14┊Disappointing

398 68 23
                                    

"Han Jisung!"

Jisung yüksek sesle kendisine seslendiğini duyunca yerinde sıçradı.

"Bu kaçıncı oldu? Bir sorunun varsa dersten çıkabilirsin."

Bir sorun mu vardı? İşte birkaç gündür Jisung'un aklını kurcalayan soru da buydu. Son günlerde Minho çok garipleşmişti.

Jisung'a normalde davrandığından daha mesafeli, katı ve ters davranıyordu.

Artık ders çalıştırırken eğlenceli değil sertti. Gece uyumadan önce hiç sohbet etmeye yanaşmıyordu ya da Jisung aç kalmasın diye ağzına bir şeyler tıkıştırmaya çalışmıyordu. Bunlar gibi daha birçok şey olması gerektiği gibi değildi.

Neden böyle olduğunu Jisung çözemiyordu. Bir sorun mu vardı? Belki de Minho kendisin eskisi kadar sevmiyordu. Bu ihtimali aklına getirmemek için elinden geleni yapıyordu.

Kafasını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı. Birkaç defa daha dalıp gittiği için öğretmenden azar yemişti. Dersten atılması an meselesiydi.

Durumu kurtarmak adına yalan söyledi. "Hayır Bay Kim dersi dinliyorum, devam edin lütfen."

Öğretmen sahte bir samimiyetle "İyi o zaman." dedi ve tahtayı gösterdi. "Bu konudan sadece seni sözlü yapacağım. Haftaya bugün hazır olursun umarım."

Jisung tedirgince gülümsedi. "Tabi ki efendim."

Bay Kim'le olan olaydan sonra Jisung diğer derslere daha çok odaklanmaya çalıştı. Bir sözlüyü daha kaldıramazdı.

Çıkıştan önceki tenefüs Minho'ya dersleri bittiyse konuşmak istediğine dair bir mesaj attı. Gelen cevap olumluydu. Sonunda bugün aklındaki soruların cevaplarını alacaktı.

Çıkışta bahçenin kapısında onun gelmesini beklemeye başladı. Minho gecikmişti. Jisung ayağıyla ritim tutup oflarken birden kolundan çekilip duvara yaslanmasıyla çığlık attı. Ancak ağzı bir elle örtüldüğü için duyulmamıştı.

"Korkma sincap çocuk. Benim, yabancı değil."

Jisung gözlerini kocaman açarak başını kaldırdı. Bu Juwon'du.

Sinirlenerek onun elini ağzından çekmeye çalıştı ama bu sadece kendisine göre fazla güçlü olan Juwon'u eğlendirmişti.

"Sakin olsana biraz. Gören de bir şey yapıyorum sanacak."

Onu dinlemeyip göğsünden ittirmeye başlayınca Juwon diğer eliyle de Jisung'un kolunu duvara yapıştırdı.

Tam ağzını açıp bir şeyler söylecekken başka birinin yumruğu konuşmasına engel oldu.

"Ne yapıyorsun sen manyak herif?"

Minho yere yatan Juwon'un üstüne çıkıp yakalarından tuttu. O kadar sinirlenmişti ki boynundaki damarlar açığa çıkmıştı. Kapkara bakışları daha da korkunç görünmesine neden oluyordu.

Jisung onu daha önce böyle gördüğünü hatırlamıyordu. Kendisine karşı hep sevgi dolu ve sakin biriydi. Bu yüzden onun bu tarafıyla daha önce tanışmamıştı.

"Bu okuldan gitmeden önce sana Jisung'a bulaşmayacaksın demedim mi ben?" Bir yumruk daha indirdi.

Juwon gelen yumruktan sonra öksürüp kan tükürdü. Sadece iki yumrukla karşı koyamaz hale gelmişti ancak Minho'yu sinir etmek için zorla keyifli bir sırıtış yerleştirmeye çalıştı yüzüne.

Minho da ona istediğini vererek çileden çıkıyordu bu görüntüyle tabi. Daha sert bir yumruk geçirdi. "Yokluğumu fırsat bilmişsin!"

Yeniden yumruk atmak için elini kaldırdığında, Jisung Juwon yüzünden onun başının belaya girmesinden endişelendiği için çekinerek kolunu tuttu. "Hyung, lütfen dur artık."

Minho ürkek bir ifadeyle kendisine bakan Jisung'un orda olduğunu az önceye kadar unutmuştu. Küçüğünü korkutmuş olmalıydı.

Altında yatan insan müsveddesinin yakalarını fırlatırcasına bıraktı. İşaret parmağını ona doğrultup tehdit edercesine salladı. "Eğer bir daha Jisung'a bulaşırsa seni daha beter hale getiririm!"

Ayağa kalkıp sakinleşmek için eliyle yüzünü avuçlayıp ovaladı ve kendisine endişeyle bakan küçüğünü rahatlatmak adına "Sakinim." dedi.

Jisung başını sallayıp onun omzunu okşarken büyük olan da onun elinin üstüne elini koydu. Ardından çekip küçüğünün yere düşmüş çantasını alıp sırtına taktı.

"Hadi gidelim artık."

"Ama hyung... O kendinde değil şu an. Böyle bırakıp gidemeyiz."

"Ne yapalım Jisung? Bir de onu eve ya da hastaneye mi götürelim?"

"En azından telefonundan bir arkadaşına konum mesaj atamaz mıyız?"

Minho'ya kalsa onu yerde öylece bırakıp giderdi ama Jisung'un dayanamayacağını bildiği için isteksizce başıyla onaylayıp izin verdi.

Jisung Juwon'un üstüne eğilip ceplerini aradı ve telefonunu buldu. Mesajlar kısmına girip en samimi konuştuğu kişinin arkadaşı olduğunu düşünüp ona adresi yazdı.

Konum atabilmeyi isterdi ama dokunmatik telefon kullanmayı bilmiyordu. İşini hallettikten sonra telefonu geri yerine koyup Minho'nun yanına gitti ve birlikte durağa doğru yürümeye başladılar.

Minho her birlikte yürüdükleri zaman onun koluna girerdi ama şu an girmemişti. İşte bir gariplik daha.

İllaki onun yapmasına gerek yok diye düşündü Jisung. Kendisi yapsa ne olurdu? Kendi kendini gaza getirerek büyüğünün koluna girdi.

Minho kısa bir an kendisine dönüp baksa da Jisung hiçbir şey olmamış gibi dümdüz bir şekilde yola bakmaya devam etti.

Otobüse binince yol boyunca hiçbir şey konuşmadılar ama otobüsten indikleri anda Minho küçüğünün kolunu tuttu ve duraktaki oturağa oturttu.

"Okul başlayalı neredeyse bir ay olacak. Seni daha önce hiç rahatsız etti mi?"

Jisung dudağını kemirerek gözlerini kaçırdı. Büyüğü önceden anlatamadığı için kendisine çok kızacaktı. Cevap veremedi.

Ama Minho onun bu halinden cevabını almıştı. Juwon'un yüzünü parçalamadığı için de pişman olmuştu. "Neden söylemedin? Zarar görebilirdin."

"Aslında şey... Felix'e anlatmıştım ve başa çıkamazsam okula gelip onu mahvedeceğini söylemişti." dedi ve onu yumuşatmak için neşeli bir ses tonu kullanmaya çalışarak ekledi, "Ama onunla bugüne kadar başa çıkabildim, gerek kalmad-"

"Felix'e anlattın öyle mi?" Minho hayal kırıklığıyla bakıyordu. "Ve bana anlatmadın."

Küçük olanın suratı düştü ve büyüğünün kendisine o ifadeyle bakmasından nefret etti. Suçlu olduğunu bildiği için başını eğip sustu.

Minho onu üzmemek için sesinin titremesini olabildiğince engellemeye çalışarak devam etti. "Anlatman gereken kişi sence o muydu Jisung? Biz her şeyi birbirimize anlatıyorduk hani?"

"Özür dilerim." dedi başını kaldırmadan Jisung. Ona bakamazdı.

Minho başını iki yana salladı. İhanete uğramış gibi hissediyordu. Hayatında en değer verdiği kişi kendisine güvenmeyip başkasına güvenmişti.

Oturduğu yerden kalktı. "Ben önden yürüyorum. Sen de arkamdan yürürsün. Biraz yalnız kalmak istiyorum." Sesi çok kısık çıkmıştı.

Büyük olan bir yanıt beklemeden yürümeye başladığında Jisung aralarına biraz mesafe girmesini bekledi.

İlk defa gerçekten Minho'yu kırmıştı.

***
"Sadece zarar görebilme ihtimalinden korktum."

***

Kitap 1k olmuş.🎉

Bu benim ilk ficim yani deneyimsiz ve acemi bir yazarım. Bu yüzden fıci yayımladığımda fazla okunacağını düşünmemiştim, ilginiz için teşekkürler. Umarım zevk alarak okuyorsunuzdur.😽💖

hallucination - minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin