20 aralık 2015
"eski kcia ajanı kim doyoung 3 aralık saat on bir sularında kendisini bulmak üzere görevlendirilen ajanlardan bir tanesini kaçırarak izini kaybettirmiştir. daha önce beş ülkede yedisi kcia ve dördü kgb ajanı olmak üzere yirmi iki öldürmüş ve sekiz sivilin yaralanmasına sebep olmuş bu kişinin ruhsal sorunları olduğu kcia tarafından doğrulanmış olmakla beraber-"
"siktir oradan."
televizyonu kapatıp kumandayı bir kenara fırlattım. doyoung'u insanlar için bir tehdit olarak gösterip onu toplumdan soyutlamaya çalışıyorlardı. televizyonlar her haber bülteninde fotoğraflarını gösterirken dışarıda rahatça dolaşması da imkansızdı. çenemi sinirle sıkmış siyah ekrana bakarken doyoung kolumu yavaşça sıktı.
"sorun yok. alışkınım bunlara."
"seni bütün dünyaya deli ilan ediyorlar ve sen alışkın olduğunu söylüyorsun."
"belki de öyleyimdir. belki de ikimiz de deliyizdir."
"ne demek şimdi bu?"
"daha önce böyle bir şey gördün mü? bizim yaptığımız şeyleri yapan başka birini gördün mü? deliyiz işte. ikimiz de çıldırmışız."
ona sarılmak istediğimde ayağa kalkıp odadan çıktığında peşinden gittim. banyoya girip yüzünü elleri ile kapattığında sakinleşmesi için bir süre bekledikten sonra. ellerimi yavaşça beline doladım.
"ben deliyim. jaehyun ben yıllar önce ilk başvuru formunu gördüğümden beri deliyim. hastalığımı sana bile bulaştırdım seni de delirttim."
ağlayışını gizlemek için konuştuğundan sesi boğuk çıkıyordu. yanağımın altında hıçkıran bedenini kendime çevirdiğimde vakit kaybetmeden göğsüme yaslandı. kollarım hemen boynuna dolandığında hala mırıldanıyordu.
"deliyiz biz."
"deliyiz güzelim. ikimiz de deliyiz."
24 aralık 2015
burnum yumuşak saçlarının içinde sırtı göğsüme yaslı kollarım beline dolanmış tenlerimizi ayıran ince iki tişörtün üzerinden sırtına sarılmışım. tembelce geçirilen birkaç gün, onun sayesinde. bizi arıyorlarmış, saat kaçmış umrumuzda değil, biz onun tek kişilik yatağına iki kişi sığmışız. elleri belinde sıkı sıkıya birleştirdiğim kollarımda desenler çiziyor, arada gıdıklıyor da ama olsun ben kulağına gülünce o da gülüyor.
ve en güzeli, artık ben de zambak kokuyorum.
bunda birlikte aldığımız birkaç duşun da etkisi olsa bile, gün boyunca ne zaman fırsat bulsa bana sarılmaları, öpmeleri ama asıl sebep gece olduğunda göğsüne yaslanıp uyuyuşum.
boynuna ufak birkaç öpücük bıraktığımda ellerinin hareketini kesip öylece bekledi. sessizlik güzeldi, ara sıra odamızda duyulan öpücük seslerinin ardında oluşan bu sessizlik en güzeliydi. ama demiştim, ben gürültü çıkarmayı severdim.
"güneş eğilene kadar öpsem seni."
cümlemin sonunda biraz bekleyip ensenine, tam saç bitimlerine uzun öpücükler bırakıyorum. kalbi hızlanıyor, fazla heyecanlı.
"ay gelince de sevsem, gidene kadar da durmasam."
sırtını göğsümden ayırıp yüzünü bana çevirdiğinde uzun uzun gözlerime baktı. kirpiklerini, çillerini saydım, yanağını okşadım. hala onayını beklediğimi bildiğinden ve o cevabını verene kadar sabırla bekleyeceğimi bildiğinden düşünüyor, gözlerinden anlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rána
Fanfictionher şey bittiğinde ben yine sendeydim, sende ve senin o muhteşem yara izlerinde. ©bittersv