GÖLGE

38 5 0
                                    

Gölgenden korkarsan, yoluna devam edemezsin.

Gözlerimin önünde cansız bedeniyle kanlar içinde yerde yatan o çocuk, şimdi tam karşımda sapasağlam duruyor. Gözleri tıpkı ilk gördüğümdeki gibi keskin ve apaçık mavi. Dudaklarının kıvrımlarını bir gıdım dahi yükseltmemiş, ciddiyetle bana bakıyor.

Bu sadece bir hayal! Gerçek olmasının mümkünatı yok. O öldü, bunu kaç defa söylemeliyim bilmiyorum ama ölüsünü gördüm ben. Onun yaşıyor olmasının mümkünatı yok.

Etrafıma bakınıyorum. Aklıma Sevgi'yi çağırmak geliyor, o da görüyorsa eğer... İşte o zaman ne olacak bilmiyorum ama düşüncesi bile tüylerimi ürpertmeye yetiyor. Çocuk mezarından hortlamadığına göre, muhtemelen hayal görüyorum.

Yoksa... Yoksa ben şizofren miyim? Hayır hayır, olamam. Hayır. Lanet olsun. Değilim, şizofren değilim. Değilim. İyiyim ben.

Gözlerimi yavaşça yumuyorum. Geri açtığımda Faruk'un toz olup gitmiş olmasını umarak gözlerimi aralıyorum.

Yine orada! Hala bana bakıyor.

Kaçıp gidersem belki bir daha görmem diye düşünüyorum. Arkamı dönüyorum ve bir daha ona bakmamak suretiyle hızlıca koşuveriyorum. Gidebildiğim yere kadar gidip nefes nefese kaldığımda ellerimle bacaklarımı kavrayarak soluk almakla uğraşıyorum. Yeteri kadar oksijeni ciğerlerime çekip kafamı kaldırdıktan sonra Faruk'un tam karşımda olduğunu görüyorum.

Yine karşıma çıktı! Ondan kurtulamayacak mıyım ben? Neler oluyor, neden onu görüyorum?

Daha çok dehşete kapılıyorum. Bir türlü gitmiyor, ondan kurtulamıyorum. Ağlamak üzereyken kalın sesiyle "İpuçlarını takip et." diyor.

"İpucu istemiyorum." diye mırıldanıyorum ağlamaklı sesimle. "Sadece gitmeni istiyorum. Seni hayal etmek istemiyorum. Ne olur, git artık."

"Gideceğim, merak etme." diyor. "Gölgenden kaçma."

"Senden kaçtığım kadar kaçamam."

Şu anda karşımda olmayan biriyle mi, yoksa gerçekten orada olan ve kanlı canlı duran çocukla mı konuşuyorum emin olamıyorum. Sadece içimdekileri hiç düşünmeden döküyorum.

Gözyaşlarım bir bir akarken "Lütfen, git." diyorum. "Delirmek istemiyorum. Bana deli desinler istemiyorum. Şizofren değilim ben."

"Az sessiz konuşsan çok daha iyi olacak." diyor ve sonra etrafına bakıyor. Uzun kirpiklerini kırpıştırırken, tekrardan gözlerini gözlerimle buluşturuyor. "İnsanlar sana bakıyor."

Etrafımda dolanan üniversitelilere bakıyorum ürkek bir ceylan gibi. İlk günden rezil olduğumu fark ederek içimden kendime küfürler ediyorum.
Ama rezil olmaktan daha kötüsü var kafaya takacağım.

Onlar da Faruk'u görüyorlar mı? Gerçekten şizofren miyim? Yoksa zihnimin bana oynadığı bir oyun mu bu? Ya da en tuhafından, Faruk aslında yaşıyor mu?

"Çığlıklara kulak ver."

Faruk'un söylediği sözle irkilerek geriye çekiliyorum ve kaskatı kesilmiş bir biçimde durarak nefesimi tutuyorum.

B-bu b-bu s-söz, Faruk'un evindeki duvarıda yazılan yazıyla aynı. Neler oluyor? Hiçbir şey anlamıyorum.

Yanıma yaklaşıyor, her adımında yüreğim hopluyor lakin kaçıp gidemiyorum. Olduğum yerde heykel gibi duruyorum öylece, sadece fıldır fıldır gezen gözlerimi hareket ettirebiliyorum. O gözlerse yanıma yaklaşan Faruk'u izliyor ve ne yapacağını korkuyla bekliyor.

Obsesifin GözündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin