YANKI

73 7 1
                                    


Gözler kalbin aynasıdır, çığlıklarsa içimizdeki seslerin...

O yüzden bana "Arkanda biri var." dedi, garip davranışlar sergileyerek kimseyle konuşmamayı tercih etti. Bunu geç de olsa anlıyorum ama iş işten geçmişken bilsem ne olur diye sitem ediyorum. 'Keşke' diyecek oluyorum, sonra susuyorum. Geçmişi değiştirmeye bir kelime yetecek sanki. Saçmalık!

Sevgi alt dudağını sarkıtarak mahzun bakışlarla bana baktıktan sonra yanıma yaklaşıp beni kenara çekiyor. Kulağıma eğildiğinde "Akıl hastanesinde yatmış bir süre." diyor. "Sonra iyileştiğini sanmışlar galiba ya da bilmiyorum. Bu konu hakkında kimsenin bir fikri yok. Ama asıl kötüsü..."

"Ne?" dercesine ona bakıyorum stresle. Duymak istemeyeceğim itirafları bir an önce bilip de kurtulmayı diliyorum bir yandan.

"İnsanlara zarar veriyormuş duyulduğu kadarıyla. Hatta annesini bile öldürmeye kalkmış. Hayır yani bir de zengin bir aileden geliyormuş. Zenginsin daha ne sorunun olabilir ki?"

Duyduklarım karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Birinin canına kast etmek, üstelik en yakının olan anneni öldürmeye çalışmak vahşice ve korkunç geliyor. Bunu o çocuktan hiç beklememiş olmasam dahi epey bir şaşırıyorum. Gerçi kim olsa aynı tepkiyi verirdim çünkü bir insanın bunu yapabiliyor ya da yapabilecek olması tüylerimi ürpertmeye yetiyor.

"Zengin olmasıyla bir alakası yok fakat... Doğru mu yani bu? Gerçekten de birilerinin canını mı acıtmış veya acıtmaya çalışmış?" diyorum heyecanla. Vereceği cevaba göre rahatlayacağım.

"Bilmiyorum." diye mırıldanıyor Sevgi. "Ama istemeden yapmış olabilir. Şizofrense eğer o insanları başka biri sanmış olabilir. Her şey olabilir. İnan bana İzgi, aşırı merak ediyorum fakat ben de kulaktan dolma sözlerle sana geldim."

"Anladım. Neyse konuyu kapa-"

"Dur dur. Ben o çocuğu araştırmadan asla rahat edemem." diyerek sözümü kesiyor Sevgi.

"Bırak lütfen. Kurcalama." diye çıkışıyorum ve yanından ayrılıp bizim sıramıza oturuyorum. Peşimden geliyor ve aklına dahiyane bir fikir gelmişçesine bakınarak "Bize soyadı lazım." diyor. "Müdür yardımcısının odasındaki bir bilgisayarda şimdiye kadarki tüm öğrencilerin isim soyisimleri var."

"İyi de sınıf defterindeki listeye baksan soyadını bulursun zaten." diyorum ama der demez pişman oluyorum. Bakmasını istememeliyim, bu işe daha fazla bulaşmamalıyım.

"Onu çocuk vefat ettikten sonra yenilemişler. Benim dediğimi yapalım işte. Biraz riskli fakat macerayı severim."

"Ne macera ama." diye homurdanıyorum. Başımıza yeni iş açmaktan nefret ediyorum lakin Sevgi'yi bir türlü ikna edemiyorum. İlle de 'yapacağım, soyismine bakacağım' diyor. Kararından vazgeçecek gibi durmuyor ve ben ısrar etmekten bıkınca oflayarak dediklerini onaylıyorum. Yine aldık başa belayı!

Sevgi ayağa kalkıyor ve "Hadi." diyerek eliyle gelmemi işaret ediyor. Anlamsızca yüzüne bakıyorum. Gerçekten şimdi mi gitmeyi düşünüyor? Bu kadar hızlı mı?

Yerimden kıpırdamayınca yanıma yanaşıp okul üniformamı çekiştiriyor ve bize bakan sınıf halkına karşı gözlerini devirerek inatçlığını koruyor.

İnadına karşılık mağlup oluyorum. Aslında hiç istemesem gitmezdim biliyorum ama demek ki ben de en az Sevgi kadar merak ediyorum. Yoksa hiçbir kuvvet beni müdür yardımcısının odasına götürtemez.

Tören vakti olup da öğrenciler, öğretmenler ve müdür yardımcısı ile müdür aşağıya inince gideceğimiz odaya doğru gidiyoruz. Stres olup ani bir kararla "Boş ver, geri dönelim." diyerek yönümü değiştiriyorum.

Obsesifin GözündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin