3.BÖLÜM

65 6 0
                                    

    3.BÖLÜM

 

        İkisi arasında ki garip sessizliği bozan Emre'nin telefonuydu. Telefonu cebinden çıkarıp ekrana bakan Emre'nin hafiften yüzünün buruşması kaçmadı genç kadının gözünden. Sonra gideceğini söyleyip, yerinden kıpırdayamayan adamı fark etmeden dertten kurtararak müsaade istedi. Aslında arkasından aptal gibi bakıp kalmamak için yapmıştı. Vedalaşarak binip aramasını umut ederek ayrıldı yakışıklı meleğin yanından.

 

            *****************************************

 

   Arabasını otoparka park ettikten sonra çantasını alıp asansöre yöneldi Miray. Odasının bulunduğu kata çıkarken kafasının içinde çağlayan düşünceleri unutup sakinleşebilmek için başka şeyler düşünmeye başladı. Babasının yılları ve emeği vardı bu binanın her taşında. Çok uğraşmıştı Miray'a iyi bir gelecek bırakmak için. Başkasının emri altında çalışması için değil de kendi kendine yetebilecek güçlü bir kadın olması için çabalamıştı hep. Sessiz bir dua gönderdi Allaha. Ardından babasına seslendi bak, gör ayaktayım babam diye.

 

     Asansörün sesiyle dağıldı düşünceleri. Güçlü adımlarla odasına doğru ilerlerken nasıl o odaya girebileceğini düşünüyordu. Neyse ki imdadına Şengül yetişti. Gülen yüzüyle hemen koştu Miray'ın yanına 'Hoş geldiniz Miray Hanım' dedi ardından Miray'ın yüzüne bakıp 'Miray hanım alnınıza ne oldu!' diye telaşla sordu. Miray ise 'Hoş buldum Şengül, az önce aşağıda ufak bir kaza atlattım o yüzden oldu ciddi bir şey yok. Hazır aklıma getirmişken bu anahtarı al servisi ara gelip arabayı alsınlar.' Dedi. Anahtarı alan Şengül daha fazla soru sormadan masasının başına gelip servise telefon açtı ve arabayı almalarını isteyip adresi verip telefonu kapattı. Sonra güvenliğe telefon açıp anahtarı alması için yukarıya birini göndermelerini rica etti.

 

   Kaza yüzünden dergiye olması gerekenden daha geç gelen Miray kendini odaya kapatmadan dergiyi dolaşmanın daha iyi olacağını düşündü. Kendini lavaboya atıp alnında oluşan kızarıklığı gidermek için kapatıcıyla hafif üzerinden geçti ve dışarıya çıktı. Tek tek uğradığı bölümlerde tebrikleri, durum bilgilerini, öneri ve şikâyetleri dinledikten sonra odasına gitmeye karar verdi. Zaten nükseden migreni düzgün düşünmesine bir türlü izin vermiyordu.

    Odasına geldi titreyen elleriyle kapıyı açtı. Babasının vefatından sonra ilk defa adım atacaktı bu odaya. Sanki kapıyı açınca yine aynı manzarayla karşılaşacakmış gibi hissediyordu. İçeriye adım attı ve kapattığı kapıyla beraber üzerine çığ gibi yıkılan bir yıl öncesinin anılarıyla yere çöktü.

 

 

    Kurtulmuştu sonunda Miray. Şimdi tek yapması gereken şey babasına ulaşmaktı. Kim bilir ne haldeydi ailesinden geriye kalan tek kişi. Birbirlerinden başka kimseleri yoktu. Yıllar öncesinde Miray daha üç yaşındayken annesi bir trafik kazasında ölmüştü. Tek çocuk olduğu için hayatta babasından başka kimsesi kalmamıştı.

   Yoldan geçen bir arabanın önüne atlayıp yardım istedi. Arabadan inen yaşlı adam önce tartar bir şekilde kıza baktı haline acımış olacak ki binmesini işaret etti. Hemen arabaya atlayan Miray adama arka arkaya teşekkürlerini sıralıyordu. Adam ne tarafa gideceğini sordu anlamıştı kızın başının belada olduğunu ya ses etmemişti. Arabadaki saate bakıp babasının dergide olacağını tahmin eden Miray oranın adresini söyledi. Neyse ki yaşlı adam da o semte yakın bir yere gidiyordu. Miray'a bakıp ' önce polise gitmek istemediğine emin misin kızım sorunun ne bilmiyorum ama sanırım birinden kaçıyordun' diye sordu. Miray da hemen ' Gerek yok bir an önce babama ulaşmalıyım beni çok merak etmiştir.' Diyerek konuyu kapattı. Daha fazla üstelemeyen adam sessizce araba kullanmaya devam etti.

   Derginin önüne geldiklerinde Miray tekrar tekrar teşekkür ederek indi arabadan. Koşar adımlarla binaya daldı ve asansörün gelmesini bekleyemeyecek kadar sabırsız olduğu için merdivenlere yöneldi. 7 katlı binanın en son katına kadar koşarak çıktı merdivenleri. Nefes nefese geldiğinde babasının sekreteri Şengül hemen ayağa kalktı ' Aman Allahım Miray hanım ne oldu size böyle iyi misiniz' diyerek koştu Miray a doğru ona durumu anlatmakla uğraşamazdı şu an ' Babam içeri de mi' diye sordu. Şengül de ' Öğle yemeğinden şimdi döndüm dışarıdan yemek siparişi vermişti en son odasında olacağını söyledi.'  Diyerek açıklamasını yaptı bir taraftan da odaya doğru yürüyorlardı.

   Kapıyı açıp içeriye daldı hemen Miray ve Şengül'ün yüzüne kapattı kapıyı. Babasıyla baş başa konuşmaya ihtiyacı vardı olanları anlatması gerekliydi. Babası sandalyesinde oturmuş kafası masaya yaslı bir şekilde uyuyordu. Zavallı babam yorgunluktan ve stresten ne hale gelmiş diyerek birkaç adımda babasına ulaştı. Omzuna dokundu çekinerek seslendi 'Baba uyan ben geldim.' Diye. Babası başını kaldırmayınca bu kadar derin uyumazdı ne kadar da yorulmuş diyerek birkaç kez sarstı babasını. Ancak aldığı cevap yine bir hiçti. Baba kalk dedi yüksek sesle ama babası cevap vermiyordu biricik kızına. O hep duyardı kızını. Her zaman cevap verirdi biriciğine. Şimdi ne olmuştu yoksa darılmış mıydı babası ona yine sarılıp öpmesini mi bekliyordu küçükken olduğu gibi. Babasını biraz kaldırmaya çalışarak boynuna sarıldı Miray.

   Üşümüştü babası kalkması lazımdı artık.

 'Baba ben geldim kalk artık.' Cevap yoktu.

'Baba kaaalllkkkk!!' Yine cevap yoktu.

Deli gibi sarsmaya başladı babasını bir taraftan da bağırıyordu babasına kalkması için kollarını yine ona dolaması için. Ama aldığı cevap koca bir hiçti.

   İçeriden gelen Miray'ın çığlıklarını duyan Şengül koşarak kapıyı açtı ve gördüğü manzara karşısında adeta doldu kaldı. Miray Hanım delirmiş gibi çığlıklar atıp babası Kadir Beyi sarsıyordu. Hemen dışarıya toplanmış neler olduğunu merak eden kalabalığa bağırdı ambulans çağırmaları için. Sonra içeriye koştu ve Miray'ı tuttu babasından uzaklaştırabilmek için. Miray o üzüntü ve delilik haliyle bırakmıyordu deli kuvveti gelmişti sanki kollarına. Hemen yanlarına gelen birisinin yardımıyla güçlükle ayırdılar Miray'ı babasından. Gözlerinin odağını kaybetmişti Miray nasıl olurdu da giderdi babası? Daha beraber yaşayacak uzun yılları vardı. Evlenecekti Miray babasının kolunda çıkacaktı evinden. Gurur duyacaktı babası onunla sonra torunlarını sevecekti onların dede deyişleriyle mest olacaktı. Şimdi bunların hiç biri olmayacak mıydı yani?

 

    Sarsılan kapının sırtına çapmasıyla anıların hüznünden şimdiki zamana çakıldı Miray. Ne olduğunu anında fark ederek hızla ayağa kalktı. Şengül muhtemelen hıçkırıklarının sesine koşmuştu telaşla kapıyı açmaya çalışıyordu. Ah bir an önce toparlanması lazımdı. Sonuçta her gün buraya gelecekti ve her seferinde bu kadar yıkılamazdı. Şengül'e bir sorun olmadığını seslenerek odasında bulunan lavaboya girdi. Ellerini yüzünü yıkayıp makyajını yeniledi. Kızarmış gözleri içinse yapabileceği bir şey yoktu.

 

      Odasından çıkan Miray, kapının önünde kendisine endişeli gözlerle bakan Şengül ortalığı birbirine karıştırmadan güzel bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. '' Miray Hanım iyi misiniz? Çok korkuttunuz beni.'' Diyen Şengül'e '' İyiyim Şengül abartacak bir şey yok yoruldum biraz sadece.'' Dedi.

 

    Bu sırada koridorun başında ki hızlı hızlı yürüyen kişi dikkatini çekti genç kadının. Takım elbiseli ve elinde ki siyah çantasıyla hızlı hızlı yürüyen saçları kırlaşmış adam şirketin yıllardır avukatlığını yapan Ahmet Beydi. Kendisiyle hala konuşan Şengül'ün bir omzuna dokunup müsaade isteyerek Ahmet beyin kaybolduğu tarafa doğru ilerledi hızı adımlarla. Ne işi vardı acaba bu saatte adamın burada. Acil bir durum olmadıkça şirkette olmazdı. Hem kendisinden başka kimin yanına gelmiş olabilirdi ki?

    Ahmet beyi takip ederek genel yayın yönetmeninin bulunduğu odanın hafif aralık olan kapısına ulaştı Miray. Tam kapıya uzanıp açacakken duyduklarıyla yerine mıhlanıp kaldı.

 

 

                        ***********************

TIRTILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin