Minho
Arssız ve küçük bir çocuk misali kucağıma oturduğunda kaslarım gerilmiş tırnaklarımı avuç içlerime batırır hale gelmiştim. Dudaklarını yapıştırdığında öncesinde nefes almayı unuttuğumdan neredeyse boğuluyordum. Neyse ki burundan da nefes alındığını hatırladım.
Islak dudakları benimkinin üzerinde hareket ederken çıkardığı sesler oldukça şaşırmama neden oldu. Böyle sesler filmler dışında gerçek hayatta çıkmaz sanıyordum. Bir de bilerek inlemesi ve öpüşünü derinleştirdikçe bana sürtünmesi hiç yardımcı olmuyordu.
Mızmız ama istekli bir sesle inlerken dudaklarımdan ayrıldı. Kulağıma eğilerek sıcak nefesini verdi.
"Hala gergin duruyorsun. Bunu sen başlatmadın mı?"
Altında ağlayacak kıvama geldiğimde, göğsümü okşayan elinin üzerine elimi bıraktım. "Böyle karşılık vermeni beklemiyordum."
Gülümsedi. Ama bir nedenden ötürü ürkütmüştü bu gülümseme beni. "O zaman devam etmeme izin ver."
"Veriyorum."
Tek nefeste söylediğimde ben bile bu kadar istekli olduğumu bilmiyordum. Bir iki düğmesini çoktan açmış olduğu gömleğimin düğmelerini çözmeye başladı. O esnada alt dudağımı emiyordu.
Açtığı yerlerden eliyle geçmeyi ihmal etmedi. Eli bir ateş misali dokunduğu yerdeki tüm hücrelerimi yakıyordu. Gömleğimi bir çırpıda üstümden atıp kendini daha çok bastırdı bana. Artık daha derin öpüyor, omuzlarımdan başlayarak sırtımı ve kollarımı okşuyordu.
Tüylerim diken diken olduğunda ayrılıp kanepeye iyice yasladı beni. Boynuma indiğinde artık ben de inlemeye başlamıştım. Yalıyor, öpüyor, emiyordu. Kendine ait izler bırakırken ona engel bile olamadım. Çok fena kaptırmıştım kendimi.
Bana dokundukça kendimden geçiyordum. Kendimi üzerinde ve bana dokunurken hayal ettiğim zamanlara hiç benzemiyordu. Bu bambaşkaydı.
Öpmeyi bıraktığında ne olduğunu görmek için ona baktım. O da tıpkı benim gibi daha fazlasını isteyen gözlere sahipti. Arzusunu dizginlemeye çalışıyor, nefesleniyordu.
"Seni bu kadar inleteceğimi bilsem daha önce yapardım." dedi.
"Hoşuna mı gitti?"
"Evet, inkar edemeyeceğim bunu."
Elini saçıma geçirip iyice bastırdı kafama. Bir hamle yaparak yere yatırdığında daha iyi konum almıştı üzerimde.
Çıplak olan üst bedenimden yavaşça aşağılara inmeye başladığında nefesimi tuttum. İşin ilginç yanı her hamlesinde tepkimi ölçerek hareket ediyordu. Pantolonumu da sıyırmaya başladığında artık geriye dönemeyeceğimi biliyordum. Hipnoz olmuştum adeta ve ona itaat etmekle meşguldüm. Beni yakıp yıkan havasına kırk yıl köle olabilirdim.
Eliyle en özel yerimi okşamaya başladı. Sesimi daha fazla bastıramazken tüm salonda yankılanmasına izin verdim. Sanki daha fazla inlememi isteyerek hareketlerini sıklaştırıyor ve sertleştiriyordu.
"Tanrım, Jisung! Dayanamıyorum artık."
Gerçekten de zeminde mi sevişeceğiz diye düşünürken kendi kıyafetlerini de soydu. Üzerimde oturuyorken tişörtünü çıkardığında karın kaslarını elledim. Benimkilerden daha zayıftı ama oldukça sıkı görünüyordu. Güzel bir bedeni vardı.
Tamamen soyunduğunda gözlerimin gittiği yeri fark edip güldü. "Şimdi kucağıma oturma sırası sende."
Beni yerden kaldırıp kanepeye oturdu ve çekerek üstüne düşmemi sağladı. Cidden her bir hareketiyle aklımı başımdan alıyorken ne ara buralara geldiğimizi anlamadım bile.
Boynunu okşayarak kulağına yaklaştım, tıpkı onun gibi. "Altta olacağımı sanıyorsan büyük yanılıyorsun."
Dişleri görünürcesine güldüğünde sinirlerim bozulmaya başlamıştı artık. "Sert görünmene rağmen çekingen olduğunu düşünmüştüm. İşleri bana bırakacak kadar tecrübesiz."
Saçlarını çekerek başını geriye ittim. Böyle dururken sanki bana yalvarıyor gibi görünüyordu. Sanki her hücresiyle bana muhtaçmış gibi. Hoşuma gitmişti.
"Kapılacağım kadar sarhoş bir rüzgarsın. Şimdi rüzgara yön verme vakti."
"Şair Lee Minho, zevkten inlet beni."
Bacaklarını iki yana açarak bana sahip olduğu her şeyi sunmasını sağladım. Utangaç görünerek elleriyle göğsünü kapatmış ve kafasını yana çevirmişti. Bacaklarını okşayarak ona daha çok yakınlaştım. Kalp atışlarını duyacak kadar dibine girdim.
"Böyle iyi hissediyor musun?"
"Minho-ah! Çok iyi hissediyorum."
Direktifleriyle kendime yeni bir yol bulurken hayal edebileceğimden daha yakın olmak kalbimdeki birkaç parçayı da ona ait kılmıştı. Anlamlandıramadığım bir duygu. Belki de sex esnası duygusallıktır?
Terden sırılsıklam alnımız ve nefes nefese kalmış soluklarımız birbiriyle çarpışırken daha çok zevk uğruna çırpınıyorduk. Onla hareketlerim harmoni oluşturduğunda, nefes alışverişlerimiz eş zamanlı olduğunda tek bir varlık gibi hissetmiştim. Belki de Zeus bedenlerimizi ayırmamış olsaydı hep böyle hissedecektim.
Doruk noktasına ulaştığımızda bedenlerimizin bizi küçük elektrik dalgaları ve salgılarla ödüllendirmesi ile emeğimizin karşılığını aldık.
Yanına kendimi bıraktığımda, ona daha yakın olmamı söyleyen dürtülerimi dinledim ve kollarımın arasına aldım.
"Böyle romantik seviştiğini bilmiyordum Şair Minho."
"Seni şiir gibi siktim."
Omzuma yediğim darbeyle gözlerimi aralayarak ona baktım. Tatlı görünüyordu. Yanakları kızarmış saçı başı dağılmıştı. Bana sokularak üşümemeye çalışıyordu.
"Abim," dedi daha sıkı sarılarak. "Kanepesinde seviştiğimizi öğrenirse ağzımıza sıçar."
"Hep başkasının kanepesinde sevişmek istemişimdir."
"Başka istediğin bir yer var mı, ona göre şey yapalım."
"Var da o biraz garip."
"Neymiş?"
"Şey işte. Kamuya açık bir alan. Her an yakalanacağız düşüncesiyle sevişmek."
"Delisin."
Biliyorum gerçekten de deliyim. Ama ne derler bilirsiniz, fantezi.
Bir anda yanımdan kalkarak dikildi ve elimden tutup çekiştirmeye başladı.
"Kalk Minho. Bir tur da odamda devam edelim."
Tanrım hangi iyiliğim ödülü, benim gibi cinsel olarak aç biriyle sevişiyor olmam?
bır de lavın bunu okuduktan sonra yuzune bakacagım okulda amk dkcndkndkd
smut yazmamı kendı ıstese de bu gercek hayatta arkadas oldugumuz gercegını degıstırmıyor 😀🔫
utandım ama utanmadım da gıdıyorum by
ŞİMDİ OKUDUĞUN
quantum, minsung ✓
Fanfiction"einstein orospusu yüzünden kafam karışık. çekim ve elektriklenmede birleşik alan kuramını ortaya attı gitti. hala bir gizem ve ben düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum." texting, düz yazı yan shipler: chanin, seunglix, changjin, hoonsuk, yeonbin ©lo...