Issızlık.
Sosyal bir canlı türünün ruhunu sancılara gebe bırakan derin bir sızı gibi sonsuzluğa uzanan ıssızlık.Özden gözlerini hiçliğe araladığında ölmüş olmayı dilerdi.
Bir ölü bedenle öylece uzanmak hic şüphesiz artık acı ve ızdırabı hissetmemek demek olurdu. Lakin kanlı ve canlıydı her hücresi hala yaşıyordu.
Derinlerinde bir yerlerde korkunun onu ele geçirmesine her daim tedbirliydi.
Ama artık onu ele geçirebilecek bir duygu bile kalmamıştı.
Ölmüştü.
Ölüydü.
Tamamen bitmişti.Gök gürültüleri yeri göğü sarsıyordu.
Etraf gri birer sis dumanıyken çorak arazide parça pinçik toprak şiddetle yağan sağanak yağmurla birlikte katran gibi çamurlanıyordu.
Yerde sere serpe yatıyordu Özden.
Çırılçıplak bedeniyle uzanıyordu.
Yalnızca mahrem yerinde bir tül perde gibi duran incecik bir iç çamaşırı ile duruyordu yerde.
Acıyla inledi.Sussuzluktan dili damağına yapışmıştı.
Kan dolu yaralı kuru dudakları inlemenin etkisiyle kabuklarından sıyrılıp yeniden kanamaya başladığında tenin ,saçının her yerini kaplayan çamurla irkildi.
Burnuna kadar çamura batmıştı. Yağan sağanak yağmurda,soğuk esen buzyeli gibi rüzgârlarda acizce kasılıyordu bedeni.Hem soğuktan titriyor,hem yağmurdan ürperiyordu.
Hem de çamurun bıraktığı tahriş ve kaşınma hissiyle rahatsızlanıyordu.Şişkin gözlerini araladı.
Sanki tutkalla birbirine yapıştırmışlardı kirpiklerini ve göz kapaklarını.
Çapaklanan,irinlenen gözleriyle inledi.
Midesi ekşiyor,açlıktan kazınıyordu acıyla."G-Geppetto."dedi acıyla ses bekleyen Özden.
"Geppetto..."Ancak artık sinir bozucu sponsoru da yoktu.
Aylardır kafasından gitmeyen o lanet buz sesin titrek nefesine bile muhtaç halde aranıyordu sonsuz yalnızlığında.Buz gibi havada anadan üryan,çamurlu ve yara bere dolu vücuduyla sürünerek doğruldu.
Yağmurdan göz gözü görmüyor şiddetle gürleyen gökten kulaklar adeta sağır kalıyordu.
Acıyan ayakları toprak ve çamurla tahriş olurken bileğinden süzülen kanla irkildi.
Bir şey neşterle koparılıp çıkarılmış gibiydi bileğinden. Çevresi enfeksiyon kapmış,sulu bir yara süzülüyordu kanla birlikte.
Ve çamur dolan kulaklarından da benzeri bir acı geliyordu.Tam kulak arkasında bir noktada bozuk para büyüklüğünde bir yara ,delik gibi sızlıyordu kan ve çamurla.
Acıyla bağırdı Özden.
"Kimse yok mu?"dedi acıyla.
"Kimse..."Burası Teraryum'un ötesiydi.
Koca bir hiçlikti.
Ne bir su kaynağı vardı en temel ihtiyaç olan su için.
Ne de bir lokma aş.
Ne bir canlı vardı habitatında bulunan. Ne de tek bir ağaç vardı hayat kaynağı olabilecek.Kuru bir toprak yağmurla çalkalanırken hiçliğe uzanan sonsuz sis bulutuydu.
Yerdeki kaya parçaları ve irili ufaklı taşlar.
Bunun haricinde ne bir insan vardı.
Ne bir canlı.
Bir bitki bile yoktu bu topraklarda.Teraryum'un Ötesinde her şey ölüydü.
Ayakları altına halı gibi serilen toprak da dahil.
Hayat yoktu.
Dünya yoktu.
Soğuk vardı.
Çamur.
Yara.
Kan.
Açlıktan delirecek olmak.Yoksunlukla ağzını araladı.
Yağan yağmura açtı ağzını.
Kuruyan boğazı,birbirine yapışan dili ve genzi ile yağmurun altında susuzluk gidermek üzere araladı dilini.
Ama o kadar yetersizdi ki sonsuz susuzluğunu gidermeye acizce inleyip yaralı dizleri üzerinde eğildi hafifçe çamurun su kısmını avuçlarıyla içerken.Çamuru avucuyla sıktırdı susuzluktan kaybolan bilinci.
Avucunda tortu kalan topraktan artta kalan kahverengi bulanık suyu eğilip ağzını dayayarak kana kana yudumladı Özden.
Acıyla inledi.
Yetmiyordu.
Biraz daha araladı ağzını yağmur suyuyla ıslatmak üzere..."Kimse..."dedi acıyla.
"Yok mu?"Ölüyordu açlıktan.
Sanki günlerdir midesi sırtına yapışmış gibi....
Deliriyordu.Yürüdü çakıl taşları ve çamurla kaplı yolda.
Bir hayvan.
Bir bitki.
En azından yaprak. Ya da temiz su...Hiçlik.
Zifiri bir hiçlik.Acıyla inledi çığlık çığlığa.
Aklını kaçıracak gibiydi.
Kan sızan yaralar çamurla kaşınıyor,taş gibi yağan yağmur dolu biçiminde akıyordu gökten.
"Ölmek..."diye inledi.
"Ölmek istiyorum."
Çakıl taşlarından midesine sindirebilecek bir şey arasa da ne dişi ne de midesi...
Öğütemezdi dahi.Başladığı noktada çember çizip uyandığı kaya dibine gelirken burnunu çekip titreyerek sığındı kayaya.
Çıplak sırtı kayanın ıslaklığı ile irkilse de bedenini sokuşturup ısınmak için sindi kayaya.
Vücudu buz gibi titrerken buz gibi havayla birlikte duraksadı.Isınabilmek için birazcık olsun kendi idrarını yaptı.
Su yoksulluğu yüzünden ancak bir kaç damla gelse de iç çamaşırındaki sıcaklıkla göz yumdu Özden.
Çamur,idrar,enfeksiyon,yara ve kan.
Acı ve açlık.
Bitmek bilmez susuzluk.
"Laçin..."diye fısıldadı acıyla.
"Şampiyon olacak.""Geppetto!"diye bağırdı Özden acıyla.
"Yardım et...."diye mırıldandı."Yardım..."
"Ölüyorum..."dedi Özden hıçkırıp.
Kayanın arkasına adımlarken yerde duran plastik poşetle irkildi.
Çamur içindeydi ama plastik bir poşetti.
Ufacık bir poşet.
Özden gözlerini hiçliğe uzanan çamura daldırıp elini soktu yavaşça poşete.Çamuru avucuyla silerken yağmur suyuna tutup biraz berraklaşmasını sağladı.
Turuncu minik bir hap.
Ufacık."Y-yemek mi?"dedi dudaklarını birbirine bastırıp.
"Ölmek için mi?"Kimse cevap vermiyordu ancak gök gürlüyor,toprak çamurlanıyordu.
Buz gibi soğukta titrerken avucuna aldı poşeti acıyla.
"Kimse yok mu?"dedi Özden gri sonsuzluğa bakınıp titrerken.
"KİMSE YOK MU!""Özden!"diye gürledi Laçin'in sesi uzaklardan.
"L-Laçin?"
"ÖZDEN. GELİYORUM. SES VER."
"BURADAYIM!"diye gürledi avaz avaz Özden acıyla.
"Özden!"diye gürledi Laçin.
Açlık susuzluk ve yoğun ısı kaybıyla yok olan zihni gitgide kaybediyordu gerçeklik algısını.
"Laçin!"diye inledi Özden.
"BURADAYIM!"Laçin çamurla dolu bedenine rağmen fırtına grisi gözleriyle ona ilerlerken titrekçe duraksadı Özden.
Başı ...Fırıl fırıl dönüyordu.
Dünya yok oluyordu gözlerinden adeta.
Acıyla hapı yuttu Özden.
Turuncu hap dilini üzerinden kayıp giderken midesine rahat bir nefes verdi Özden."Teraryum'un Ötesindeyiz..."dedi Laçin yutkunup ona koştururken çamurda.
"Özden duydun mu? Teraryum'un ötesine yolladılar...""Laçin?"dedi Özden merakla oğlanın elini tutarken.
"Başkaları da var."dedi Laçin panikle.
"Özden eskileri de buraya yollamışlar! Özden...Sesleri geliyor. Onları bulmamız gerekli!""Laçin?"dedi Özden kaybolan şuuru ile.
"Sen...Sen misin!""Özden!"diye gürledi Laçin.
"Benim! Acele et. Sesler geliyor."Uluma sesleri.
Uzaklardan gelen uluma sesleri.
Bir kurt sesi ya da bir ayı sesi.
İrkildi Özden.
Titrek bir nefesle irkildi.
"Laçin!"diye gürledi son ses.
"Laçin!""Özden....Hadi.."
Sislerin arasından gelen ve üzerine atlayan gölgelerle irkildi.
İri,devasa kapkara bir yaratık pençesini Özden'e doğru sallarken Özden yerden bir kaya alıp avucunun arasında ayıya doğru fırlattı."Özden!"
Uluma sesleri artarken aç,susuz ,sersefil,çıplak ve bitik halde vahşi hayvanlar arasında yapayalnızdı.
Zira Laçin yoktu.Laçin burada yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teraryum
RomanceTeraryum; genellikle cam ve plastik maddelerden imal edilen ve içinde sürüngenler, böcekler, bazı bitki türleri için kara ortamının taklit edildiği akvaryum benzeri tanklardır. Farklı ölçülerde içinde bulundurulacak canlıya göre dekore edilir. "Baya...