"Sen kötü birisin, ama yine de seni seviyorum." dedim, gözüm yaşlı. Yere bakıyordum. Bakışım bulanmıştı, sağ taraftaki suflörün sesini artık duyamıyordum.
"Kestik!" diye bağırdı yönetmen.
Kafamı kaldırmadan yanıma koşup önümde diz çöken makyöze dik dik bakmaya başladım. Tek bir sahne çekiyorduk ve repliklerim bana bir şeyler hatırlattığında ister istemez aklım geçmişte ve acılarımda takılı kalmıştı, bu yüzden söylediklerimin repliğimle alakalı bir tarafı da kalmamıştı.
"Akmadı." dedim çatlayan sesimle.
"Birileri çok üzgün duruyor ama. Sen senaryonun dışında ağlayıp bağırdığın için." deyip gözüyle sol tarafını işaret ederken elindeki fırçayla yüzüme bir şeyler yapıyormuş gibi bir görüntü vermeye çalışıyordu.
"Oynamak istemiyorum." dedim, sesim hala çatlaktı.
"Biliyorum, ama ödeyeceğin tazminatı düşün. Ve duyduğuma göre bu filmin yapımcısı kel adam değil Griand'mış."
"Griand mı?" diye duyduğum şeyin üzerine sesli bir şekilde resmen haykırdım, makyöz elini ağzıma kapamak zorunda kalmıştı. Griand'ın bakışlarını üstümde şimdi hissediyordum işte.
"Film fikri, oyuncu seçimi, senaryo tamamen ona aitmiş." dedi makyöz elini ağzımdan çektiğinde.
"Demek öyle!" diye bağırarak ayağa fırladım. Sinirlerim tepeme doğru durmaksızın hareket ederken durabileceğimi hiç sanmıyordum. Yanımdaki makyözü kenara çekip Griand'a yöneldim.
Griand da bana doğru geliyordu.
Birkaç adım sonra durduğumuzda karşı karşıyaydık, ben burnumdan soluyordum. "Sen pislik herifin tekisin, bilmiyordun değil mi?"
Sesini çıkarmadan gözlerime bakmaya devam etti. "Pişkin.. Gerçek hayatta peşinden koşmayı bıraktım diye bu kadar oyun düzenledin değil mi?" Gözlerim dolmuştu. "Bana acı çektirmeye bayılıyorsun! Sürekli seni sevdiğimi sana haykırayım, sense duymamış gibi yapmaya devam et istiyorsun! Eline ne geçiyor? Canımı acıtmakla eline ne geçiyor? Mutlu olabiliyor musun?"
Bir şey söylemeden gözlerime bakmaya devam ederken sessizce mırıldandı. "Olaylara hep kendi açından bakmaya bayılıyorsun."
"Ne?"
"Olaylara diyorum, sadece kendi açından bakıyorsun? Senaryo bana ait, ortada umutsuz bir aşık var ve diğer taraf önemsiz, değil mi? Diğerinin de ona tutkun olduğunu, ama onu üzer korkusuyla bir türlü tabularını yıkıp ona yaklaşmak istemediğini kimse görmüyor! Ondan kaçtığı halde her defasında onun gözlerinin içine bakarken kendisini bulduğunu, bunu kimse bilmiyor? Neden? Çünkü diğeri her şeyi açıkça söylerken, açıktan söyleyemeyeninki aşk olmuyor!"
Ben sessiz bir şekilde gözlerine bakmaya sürdürürken o da gözlerime bakmaya devam etti, sesini yükseltip sözlerini sürdürdü. "Deli gibi sevdiğimi anlaman için, illa ki sesli bir şekilde bağırmam mı lazım Apple? Seni seviyorum! Şimdi tatmin oldun mu?"
Kaşlarımı son söylediğine çatıp kalbimin hızlı atışları arasında konuşmaya çalıştım. "Bu.. bu muyum senin için?"
"Evet, busun Apple! Sen sevgini hep söyleyebilirken sırf ben söylemedim diye anlamaya da çalışmadın beni! Her zaman sana yakın olmaya çalıştım, sözlerimle ne zaman işin içine girsem işin içinden işler çıktı. Beni anlamanı bekledim! Beni kıskanmanı bekledim! Ama sadece sustun, ben söyleyemedim, sen de benim sessizliğimden anlamadığın için seni sevmediğimi zannettin!"
"Saçmaladığının.. farkında mısın?" Sesim beklediğimden güçlü çıkmıştı.
"Asıl senin saçmalıkların yüzünden neredeyse sevmediğim biriyle evleniyordum ben!"
"Doğru mu anladım?" deyip kaşlarımı çattım. "Sırf sen bana aşkını itiraf edemiyorsun diye hareketlerinle beni sevdiğini anlamam için uğraştın. Sırf bu yüzden başka kadınlarla nişanlandın, sırf bu yüzden ben sana her aşkımı fısıldadığımda sessiz kaldın, bu yüzden kendi hayatına dokundurtmadığın halde hayatımla ilgili tüm kararları sen aldın.."
Sessiz bir şekilde gözlerime baktığında gözlerim dolmuştu. "Sen nasıl birisin böyle?"
![](https://img.wattpad.com/cover/278807098-288-k305255.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oyuncu
Short Storytamamlandı ✔️ seni sevmenin bu kadar ağır bedelleri olduğunu bilmiyordum. 7517