#1

15.4K 127 58
                                    

Siz hiç kızlardan hoşlanıp kendinizi çoğunluğun adlandırdığı gibi "Normal" yani heteroseksüel olarak düşünüp bir anda en yakın arkadaşınıza aşık oldunuz mu ? Ben oldum. Kendimden ne kadar utansamda ne kadar nefret etsemde oldum. Ama bildiğim tek şey var, utanmamın nedeni biseksüel olmam değil en yakın arkadaşıma aşık olmam.

Adım Buğra. Henüz 17 yaşındayım ama uzun zamandır LGBT'ye saygı duymuşumdur. Asla bir insanı cinsel tercihi yüzünden yargılamam ve bu hakka sahip değilimdir de. Bu konuyla ilgili kısa filmleri izleyip ağlamışlığım da çoktur. Tabiri caizse dar görüşlü insanların kötü davranmaları; ailenin, çevrenin baskısı ve benzeri davranışlar yüzünden birsürü insan zarar görmektedir. Ve bunu yapan dar görüşlü insanlar kendilerini "Normal" olarak adlandırıp bizleri "Anormal" yaparlar. Fakat bilmezler ki asıl anormaller bu saygısız gerizekalı insanlardır. Aynı cinsiyetten olan birine aşık olmam beni anormal yapmaz. Sadece genelden farklı kılar. Biseksüel olmadan önce de düşüncelerim böyleydi şimdi de böyle. 

2 yıl önce bugün Yarenle çıktığımız gündü. Doğum günümdeki en güzel hediyeydi. 5 ay boyunca sevgimiz, birbirimize olan samimiyetimiz kat kat artmıştı. O kadar güzel günlerdi ki. Sonra bana soğuk davranmaya başladı. Günden güne kopuyorduk birbirimizden. Beni artık sevmediğini hissediyordum. Sıkılmıştı benden. Onu kaybetmekten ne kadar korktuğumu anlatamam. İlişkimizin 6. ay dönümünde ilk buluşmamızda gittiğimiz kafede buluştuk. Bu ilişkinin yürümediğini, artık mutludan çok mutsuz olduğunu, kavgayla değil anlaşmayla ayrılmak istediğini çünkü arkadaş olarak bana değer verdiğini ve tamamen kaybetmek istemediğini söyledi. Ne diyebilirdim ki. Son kez sarıldık sonra da ilişkimizi sonlandırdık. Tabi ki eskisi gibi arkadaş olamayız ama selamlaşıyoruz en azından.

Bu duruma çok üzülüp çareyi en yakın arkadaşım Aykut'da aradım. Bana yardımcı oldu, kafamı dağıtmamı sağladı. Saatlerce dertleştik. Ona o kadar minnettardım, o kadar yakındım ki ona olan sevgimin kardeş sevgisi olduğuna inanıyordum ve bunun aşka gideceği asla aklıma gelmezdi. 

Bunu 8 ay önce farkettim. Kendimi inandırmak istemedim. "Hadi ama Buğra, o senin kardeşin. Çok değer veriyosun çünkü hep yanındaydı" dedim kendime. "O senin en iyi arkadaşın." Sürekli bu cümleleri tekrarladım durdum. Biliyordum. Ona dokunduğumda kalbim sıcacık oluyordu. Onunla zaman geçirince mutlu oluyordum. Onu kaybetmek istemediğim için kendimi kandırmaya çalıştım. 1 ayı geçkin bir süre kendi hislerimle cebelleştim. En sonunda kabullendim. "Ben gerçekten buyum. Biseksüelim. Bundan utanmama gerek yok." dedim bu sefer. Ama zaten bundan utanmadığımı biliyordum. Utandığım konu Aykut'a aşık olmamdı.

İnternetten tanıştığım ve akıl danıştığım arkadaşlarımın hepsi bunu rahat bir şekilde açıklayabileceğimi söylediler. Biseksüel arkadaşım Melis başlarda zorlandığını ama sonra atlattığını söyleyip hikayesini uzun uzun anlattı.

Aykut'a açıkladım. 17 Aralık sabahıydı. Okul bahçesinde bi köşeye çektim. İlk duyunca kısa bir kahkaha atıp şaka yaptığımı sandı. "Senin şu LGBT olayına bayılıyorum. Saygı duyarım ama yakın durmam bu sen olsan bile. Beni denemene gerek yok açık açık söylüyorum zaten" dedi. O yamuk gülüşü canımı yakıyordu. Bu yalanla yaşayamazdım. Onu kaybetmek istemiyordum ama ben buydum. "Ben ciddiyim" dedim sadece. Hala gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Gülümsemesi yavaş yavaş silindi. "Şakayı kes Buğra bu kadar yeter." dedi soğuk soğuk. "Ben ciddiyim" dedim yeniden. "Seni kardeş olarak sevdiğimi sandım ama yanılmışım. Kendimi defalarca buna inandırmaya çalıştım ama olmadı. Aykut, sana aşığım" dedim. Saniyelerce bana baktı. O yamuk gülüş gitmiş tiksinti dolu bir ifade gelmişti yüzüne. Ama bu utanılacak birşey değildi ki. Bu iğrenç birşey de değildi. Gözlerindeki ifadeyi gördükten sonra düşündüm, bir kez daha sorsaydı şaka olduğunu söylerdim ama sormadı. Keşke kız olsaydım ya da Aykut kız olsaydı dedim. Kimse anormal görmezdi o zaman beni.

Arkasını döndü ve gitti. Sadece baktım. İçimdeki  boşluk büyüdükçe büyüdü. Pişmanlığın dibine vurdum. Öylece durdum orda. Gözlerim yanıyordu ama ağlamadım. Zayıf biri olmayı kabullenemem. Biraz fazla sulu gözümdür. Annem zayıflığın hissiz olmak olduğunu ve benim ağlamakla güçlü olduğumu kanıtladığımı söyler hep. Ama bu sefer tuttum kendimi. Yapabilirdim bunu.

Yüzüme bakmıyordu. 1 hafta geçti sadece 2 kere göz göze geldik. Hepsinde de aynı ifade vardı. O mavi gözlerine tiksinti hiç yakışmıyordu. Özellikle tiksindiği kişi ben olunca.

Biseksüel olduğumu öğrenmek Aykut'la sınırlı kalmadı. Bütün okulu "Bilinçlendirmiş"di. En yakın arkadaşlarımı kaybettim. Yanımda kimse kalmadı. Bahçede yürürken duyduğum hakaretlere bu zamana kadar nasıl katlandım bilmiyorum.Yeni lakap bile kazandım. "Ayaklı Top"

Okuldan bikaç kişi gelip bana "Bu gayet olağan bişey. Rahat takıl insanları umursama." diyip gülümsüyorlardı. Moralim az da olsa yükseliyordu. Ama yanımda bulmaya alıştığım Aykut yoktu. Canım çok yanıyordu, hala da yanıyor. Diyorum ya, nasıl dayandım bilmiyorum. Aykut'un olmayışına, okulda dışlanışıma, duyduğum hakaretlere...

Bu olaylardan yaklaşık 3 ay sonra, sömestır tatilinin ardından okulun kabadayıları tarafından okul çıkışı iyice dövüldüm. O kadar sert vurdular ki 3 ay boyunca beni dövmeden nasıl dayandılar, acaba tatilde plan mı yaptılar diye düşündüm. En son "AMINA KODUKLARIMIN BEYİNSİZLERİ" diye bağırdığımı hatırlıyorum. Gözümü hastanede açmadan önceki son sözlerimdi.

Tabi bu olay ailemin mecburen biseksüel olduğumu öğrenmesini sağladı. Annem hep anlayışlı olmuştu ama babam... "TERBIYESIZ, AHLAKSIZ, ANORMAL ÇOCUK! BUNDAN SONRA BENIM OĞLUM YOK! KADIN, ERKEK ADAM YERINE DOĞURA DOĞURA BUNU MU DOĞURDUN!? SÜNNET OLURKEN ERKEKLİĞİNİ DE Mİ ALDILAR LAN SENİN!? NASIL BAKICAM BEN MILLETIN YUZUNE CEVAP VERIN BANA !" diye bağırıp durdu. Kalbim çok kırılmıştı. İnsanlar niye böyleydi ? Babam niye beni bir anda defterden sildi ? Aşık olmam suç muydu ? İnternetten tanıştığım arkadaşlarım manevi olarak yanımdalardı. Tam anlamıyla yanımda annem vardı bir tek. O da belli bir zaman sonra "Bir kız bul ve normale dön" dedi. Neyin normalliğiydi bu ? Asıl normale dönmesi gerekenler onlardı neden suçu bana yıkıyorlardı ?

Akrabalarım beni görmezden geliyorlardı. Bize yapılan ziyaretlerde odamdan çıkamıyordum ve ben onları ziyaret edemiyordum. Babam izin vermiyordu.

Şişliklerimle  ve çürüklerimle bir kaç ayı aynı şekilde geçirdim. Hakaretler, arkamdan gülmeler, babamın sessizliği, annemin babamla aramızı yapmak için beni düzeltmeye çalışması ve onun olmayışı. Bir derdim olduğunda Aykut nerdeydi şimdi ? Ah doğru. "Ayaklı Top" onun eseriydi değil mi? Ne zeka ama...

Yalnızdım. Sadece yalnız. Bikaç ay daha dayandım ve yaz tatiline adımımı attım. Sessiz, sakin. Ama bu sakinlik bana huzur vermiyor ki. Kafayı yemek üzereyim. Kimsem yok. Annem vardı o da zamanla babama katılmaya başladı. Babam keşke bağırsa çağırsa onun sessizliği canımı öyle yakıyor ki. Beni yok saymaları gücüme gidiyor. Aykut'la buluşup yazımı yüzerek, gezerek, gülerek, eğlenerek geçiremediğime inanamıyorum. Hayatımın aşkını kaybettiğime inanamıyorum. Hiçbir arkadaşımın olmayışına, ailemin yüzüme bakmayışına, tek çocuklarının ailenin yüz karası olmasını düşündüklerine bunu da bana sessizlikle ilettiklerine inanamıyorum. Geçen her saniye o kadar dayanılmaz ki...

İnanamadığım bişey daha var. Nasıl bu kadar zayıf olabiliyorum? Sadece bu kadar mı dayanabildim? 50-60 metre altımda olduğunu tahmin ettiğim masmavi deniz beni çağırıyor.

İntihar eden insanlara üzülürken ve her şeyin bir çaresi olduğunu düşünürken ne oldu da buraya kadar geldim ? Bu noktaya kadar gelmem kimin suçu ? Bunun hesabını kim verecek peki ? Aşık olan ben mi yoksa son günlerimi bok edenler mi? 

Kendime ne yapıyorum inanın bilmiyorum. Ne düşündüğümü bilmiyorum. Ne mutluyum ne de mutsuz. Yaşadıklarım beni hissizleştirdi artık.

Uçsuz bucaksız denize bakıyorum. Tam sırası. Onun gözlerini hatırlatıyor deniz.

Deniz beni sonsuza kadar yutacak mı yoksa bir kıyıdan öbürüne sürükleyip duracak mı ?

Onun gözlerinin maviliğinde boğulmak isterdim. Serin suyun derinliklerinde değil.

Tam düşmek üzereyken biri arkamdan geri çekiyor. Nolduğunu anlamıyorum. O kadar sıkı tutuyor ki arkamı bile dönemiyorum. Parfüm bir yerden tanıdık geliyor ama bu imkansız. Sonra başını kulağıma doğru uzatıyor. O tanıdık sesi duyuyorum. Onun sesi.

"Doğum günün kutlu olsun."

BİR BİSEKSÜEL HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin