#2

4.8K 101 34
                                    

"Doğum günün kutlu olsun"

Doğum günün kutlu olsun diyen bir Aykut? Hem de şu an? HAHAHAHAHA Aykut'la ilgili rüyalara alışkınım ama böyle bir saçmalık hiç görmemiştim.

"Bu kadar yeter hadi uyanayım artık."

"Uyanabileceğini hiç sanmam genelde uyanıkken uyanmazsın."

"Saçmalamayı keser misin sen?"

"Ve ayrıca saçmalamadığım halde saçmalamayı da kesemem."

Öf ne gereksiz bir konuşma bu böyle. Aslında Aykut'un arkamdan sarılması ve bizim yakşalık 5 dakikadır böyle durmamız çok güzel. Gerçek olmasa bile çok güzel. Sonsuza kadar böyle durabileceksem hiç uyanmamayı isterdim.

En sonunda sarılmayı bırakıp beni kendisine doğru döndürdü. Aykut karşımda duruyordu. Dagalı açık kahverengi saçlarıyla, mavi gözleriyle, yamuk gülümsemesiyle... Sağ elimle sağ bacağımı şortumun üstünden cimcirdim. Tırnağım etime battığında acıyı hissettim. Bu gerçek, EVET GERÇEK !

İkimizde aynı anda hamle edip sımsıkı sarıldık. Ciğerlerim onun kokusuyla doldu taştı. Kalbimdeki o sıcak yayılmayı hissettim.

Sonra bu yıl yaşadıklarım aklıma geldi. Aykut'un tiksinmeyle dolu mavi gözlerini gördüm. Dalga geçerken ve benimle dalga geçildiğinde yüzünde yayılan pis sırıtışı gördüm. Anılarım aklımdan çıkıp gerçek gibi yüzüme vuruyordu.

Kendimi geri çekip onu ittim. "DALGA MI GEÇİYOSUN SEN BENİMLE? NERDE ARKADAŞLARIN HADİ ÇIKSINLAR GÜLÜP EĞLENİN SONRA DEFOLUP GİDİN BURDAN, YARIM KALAN BİR İŞİM VAR BENİM!" bütün sinirlerimin beynime hücum ettiğini hissediyordum. "BÜTÜN BİR YIL HAYATIMI BERBAT ETMEK SANA YETMEDİ Mİ? SON KEZ CANIMI YAKMAK İÇİN Mİ GELDİN BURAYA?" çabuk sinirlenen bir insan olmamın kanıtı. Üstüne atlayıp ağzını burnunu kırmak istiyordum onu ne kadar sevsem de...

"Buğra sakinleşir misin? Öyle bir niyetim yok, gerçekten." dedi. Sakin sakin konuşuyordu ve bu benim daha çok sinirlenmeme neden oluyordu.

"ÖYLE Mİ? NİYETİN NEYMİŞ O ZAMAN?"

"Sadece gerçekleri anlatmak istiyorum." hala sakin konuşuyordu ve yumruğumu suratına sokma isteğim gittikçe artıyordu. Boğazımdan yükselen öfkeyi hissediyordum. Bu işte kesin bir bit yeniği vardı.

Sadece sinirli değildim, aynı zamanda korkuyordum da.

"GERÇEKLERİ BU YIL DOLU DOLU YAŞADIM BEN!" dedim. Son kelimeyi söyler söylemez dayanamayıp sağ yumruğumu yakışıklı suratına geçirdim. Yana doğru savruldu. Bana doğru döndüğünde ağzı kanıyordu.

"Bunu hak ettiğimi biliyorum. Lütfen biraz sakinleşmeye çalış söz veriyorum her şeyi anlatacağım." dedi.

"BUNUN İÇİN GELDİN YANİ. YAŞADIKLARIMI YENİDEN YAŞATMAK İÇİN Mİ?" sesim daha yüksek çıkıyordu. Bu sefer de sol yumruğumla yapıştırdım, burnunu elden çıkardık. Boğazlarım yırtılana, ses tellerim kopana kadar bağırarak küfretmek istiyordum. Bütün bir yıl hiç bu kadar sinirlenmemiştim ama artık içimi boşaltmak istiyordum. Tam da kurtulmak üzereyken, hayatımı mahveden ama aynı zamanda aşık olduğum çocuk beni engellemişti. Derdi neydi ki?

Bu sefer ayakta durmadı. Çimlerin üstünde bağdaş kurup oturdu. Cebinden çıkardığı mendille burnunu ve dudağını sildikten sonra yalvaran gözlerle bana bakmaya başladı.

Derin bir nefes alıp yüzümü denize döndüm. 2-3 dakika geçti, daha iyiydim artık. Neden bu kadar sinirlendiğimi bilmiyordum ama sinirlenmiştim işte.

"Buğra ?"

"Efendim." dedim arkamı dönmeden.

"Su ister misin?" diye sordu. Arkamı döndüğümde parmak uçlarında bana doğru uzatılmış bir şişe duruyordu.

"Teşekkür ederim." diyip gülümsedim. Sonra elindeki şişeye sağ ayağımla tekme atıp uçmasını sağladım. "Ama ihtiyacım yok."

Derin bir nefes aldı, verirken elini indirdi. "Sana anlatmak istediğim şeyler var. Lütfen dinle beni. Sonra istersen bin kere vurabilirsin.

On saniye kadar durup düşündükten sonra yanına çöktüm. Dinlemekten zarar gelmezdi. Bişey varsa da canım daha fazla yanamazdı artık.

Derin bir nefes aldı. "Sen bana aşık olduğunu söylediğin zaman, 17 Aralık sabahı..." tarihi aklında neden tutmuştu acaba? "Panikledim. İlk duyduğumda anlam veremedim. Bana şaka yapıyosun sandım. Benim de sana aşık olduğumu bildiğini sandım. ONUN İÇİN YAPIYORSUN SANDIM!" eğer "Sana aşık olduğumu bildiğini sandım." cümlesi yüzünden şok olmasaydım son cümleyi neden bağırarak söylediğini düşünebilirdim.

"N-ne demek istiyosun?"

"Duydun işte Buğra. Bende sana aşıktım. Ama kendimi durdurdum. Saygı duyarım ama yakın durmam saçmalığı da bunun içindi. Kimse en ufak bir şüphe bile duymazdı çünkü görüşlerim böyleyken ben öyle olamazdım." iç çekti "Sen öyle söyleyince bir şekilde bildiğini düşündüm. Evime geliyordun sonuçta günlüğümü okumuş olabileceğini düşündüm. Korktum. Kimsenin bilmesini istemiyordum. Senin kadar cesur olamadım."

Çok inandırıcı görünüyordu. Karşımda pişmanlığın dibine vurmuş bir genç görüyordum. Ama ya bu bir oyunsa?

"Buna inanamamı mı bekliyorsun benden? Bunca yaptığın şeyden sonra, senin söylediklerine güvenebileceğimi nerden çıkardın?"

"Bir kaç gün sonra bunun şaka olmadığını anladım." diye devam etti sözüne. "Birazcık cesaretim ve yüzüm olsaydı karşına çıkardım ama yapamadım. İnsanlardan korktum! Kendime olacaklardan korkarken senin için de endişelenmediğimi düşünme. Senin karşına çıkmak yerine seni kendimden soğutmaya, nefret ettirmeye çalıştım. Bana baktığın zamanlar sana bakışlarımın nedeni kendimden iğrenmemdi. O iğrenç lakapları buldum, dalga geçtim, rezil ettim çünkü benden nefret etmeni istiyordum! Benden nefret edersen beni sevmeyeceğini ve bunu atlatacağını düşünüyordum. Fazla göz yaşı döktüğünü biliyordum ama aynı zamanda çoğumuzdan daha güçlü bir yapıya, ruha sahip olduğunu da biliyordum. Seni sürekli izliyordum. Hiç mutlu olamadım, sadece rol yaptım."

"Ayrıca dayak yediğin zaman orda olsaydım ne olursa olsun engellerdim. Ama tam da o günün akşamı bozuk gıda yiyeceğim tuttu. O sabah hastanede midemi yıkıyorlardı."

Aykut gerçekten doğruları mı söylüyordu? İnanmak istiyordum, ama inanamıyordum. Bunlara inanmak çok güzel bişey benim için. Ama gerçek olmayan şeylere inanmak aptallıktan başka birşey değildir. İçimden gerçek olması için dua ediyordum. Herşey farklı olabilirdi çünkü.

"Sonra yaptıklarımın tam da bir gerizekalıya uygun olduğunu anladım. Ama çok geç kalmıştım." diye devam etti Aykut. Sesi boğuk çıkıyordu. Bu zamana kadar çimene bakıyordum ama bir an için yüzüne baktığımda mavi gözlerinden 2 damla yaş süzüldüğünü gördüm. Onları silmeye çalışmıyordu. 3,4,5... Bırakmıştı kendini. Ağlıyordu. Hıçkırıklarla sarsılmaya başladı. "B-buğra lütfen inan b-bana. Çok p-pişmanım! S-sensiz geçirdiğim g-günler için çok üzgünüm! Senin i-iyiliğini isteyip aslında seni d-daha çok k-kötüleştirdiğim için çok üzgünüm! LÜTFEN AFFET BENİ!" kafasını kollarına gömüp hıçkırırken ne yapacağımı bilemedim. Ama doğru olduğunu biliyordum, hissediyordum. Sol kolumu omzuna attım ve ona sarıldım. Başını omzuma koyup ağlamaya başladı. Dalgalı saçlarını okşarken, hem onun için üzgündüm, hemde bizim için mutluydum.

Her şeyin bittiğini düşünürken ve sona yaklaşmış üzereyken gelen umut kırıntılarının en büyüğüydü Aykut. Benim hayatımda hem karanlık, hem de karanlıkta doğan kocaman bir güneşti...

BİR BİSEKSÜEL HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin