre yaşadığı zor şeyler var."
Cevap vermedim. Sevmiyordum onu sevemiyordum işte. Burakla konuşmak istiyordum. Onunla konuştukça beynimin içini işgal etmiş çığlıklar dışarı itiliyordu, onun sesi tüm o çığlıklarla savaşıyordu. Onunla hiç durmadan konuşabilirdim tek sorun nasıl konuşulacağını bilemedeydi. Birden dudaklarım aralanıverdi.
"Senin de yaşadığın zor şeyler var mı? Ben ve Ece gibi." Bu cümle fena sayılmaz. Başaracaksın Almila. Burak'ın gözleri bir anda söndü, yüzü paramparça oldu. Bir şeyler vardı. Sanırım yanlış bir soru sordum tam bir aptalım. Burak "Yok" diye mırıldandı ama gözleri, paramparça olmuş yüz ifadesi hatta sesi bile "var!" diye bağırıyordu. Onu zorlamayacaktım vakti gelince o anlatırdı. Konuyu değiştirmeye çalıştım.
"İnsanlar neden gökyüzünü, gün batımını geceyi seyreder? Ne varki bunlarda?"
Burak'ın yüz ifadesi düzeldi.
"Bilmem ki huzur veriyor insana. Bazı görüntüler insanı dinlendirir, özgür hissettirir. Bunun gökyüzü, deniz, gün batımı olmasına gerek yok. Mesela beni dinlendiren, huzur veren sensin, seni saatlerce seyredebilirim. İnsana huzur versin yeter."
Yüzümün kızardığını hissettim. Tekrar konuşmaya başladım.
"Bugün seninle gün batımını seyretmeye gidelim mi? Ben hiç günbatımını seyretmedim merak ediyorum, güneşin giderek yok olması nasıl bir huzur verebilir ki?"
Burak gülümsedi.
"Tabi ki gideriz sen günbatımını izlersin bende seni ikimizde huzurla dolarız bugün"
Yeter ama ya anladık huzur veriyoruz sana. Niye mala anlatır gibi tekrarlayıp duruyor. Neyse tamam sakinim.

Zamanın ArkasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin