Sessizlik...
Gözlerini araladığında üzerine uzandığı çimin üzerindeki çiğe bulanmış haldeydi Özden.
Çiğ ıslıklığı ve sabahın ayazıyla sırılsıklam hissediyordu. Daha da zorlayıcı olan ise üşümekten kendini o denli kasmıştı ki...Her yanı ağrı ve sızıdan tutulmuş haldeydi.Nefesini boğan fazla ferah oksijenle huysuzca uyandı derin bir uykudan.
Dilinde ve damağında kolonya tadına benzer alkollü,mayhoş ve belki de biraz serum tadına benzer bir ilaç tadı hissederken iğrenerek surat ekşitti.
Kara gözleri puslu görüyordu bir miktar.
Sanki buğulu bir banyo aynasının camında etrafı izliyor gibiydi.Ufaktan damlayan çise çise yağmur ve sis bulutu kocaman ağaçları yutup içine alırken bacaklarını kendine çekip ayaklandı Özden.
İşte Terataryumuna gelmişti her biri muhtemelen.Cam bir fanusun içine babasının avuçlarıyla toprak doldurduğunu anımsadı Özden. Avucuyla bahçeden toprak döken adam cam fanusa özenle bastırıp düzeltmişti toprağı.
Özden tişört eteğine avuçlayarak seçtiği tüm güzel taşları toplamıştı.
Her birini tişörtünden silkeleyerek taşırken özenle Terataryumun içine yerleşmişti taşları.
Bir solucana doğal bir ortam sunmak istercesine!
Terataryumu biraz da akvaryumdaki balık ağaçlarının plastik süsleriyle dizayn ederek harikulade işine gülümsemişti.Yağmur sonrası topraktan çıkan solucanların kaygan ve tırtıklı gövdelerini avuçlayarak terataryumuna koyuşu saniyelerini almıştı.
Huzurla izliyordu Özden.
Daha sonra karıncalara,balıklara ve kertenkelelerine de benzeri ortamı elleriyle dizayn etmişti.Yağmurla toprağından çıkan solucan oluşuna tebessüm edip uçsuz buçsuz ormanda dik bir ağaca yaslandı.
Projeksiyona harbiden iyi bir alkış gerekiyordu zira sıradan bir ormanı mezarlıktaki sislerle dans eden hayalerlerin senfonik ortamına çevirmede epey becerikli olmuşlardı.
Ustaca plânlamıştı yapımcılar...Uğultular ve ağaçlardan gelen seslerle beraber Özden üzerine giydirilmiş siyah tayta,siyah yağmurluğa ve sarı inşaat botlarına bakındı.
Ufaktan ürperiyordu.
Uyuduğunda o karanlık içerisinde birilerinin ona kıyafetlerini giydirme düşüncesi kulağa rahatsız edici geliyor olsa da daha da rahatsız edici şeyleri göreceğine şimdiden kalıbını basabilirdi.Kalan yirmi üç kişiyi bulması gerekiyordu pekala.
Grubu neye göre seçecekti?Duygusal olmaya gerek yoktu.
Fiziksel güç ,mantık ve stratejik bir takım içerisinde yer almak gerekliydi.
Ve o takımı ancak kursa kursa kendisi kurabilirdi şüphesiz.
Yüzüne esen soğuk sisle tebessüm ederek eline bir ağaç dalından sopa alıp yürümeye koyuldu Özden.Hızla akan derenin kıyısından taşlara basarak ilerlese de bileklerinin içinden giren buzlu su ayaklarını soğukla yakarak ısırıp geçmişti adeta.
"Sikeyim!"diye inledi kendine."Yardım et !"diye koşan kız dere kenarına ona doğru ilerlerken Özden korkuyla sopayı tehdit edercesine kıza savurdu.
Esmer kız burnuna gelen sopayla acıyla inlerken "Ah!"diye gürletti etrafı."Sessiz ol!"diye fısıldadı Özden ona adımlarken.
"Fazla gürültülüsün!""Daha iyi ya!"dedi kız heyecanla. Ağlamaktan şişen gözleriyle birlikte bileğine yapıştı.
"Diğer yirmi iki kişiyi bulmamız gerek. Burası ürkünç bir yer ! Burası...""Ne oldu ? Ne gördün?"dedi Özden kuşkuyla.
"Garip yaratıklar var. Kurt sanırım. Uluyolar. Burası...Burası stüdyo ortamı falan değil! Burası gerçekten gerçek."
"Gerçeğe yakın. "diye fısıldadı Özden.
"Bizi riske atamazlar,milyonlarca insan bizi izliyor.""Herkesi bulmamız gerekli!"dedi kız telaşla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teraryum
RomanceTeraryum; genellikle cam ve plastik maddelerden imal edilen ve içinde sürüngenler, böcekler, bazı bitki türleri için kara ortamının taklit edildiği akvaryum benzeri tanklardır. Farklı ölçülerde içinde bulundurulacak canlıya göre dekore edilir. "Baya...