0807::turna kuşu ister misin?

191 19 9
                                    

08.07.1893

kuşların şarkılarını söylemekten bıkmadığı bir yaz sabahında, okuldaki kıytırık etkinliklerden dolayı öğrencilerin bir kısmı etkinliğe katılmak için okula gitmişti. taehyung da buna dahildi.

oldukça zeki ve çalışkan bir lise öğrencisi olan taehyung, başarısı ile okulda isminin duyulmasını sağlamıştı. okuldaki etkinlikleri asla kaçırmaz, hedefine ulaştıracak her basamağı tek tek aşardı.

okula girdiğinde kaldırım taşına oturmuş, origami yapan genç dikkatini çekti. karşısındaki banka oturdu, çantasından kitabını çıkardı ve okumak üzere satırlarda gözlerini gezdirdi. genci izlemekten kitabı okuduğu pek söylenemezdi tabii.

genç öyle dikkatini vermişti ki yaptığı işe, çevresindekilerden soyutlandığı belliydi. kahverengi saçları alnına dökülmüş, yüzünü çerçeveliyor; gözleri ise yuvalarına özenle sıkıştırılmış, dikkatle yaptığı işi seyrediyordu. giydiği bol ve kahverengi gömleğinin ilk iki düğmesini açmış ve böylece köprücük kemiklerinin şahaneliğini etrafa sunmuştu. altına giydiği kumaş pantolon ile de gayet şık görünüyordu. bir bacağını rahat etmek amaçlı diğer bacağının üstüne atmış, bu duruma rağmen bozulmayan zarifliği ile ellerini renkli kağıtlara gezdiriyor, onları katlıyor ve çeşitli şekiller yapıyordu.

taehyung daha fazla sabredemedi. kitabını eline, çantasını da omzuna takarak gencin yanına gitti ve kaldırım taşlarının birine oturdu. ne söyleyeceğini bilemedi ilk başta, genç de ona bakmamıştı zaten. fazla dikkatsizsin demek yerine nazikliğini koruyup hafifçe öksürdü.

-oturmam sorun olmaz, değil mi?

genç başını esmere çevirdi, çevirmesi ile beraber yüzündeki tebessüm de yayıldı. başını onaylarcasına sallayıp tekrardan işine döndü. esmer ancak yüzünü birkaç saniye inceleyebilmişti ama buna rağmen tatlı bir görüntüsü vardı. buna gülümsedi ve aklından ona soracak soruları düşündü. fakat genç buna izin vermedi, onun yerine yaptığı şekili ona uzattı.

-turna kuşu ister misiniz?

yüzündeki gülümsemeyi hiç eksik tutmadı genç, gözlerini esmerin gözlerinde gezdirdi. ardından utandığından bakışlarını kaçırıp yaptığı turna kuşuna baktı. 

-isterseniz başka bir renk de yaparım size. 

esmer gülümsedi ve gözlerini gencin yüzünden kaçırmadan şaşkınlığını gizlemeye çalıştı. gencin elindeki, pembe renkte olan turna kuşunu ellerine aldı ve incelemeye başladı. gözlerinden okunan heyecanı sesine yansımış, birkaç dil sürtüşmesiden sonra toparlamıştı.

-çok teşekkür ederim, ben ne diyeceğimi bilemiyorum.

esmerin heyecanını gören genç kahkahasına engel olmak için iki dudağına birbirine bastırmış ve ortamdan uzaklaşmak için gözlerini kapatmıştı. biraz olsun sakinleştikten sonra bakışlarını esmere çevirip aklına gelen soru ile dudaklarını araladı.

-adınız nedir?

şaşırdı esmer olan, bu okulda ismimi bilmeyen kaldı mı diye geçirdi aklından.

-taehyung ben, ya sen?

elini uzattı tanıştığına memnun olduğunun bir göstergesi olarak, esmer de nazikçe gencin elini tutup sıktı hafifçe.

-jungkook.

ellerinin birleşmesinden bu yana saniyeler hızla ilerlerken genç elini çekti ve tekrardan kağıtlarına döndü. bir tane daha turna kuşu yapmaya başladı.

-bu turna kuşlarının hikayesini bilir misiniz?

sadako'dan bahsediyor olmalı diye düşündü esmer. biliyordu tabii ki, ortaokulda hocası anlatmıştı sınıfta. hatta çok etkilendiği için eve gittiğinde annesine kitabı alması için yalvardığını anımsadı ve hafifçe güldü. tam bildiğini söyleyecekken ondan dinlemek istedi hikayeyi, toz pembe bir yalan çıktı dudaklarından.

-hayır ama sen böyle söyleyince merak ettim doğrusu. 

esmere dönüp tekrardan yaptığı turna kuşunu uzattı ona, yeni bir kağıt alırken eline başladı anlatmaya. 

-sadako 12 yaşında bir çocukmuş ve mutlu bir yaşantısı varmış. japonya 2. dünya savaşının yıkıcı etkisini bir şekilde söndürmeye çalışmaktaymış. radyasyondan yanmış ve yara izi olan insanlardan hep kaçan sadako, bu etkinin kendisine de bulaşmış olacağını hiç düşünmemiş. sadako iyi bir koşucuymuş ve sınıfında da koşu yarışmalarına katılmaya çalışmaktaymış. uzun bir uğraştan sonra da dereceye girmiş, sınıfını koşu yarışmalarında çok güzel temsil etmiş. başarılı ve yetenekliymiş anlayacağın. ancak iyi bir sporcu olmasına rağmen zaman zaman başlayan baş dönmeleri onu rahatsız etmekteymiş. bir gün baş dönmelerinden dolayı bayılmış.bebekliğinden beri korktuğu o yıkıcı bombanın etkisini kendisinin de yaşadığını öğrenmiş. ve artık doktorlar ona lösemi teşhisini koymuş. sadako için artık hastane günleri başlamış, zaman zaman evini ailesini özlemekteymiş. doktorlar onu sürekli kontrol etmeye başlamış, hastalığı ilerledikçe ilerliyormuş çünkü. bir gün arkadaşı ona kağıttan turna kuşu yapmasını öğretmiş ve ona demiş ki: 'kağıttan bin tane turna kuşu yaparsan dileklerin kabul olur' sadako tanrıya iyileşmesi için dua edermiş, dileği de buymuş onun ve turna kuşu yapmaya başlamış. hatta bir gün kendisine gelen hediye paketlerinden birinde altından yapılmışı bile çıkmış. yaptığı yüzlerce turna kuşunu hemşirenin yardımı ile tavana asmış. ancak yüzlerce daha yapması gerekmekteymiş.günler geçtikçe sadako iyice zayıflamış ve artık güçten düşmüş. dayanamayacak hale gelmiş, güçsüz bedeni artık yaşayamamış ve ölmüş. ailesi çok üzülmüş tabii. sınıf arkadaşları sadako'nun tamamlayamadığı yüzlerce turna kuşunu yaparak mezarına koymuşlar. ve böylece sadako'nun mezarında bin adet turna kuşu olmuş.

gülümseyip tekrardan esmerin kucağına turna kuşu koydu.

-bana umut oldu bu hikaye, turna kuşlarımı tamamlamaya çalışıyorum şimdi bine.

esmer gözlerini gence çevirdi, gözlerindeki hüzünü fark etti. ne yapabilirim diye düşündü, üzüntüsünün yerini mutluluğa vermesi için ne yapılabilirdi?

-peki ya senin hikayen?

diye sordu esmer. sorusu ile birlikte öğretmenleri etkinlik yerinde toplanmaları için çağırdı iki oğlanı. gitmeden önce esmere döndü ve ona bir tane daha turna kuşu verdi.

-belki tekrardan karşılaşırız ve bu sefer size kendi hikayemi anlatırım, hm?

gülümsedi ve hızlıca yürüyerek arkadaşlarının yanına gitti. taehyung bir şey yapamadı, öylece izledi giden genci. gitme diyemedi, numarasını isteyemedi, evini öğrenemedi.

gence ait elinde kalan tek şey; onun adı, aklına kazınan sesi, saatlerce izleyebileceği zarifliği ve en az onun kadar güzel olan turna kuşları oldu.

bin turna kuşu | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin