einstein orospusu

3K 248 178
                                    

Jeongin'in tofaşına atlayıp Changbin abinin barına doğru yol aldık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeongin'in tofaşına atlayıp Changbin abinin barına doğru yol aldık. Aramızda tek arabası olan Jeongin'di ve okula da tofaşla gidip geliyorduk.

Özellikle gaza bastığında çıkan o vın vın sesinin müptelasıydım. Hala sağlam olan derilerini okşadım Aliye'nin. Evet, adı Aliye. Jeongin verdi bu ismi. Çok sevdiği bir abisini hatırlatıyormuş. Umarım abisi travesti değildir amk.

Barın önüne geldiğimizde Jeongin çok havalı bir şekilde park etti. Aynı havamız arabadan inerken devam etmedi ama. Çünkü arka sol kapı dışardan açılıyordu. Bir de kapıları kapattığımızda bagaj havalanıyordu. Bagajı kapatmak için ise iki insan gücü yeterli.

Bara girip Chan hocayı aradık. Jeongin önden önden gidiyordu. Changbin abinin dediği kadar vardı gerçekten, ortalığın anasını sikmişti. Her yer cam kırıklarıyla doluydu ve barmen Yeonjun yerleri süpürüyordu.

Jeongin koşarak bar masasına yatıp ağlayan Chan hocanın yanına gitti. "Hocam! Niye ağlıyorsunuz canım hocam?"

"Einstein orospusu yüzünden kafam karışık. Çekim ve elektriklenmede birleşik alan kuramını ortaya attı gitti. Hala bir gizem ve ben düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum." İçkisinden koca bir yudum daha aldı.

Jeongin kafasını salladığında durumun kötü olduğunu anlamıştık çünkü o da fizik okuyordu. Kollarının altından kaldırıp onu yürütmeye çalıştı fakat beceremedi. Chan hoca ayı gibi adamdı. Kaslı kollarının altına girerseniz altında kalırdınız. Felix de taşımasına yardım etti ve onu bizim eve götürdük.

Fakat bir şeyler eksikti. "Seungmin nerde amk?"

"Ne bilim ben. Kim bilir nerede simbiyotik yaşamına devam ediyor."

Felix, Jeongin ve Chan hocayı bırakıp Seungmin'i almak için Aliyeyle bara gittim. Gittiğimde rahatladım çünkü yemek yiyordu.

"Ben de seni öldürüp bir kenara attılar sandım hızla sürdüm arabayı."

Changbin abi kollarını birbirine kenetlemiş bize bakıyordu. "Açlıktan bayılmıştı yemek verdim."

Şu Changbin abi yemin ederim cennetlik. Hem bizi idare ediyor hem de tüm rezilliklerimizi mazur görüyor. Arada bir de besliyor valla kral adam.

Seungmin ikinci tabağını yedikten sonra mekandan ayrıldık. Arabaya oturduğu an uyumuştu. Yemekten sonra sızma gibi bir huyu vardı. Kemerini bağlayıp arabayı çalıştırdım. Bagaj açık kalmıştı ama hemen eve varırsak sorun olmazdı.

Jeongin'in rotasını takip edip ara sokaklardan eve sürdüm. Seungmin'i uyandırmaya çalıştım ama uyanmıyordu. Yapacak bir şey olmadığı için omzuma aldım. Bana kas adam Minho derler. Kaslarım sayesinde kolayca taşıdım onu.

Ev ikinci katta olduğundan nefes nefese kalmış olabilirim biraz tabii. Seungmin'i indirirken Felix'in getirdiği suyu içtim. Allah'tan su bedava, cidden.

"Arabanın bagajı açık kaldı. Bi koşu onu kapatıp gelsene."

"Tamam."

Ben hala kapı eşiğine oturmuş suyumu içiyordum. Felix on saat arandıktan sonra ayağına iki numara büyük gelen terliklerle şap şap aşağı indi. Onun gittiği sırada bunca gürültüden olsa gerek, karşı komşumuz kapıyı araladı.

Hyunjin olduğunu düşünerek kafamı çevirdim. Ancak onun yerine başka bir güzellik bakıyordu bana. Mavi saçlı ve sincap yanaklı bir güzellik.

"Ne bakıyon yarram"

Ah, ben. Ahh ben. Asla hissettiği gibi hareket edemeyen ve içindeki kıroluğu gizleyemeyen ben... Yüzünü buruşturdu mavi saçlı.

"Ayı oynuyor dediler, ona bakıyordum."

"Dışarı çıkmana gerek yoktu. Aynaya baksan yeter." Gözlerini devirdi saçlarına kurban.

"Çocuk gibisin cidden. Daha sessiz olamaz mısınız gecenin bu saatinde?"

"Kardeş, olabilseydik de olmazdım. Bak işine."

Tam kapıyı açıp sinirle çıkacağı sırada Hyunjin tuttu onu.

"Yine ne oldu Minho? Kim kriz geçirdi?"

Sinirle bakan gözlerimi mavi saçlı çocuktan ayırmadan konuştum. "Bir şey yok ya, Chan hoca içmiş de onu getirdik bizim eve."

"Haa anladım. İyi geceler." İnsan bi neden der. Salak bu çocuk. Jisung'u zorla içeri çekip kapıyı kapattı. Felix de gelmişti o sırada. Kapının eşiğinden kalktım ve içeri geçtik.

Chan hocayı Jeongin'in yatağına yatırmışlar. Neyin peşinde olduğunu biliyorum ama Chan hocamdan yararlanamazsın seni küçük orospu.

"Beyler bence annesini arayalım." dedi üstün zeka Seungmin.

"Çocuk mu bu amk. 30 yaşında adam."

"Bence caminin önüne bırakıp kaçalım. Uyanınca ekmek su falan verirler."

Felix'in iq = Seungmin'in iq

"Biz de veririz."

Felix üzüntüyle bana döndü. "Su dışında başka bir şeyimiz yok ki."

Yutkundum yemin ederim yutkundum. Verdiğimiz açlık savaşı her daim ensemizdeydi. Jeongin ortaya zekice bir fikir atmasa muhtemelen içeri geçip ağlama seansı düzenleyecektim. Ağlamak bedava.

"Chan hocanın cebinden dızlayalım. Fark etmez zaten."

"Doğru dedin. Sabah erkenden Seungmin markete gider bir şeyler alır. Rezil olmayız hem de karnımız doyar."

Kafa salladı Felix. "Gerçekten hayatta kalma konusunda gittikçe ustalaşıyoruz."

"Aslında paramızı aldığımız ilk gün Changbin abinin yerinde yemesek sorun kalmayacak." dediğinde Jeongin, herkes delici gözlerle ona baktı. Saçmalıyordu.

Her şeyi kararlaştırdıktan sonra odalara dağıldık. Jeongin'in içeride yatmasına izin vermemiştim bu nedenle öfleye püfleye salonda yattı. Chan hocam yeterince namussuz olsa da onun namusunu korumak bize düşerdi. Sonuçta kolay yetişmiyor böyle proflar. Ülkemi düşünerek atıyorum her bir adımımı.

Kısacası sıradan diye nitelendirebileceğim ve en fazla 10 üzerinden 7 verebileceğim bir gündü. Bizler öğrenci evinde geçinmeye çalışan dört fakir gençtik. Hayatımız ise oldukça renkli ve fantastikti.
















Chan hoca 👇

SLMXÖSMXMXXMKSÖDLSÖX

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

SLMXÖSMXMXXMKSÖDLSÖX

quantum, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin