Gidişatını belirleyecek olan sadece sensin.
Biriktirdiğim acıları açığa çıkaracağım bir gün
Ne sabrım kaldı, ne takatim bugün
Son damlalarımı akıtıyorum günbegün
Yolunu beklerken ben oldum sürgünKalmadı mı artık senin ömrün
Birazını versem canlanır mı özün
Şimdi gelsen yarısı diner hüznümün
Ne olur dön geri, bak herkes üzgünMısralarım kendimi anlatmaya yetmez
Zaten ben kimim ki bilinmez
Gelemedim kendime sen gider gitmez
Bir daha ruhum 'iyiyim ben' demez (diyemez :( )(İzgi'nin şiir defterinden bir kesit)
* * *
Cemre'nin garip tavırları ve fevri çıkışlarından sonra uzun bir süre boyunca kamelyada sessizlik hakim oluyor. İçimden kendimi paralar ve sesimi yükselttiğim için suçluluk duygusu çekerken, Sevgi gitmek amacıyla ayaklanıyor.
Bakış açımı ona yönelttiğimde derin bir iç çekip "Neler oluyor gerçekten anlamıyorum." diyor. "İkiniz de bir gariptiniz. Ben artık etrafımdaki insanların benden bir şeyler saklamasına, beni görmezden gelmelerine dayanamıyorum."
Haklı. Her zamanki gibi yine haklı. Onun yerinde kim olsa alınabilir, darılabilir. Cemre'yi üzmüş olmam yetmezmiş gibi Sevgi'yi de üzüyorum aynı zamanda. Bazen kendimi tartaklamak istiyorum.
Yüzünü inceliyorum fakat hiçbir söz söylemiyorum. 'Özür dilerim' demem gerekiyor belki ama diyemiyorum. Çünkü yine yapacağım, tekrardan hiçbir şey anlatamayacağım ona. O zaman özür dileyecek olmamın hiçbir anlamı kalmıyor. Sözde, samimiyetsiz, sadece vicdanı rahatlatmak ya da aralarını bozmamak adına söylenen özürlerden nefret ediyorum. Gerçekten ama gerçekten pişmanlık duyduğun bir durumda özür dilemen gerekiyor. Gerisi fasa fiso.
Titreyen sesiyle "Hepiniz bencilsiniz." diye bağırarak çekip gidiyor Sevgi. Geride bencil olduğunu düşünmeye başlayan, kendini yiyip bitiren beni bırakıyor. Sahiden de bencil miyim ben? Sevgi'den uzaklaşmam, onu üzmem, ailemle hiç konuşmayarak onları kendimden nefret ettirecek hale getirmem, dünkü çocuğa rahatsız olduğum için söz söylemeden yanından ayrılmam... Tüm bunlar bencil olduğumun göstergesi mi? Ama ben, kendimi bile sevmiyor ve hep suçluyorken, nasıl bencil oluyorum?
Gene de bencilsin! Kendinden başkasını düşünmeyen ve bunların farkına varamayacak kadar aptal olan bir egoist-sin!
Ne? Doğru mu bu? Herkes böyle mi kabul gördü beni? Nasıl, nasıl bencil bir kişilik oldum ben!!! Hak etmiyorum, çevremdeki kimsenin sevgisini hak etmiyorum. Belki de bencilliğimden oldu tüm bunlar. Bu şekilde cezalandırılmış olabilir miyim? Düşüncelerim, takıntılarım, sorunlarım bu yüzden mi? Ahh, nefret ediyorum kendimden. En büyük nefreti ben hak ediyorum.
Sevgi gittikten bir müddet sonra sınıfıma çıkıyorum derin düşüncelerle. İçeri adımımı atacakken arkadaşıyla beraber dışarı çıkan Buğra'yı görüyorum.
Kumral saçlarını geriye savurmuş olsa da bir iki parçası gözüne doğru düşen, koyu kahverengi gözleriyle manidar bakışlar atan bu çocuk, dünkü yaşananların aklıma gelmesine ve tasalarımın beni himayesi altına almasına sebep oluyor. Kenara çekilerek geçmelerine müsaade verirken, bir çift gözün beni süzdüğünü hissedebiliyorum. Sanki bir şeyler söylemek istiyor ama benden çekindiği ve dünkü yaptıklarımı hatırladığı için geriye çekilirmiş gibi davranıyor.
Utangaçlığımdan yüzüne bakamaz ve gitmesini beklerken, o ise arkadaşıyla beraber koridora çıkarak oturaklardan birine oturuyor. Ona kafamı çevirmemek için beynimi zorlayarak sınıfa girdiğimde kalbim sıkışıyor. Öyle bir his ki bu, sevdiğin birine sarılsan geçecek ama sarıldıktan sonra daha beteri gelecek. Kollar arasına alınan bedenim gevşeyip rahatlayacak lakin ruhumun en derinliklerinde, beni herkesten, hatta kendimden bile uzaklaştıran o şey hayatımı altüst edecek. Ve ben, yine acılarımla can çekişeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsesifin Gözünden
General FictionHayatını sürekli erteleyen ve kendinden başka herkesi düşünen bir kızın hayat hikayesi. İçimizden birinin hikayesi...