hurts like hell - fleurie [ii.]

162 17 2
                                    

Griand'a ters ters bakıyordum. Bakışlarımı umursamayıp mutfaktaki tezgâhlardan birine sırtını vererek önündeki senaryoya odaklanmıştı. Omzuna bir yumruk attım. Uçtuğumuz yer restoranın mutfağı olmuştu. 

"Aptal! Senin ünün yüzünden seninle doğru düzgün oturup konuşamıyorum bile!" dedim. Sesim yüksek çıkmıştı.

Senaryoyu tezgahın üstüne koyup vurduğum kısmı tuttu. Kulağımın dibine kadar gelip "Ah!" diye bağırdı sonra. Artık sağ kulağımın geleceğinden şüpheliydim.

"Pislik!" deyip bir kez daha vurdum aynı yere.

"Hayatımda gördüğüm en kötü dostsun Apple." dedi. "Provaya yarım saat kaldı ve ben iki satır bile ezberleyemedim."

"Aman ne kötü." dediğimde küsmüş bir ifadeyle somurtup kafamı ortada, bizi dinleyemeyecek kadar meşgul olduklarından oradan oraya koşturan şef ve garsonlara çevirdim. Yaklaşık on beş dakikadır burada duruyorduk, ama dışarıdaki uğultu hemen hemen hiç kesilmemişti. Griand'la uzun süreden sonra ilk defa buluşmuştuk ve hayranlarının bizi rahat bırakmaması yetmezmiş gibi bir de Griand beni umursamıyordu. Yine.

Aniden sağ yanağımda bir el hissettim. Griand kafamı kendisine doğru çevirmişti. Gözlerim onun dokunuşunun etkisiyle kocaman olurken onu dinlemekte zorlandığımı fark etmiştim.

"Apple, sana zaman ayıramadığımın farkındayım, ama biliyorsun.." dedi. İçimden 'Gerçekten mi, dostum?' diye geçirdim. Buluştuğumuz ilk andan itibaren ona sorduğum soruları duymazdan gelen adamın şimdi vicdan azabı çektiğini düşünmek... Aptalcaydı.

"Biliyorum," deyip ona inanmamama rağmen yanağımdan hala çekmediği elini tutup ona gülümsedim. 

"Ama.." dedim, sonra gözlerimi sonuna kadar açıp hafif yüksek bir sesle bağırdım. "O boynu uzun Fiona istediği zaman hemen müsait olabiliyorsun!"

"O benim nişanlım, Apple." dedi. Bu gerçek beni yine kötü yakalamıştı. Alıştıra alıştıra söylese olmaz mıydı? 'Evet Apple, istersen alıştıra alıştıra evlensin.' dedi iç sesim, onu duymazdan geldim. Gözlerimin dolmasına fırsat vermemek için hızlı hızlı onları kırpıştırdım. "Onu sevmiyorsun." dedim boğazımın derinlerinden zorlukla yükselen bir sesle.

"Ben kimseyi sevmiyorum Apple." dedi, boğazıma oturan yumrunun ağırlaştığını hissettim. "Biliyorsun bir evlilik yapmam gerekiyordu... ve Fiona en mantıklı eş tercihiydi."

"Evlilik bir gereklilik değildir, aptal.." dedim. "Evlilik bir hayat aşamasıdır, yani olağan bir şeydir. Ama bunu istediğin için yaparsın, o kişiyi hayatının merkezine tamamen oturtmak için. Onu iyi tanıman gerekir... Ve sevmen... Ama sen Fiona'yı tanımıyorsun bile.." dedim. Sesimin ağlamaklı çıkmaması için içimden dualar ediyordum.

"Uzun zamandır tanıdığım bir sen varsın zaten Apple. Ne yapsaydım, seninle mi evlenseydim?" diye alayla sorup ufakça kıkırdadığında gözlerimdeki yaşları artık daha fazla tutamadım. Onun gözlerine bakmadan boğazımda takılı duran hıçkırığı bir anda salıvermiştim.

"Ne oldu şimdi, neden ağlıyorsun Apple?" diye sordu, elini çeneme yerleştirmiş, gözlerine bakmamı sağlamaya çalışırken sesi endişeli geliyordu.

Gözyaşlarımın arasında konuşmamam gerektiğini bildiğim halde titreyen sesimle ona sordum:

"B.. Ben.. O kadar... O kadar kötü bir tercih mi olurdum Griand?"

oyuncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin