#7

2.7K 56 18
                                    

Yeni bölüm yazmayalı uzun zaman oldu, farkındayım. Beklettiğim için hepinizden özür diliyorum.

İyi okumalar ^^

Aykut komadan çıktıktan 9 gün sonra taburcu olmuştu. Kendi ayaklarının üstünde yürüyerek çıkmıştı hastaneden. Bu mutluluk vericiydi, onu tekerlekli sandalyeyle birlikte görmek hiç hoşuma gitmemişti çünkü.

Barışmıştık, sanırım. Yani bilmiyordum aslında. Hastanedeyken okuldan ziyaretçileri geldiği zamanlar dışında hep beraberdik. Aykut'un çevresi geniş olduğu için bol bol ziyaretçi gelmişti. Ben de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyordum doğal olarak.

Eskisi gibi konuşuyorduk. Tabi birbirimize olan hislerimiz eskisinden farklı olduğu için tam anlamıyla eskisi gibi değildi her şey. "Hadi barışalım" deyip sarılmamıza gerek yoktu bence. Zamanla iyileşmişti aramız. Affedebilmiş miydim peki? Hayır. Tam olarak değil. Zamana ihtiyacım vardı, inkar edilemezdi. Belki onun yanımda olması kolaylaştırırdı bu durumu. Yaşadıklarımı hafızamdan silip atmak istiyordum imkansız olduğunu bile bile. Belki unutamazdım ama affedebilirdim.

Emin olduğum tek şey ona aşık olmamdı.

***

29 Temmuz sabahı uyandığımda saat sekize geliyordu. Aykut hastaneden çıkalı dört gün olmuştu ve doktor yürüyüş yapması gerektiğini söylemişti. Ben de ona eşlik ediyordum. Dokuzda buluşmak için sözleşmiştik.

Elimi yüzümü yıkamak için alt kattaki banyoya inerken merdivende babamla karşılaştım. Mümkün olduğunca odamdan çıkmıyordum. Evde birbirimizi gördüğümüz zamanlar çok azdı.

"Günaydın." dedi yanımdan geçerken. Normalde görmezden gelirdi. Bu davranışı çok tuhafıma gitmişti. İçime ufak bir mutluluk doğmuştu şimdi. "Günaydın..." dedim yüzüne bakmadan ve merdivenleri inmeye devam ettim sessizce.

Evde bir dakika bile yüzünü görmediğim babam, bana aylar sonra günaydın demişti. Uyku sersemi miydi acaba? Gerçekten bu garip bir durumdu. Normalde gayet sıradan bir olaydı fakat benim için inanılmaz garipti. Mutlu olmuştum bir yandan. Belki zamanla her şey eskiye döner diye düşünmeden edemedim. Belki de sadece abartıyordum.

Banyoya girip ılık bir duş aldıktan sonra altıma siyah bir şort, üstüme yeşil bir tişört geçirip mutfağa indim. Babam bir şeyler hazırlıyordu. Tam arkamı dönüp çıkacakken "Spor yapmaya bir şey yemeden mi gideceksin?" diye sordu babam. Çekinerek geri önüme döndüm ve başım önde masaya doğru ilerledim. Dilimlenmiş domates, salatalık, peynir, zeytin gibi kahvaltılıklar masaya dağıtılmıştı. İki adet kahvaltı tabağı karşılıklı konulmuştu. Tabakların içinde haşlanmış yumurta vardı. Tabağımın önündeki sandalyeye oturdum. Babam birkaç dakika içinde patates kızartmasıyla dolu tabağı masanın tam ortasına koyup karşıma oturdu.

"Beraber kahvaltı yapmayalı uzun zaman oldu." dedi ortadaki patates kızartmasından tabağına biraz alırken. Hem utanıyordum, hem mutluydum, hem korkuyordum hem merak ediyordum hem öyle hem böyle. Ne yapacağımı şaşırmış vaziyette babamın yüzüne baktım. "Evet." diyebildim sadece. Babamın yaptığı gibi masadaki her şeyden biraz alıp yemeye başladım. Yüzüne bakmaya korkuyordum, duygularım allak bullaktı. Evet, karşılıklı kahvaltı etmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Çok çok uzun zaman.

Tabağımı bitirdikten sonra doyduğumu hissettim. Masadan kalkarken "Eline sağlık." diye mırıldanmıştım. Babam yemeye devam ediyordu. Tabağımı alıp akıttıktan sonra bulaşık makinesine yerleştirdim. Kapıdan çıkıp gidiyordum ki babam arkamdan seslendi:

"Buğra, dışarıda işin bitince yanıma gelir misin? Muhtemelen evde olurum."

Merakla babamın yüzüne baktım. "Tabii." dedim ve arkasından ekledim. "Bir şey mi oldu?"

BİR BİSEKSÜEL HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin