11┊Healing

427 63 87
                                    

"Tekrardan soruyorum Jisung, kötü bir şey olmadı değil mi?"

Minho, başını göğsüne gömmüş kendisine sımsıkı sarılan küçüğünün sırtını okşarken sormuştu. Okuldan geldiğinden beri aynı bu şekilde gidip gelip sarılıyordu.

Jisung büyüğünün boynundaki kollarını sıkılaştırdı. "Hayır dedim ya hyung."

Juwon'la arasında geçen konuşmayı, tuvalette geçirdiği krizi ve aynada annesini görüşünü ona anlatmak istemiyordu. Eğer anlatırsa çok endişelenirdi.

Ayrıca büyüğünün Juwon'un kendisine bulaştığını duyunca sinirlerine hakim olamayacağını biliyordu Jisung. Onunla kavga edip zarar görmesini istemiyordu.

Bir şekilde kendisi başa çıkmak zorundaydı. Bu zamana kadar hep Minho'nun gölgesinde güvendeydi ama artık o her an yanında olamazdı. Jisung yetişkin bir bireydi ve kendi kendini korumayı bilmeliydi.

Minho ise Jisung'u çok iyi tanıyordu ve bir şeyler olduğundan emindi. Ama kendisi istemeden ağzından tek bir laf bile alamayacağını biliyordu da. Bu yüzden daha fazla üstüne gitmeyip başını salladı ve sevgi dolu sarılmanın tadını çıkardı.

Jisung'un kendisine sarılma şeklini çok seviyordu. Kolları arasına öyle bir sokuluyordu ki tüm dünyadan saklanmak istiyor gibiydi.

Minho'da karşılık olarak sanki böyle yaparsa tüm kötülüklerden saklayabilecekmiş gibi sarmalıyordu onu. Gerçekten de minicik yapısı sayesinde Minho'nun kolları arasında kayboluyordu Jisung.

"Bu huzurlu anınızı karga sesimle bölmek istemezdim ama artık kafeye gitmemiz gerekiyor." Hyunjin odanın kapısını aralamış sarılan ikiliye bakıyordu.

Kafeye bir haftada iki kez kahvaltıya üç kez de akşam yemeğine gitmişlerdi. Tanıştıklarından beri hepsi çok yakınlaşmıştı. Sadece bir haftada beş yıllık arkadaşlar gibi olmuşlardı. Bugün de yine Felix'in daveti üzerine akşam yemeğine gideceklerdi.

İstemeye istemeye birbirlerinden ayrılıp Hyunjin'le beraber dış kapıda kendilerini bekleyen Seungmin'in yanına gittiler.

Diğerleri baharlık montlarını giyerken Jisung birinin yokluğunu fark etti. "Changbin hyung nerde?"

"Onun yüzünden geç kalacağız." dedi Seungmin saatini kontrol edip. "Felix için süsleniyor beyefendi."

Jisung kıkırdarken Minho onun arkasına geçmiş kollarını montundan geçirmesine yardım ediyordu.

Hepsi çoktan hazırdı ve dakikalardır kapının önünde Changbin'in gelmesini bekliyorlardı.

Hyunjin saniye başı ofluyor, Jisung Seungmin'le beraber telefondan online test çözüyor, Minho ise onları izliyordu.

En sonunda Hyunjin dayanamayıp çığlık attı. "Changbin hyung hadi artık ağaç olduk burda!"

İçeriden cevap gelmeyince bu defa Seungmin seslendi. "Eğer beş saniye içinde burada olmazsan seni bırakıp gideriz hyung, ciddiyim." Kapının üstünden anahtarı alıp kapıyı açtı ve ayakkabılarını giymeye başladı.

"Durun geldim geldim. İki dakika bekleyemediniz yazıklar olsun!"

Changbin odasından çıkıp koşa koşa yanlarına gelmişti. Kafeye sadece neredeyse her akşam yaptıkları gibi klasik bir akşam yemeğine gidecek olmalarına rağmen sanki özel bir randevuya gidecekmiş gibi gösterişli giyinmiş, makyaj yapmıştı.

"İki saattir şu sıfata bürünmek için mi beklettin bizi? Hayatımda bu kadar tipsiz bir varlık görmemiştim."

Hyunjin yüzünü buruşturuyordu ama aynı zamanda da gülmemek için kendini zor tutuyordu. Changbin'in feci yakışıklı olduğunu şu anda Hyunjin de dahil kimse inkar edemezdi ama onunla uğraşmayı seviyordu.

hallucination - minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin