günler birbirini kovalarken iki oğlan her gece birbirleri için gelir olmuşlardı, aradaki sizli bizli ifadeler kalkmıştı. taehyung hep onu göğsünde yatırıp gece boyu yıldızlara yazdığı masalları anlatırdı, jungkook de masalın sonu gelmeden hep uyumuş numarası yapardı. korkardı çünkü gitmesinden. belki derdi, belki uyuyor numarası yaparsam masal bitmeden; o her zaman masalın sonunu anlatmak için gelir geceleri.
fakat taehyung da farksızdı, o da her gece 'acaba gelecek mi?' şüphesini yaşar ama jungkook geldiğinde kötülükler giderdi. kötü bir şey kalmazdı ortada; sadece kelebekler, yıldızlar ve onların birbirlerinin kalplerine ektiği çiçek bahçesi olurdu.
gencin kaygıları, şüpheleri ve güvensizliği gider, yerini menekşelere bırakırdı. genç kelebekleri, yıldızları, geceleri severdi; böyle bir gecede tanıştığı esmer oğlanı severdi. esmer oğlanın kelebeklerini, onun ektiği çiçekleri, onun aydınlattığı karanlığını severdi. esmer ise edebiyatı severdi, yıldızları, kelebekleri, sanatı ve turna kuşlarını. bunların hepsini barındıran genci severdi bir de.
lakin haftalar geçti, ikisi de sadece yıldızları izlemeye geldiler. gün doğunca gittiler. bu yüzden genç hep külkedisi masalını aklına getirirdi istemeden, hatta bazen 'o masalda mıyım' diye sorardı kendine.
19.08.1893
yine gecenin bir vaktiydi buluştuklarında. ama farklı olarak sahil kenarına gitmişlerdi bugün, yürüme mesafesindeydi zaten. jungkook denizi çok severdi, bu yüzden taehyung da onu sahile sürüklemişti.
ilk başta yüzdüler denizde, birbirleri ile yarış içine girip gülüştüler.
ardından jungkook bulduğu deniz kabuklarından taç yaptı esmere, buraların prensi ilan etti kendini esmer de.
taehyung'un da aklına gelmişti sonrasında, yolda gördüğü bir papatya ile koştu hemen onu almaya. geldi jungkook'un yanına, papatyayı koydu gencin kulağının arkasına.
-çiçeklerin prens oldun sen de. en az senin kadar zarif onlar da.
genç utandı, utandığı için yanakları kızardı. esmer utandığını anlayınca onu daha çok utandırmak için jungkook'a güzelliğini anlattı.
saçlarının ıslak olmasını önemsemeden kumlara uzandılar birlikte. genç, esmerin göğsüne koydu başını. esmer de sevdi saç tellerini tek tek.
-yıldızlar hareket eder mi taehyung?
diyerek sessizliği bozdu genç. başını göğsünden kaldırarak bakışlarının kesişmesini sağladı.
'o gerçekten çok güzel' diye düşünmeden edemedi esmer olan. yüzünün her santimetresinden öpmek istedi o an, masum gözükmüştü gözüne. o da hep böyle düşünürdü. 'onu bu zamana kadar insanlar nasıl kirletmemiş? kalbi nasıl bu kadar güzel olabilir?' sorusunun yanıtını arardı ama her seferinde de bulamazdı.
-bilmiyorum, hareket ederler miymiş?
ilk tanıştıkları gecedeki gibi gökyüzünü işaret etti genç olan, tekrardan sardı kollarını esmerin bedenine.
-şuna bak, sanki küçük olan diğer yıldıza yaklaşmaya çalışıyor ama yerinde sayıyor.
küçüğün heyecanına gülümsedi saç tellerinin hepsini öptü teker teker. kokusunu içine çekti. 'bu en güzel parfüm olmalı. o eşsiz bir çiçek' diye düşündü tekrardan.
-ışıkları bir yanıp bir sönüyor taehyung, yorulmuş olmalı.
esmerin kesik nefesleri yanıt oldu bu cümleye. sadece gencin saçlarını seviyor ve öpüyordu.
-şimdi de farklı bir yıldız yaklaşıyor ona. gördün mü taehyung, daha da parladı.
yıldızları dikkatle izliyorlardı ikisi de. bu sefer masalı genç olan başlatmıştı.
bir gün, yıldızlar diyarında bir tane yıldız etrafı aydınlatmaktan bitkin düşmüş. daha kendini aydınlatamıyormuş, buna rağmen karanlığın en parlayan yıldızıymış. giderek ışığı sönmeye başlamış, giderek daha da bitkin düşüyormuş çünkü. etrafındakiler onu aydınlatmaya çalışmış ama bir türlü olmuyor, yorgunluğu dinmiyormuş bu yıldızın. tam vazgeçmek üzereyken, diğer bir yıldız ile karşılaşmış. diğer yıldız sönmek üzere olan yıldızı tekrardan aydınlatmış. birlikte şarkılar söylemişler, gökyüzünde dans etmişler gece son bulana kadar.
-öyle mi olmuş? kim uydurmuş bu masalı?
esmer ayağa kalkmış, genç de onu izlemiş ve doğrulmuş yerinden. ne yapacağını merakla beklemiş. esmer elini uzatmış gün doğumu eşliğinde, genç de memnuniyetle kabul edip ayağa kalkmış onun ile.
-masalımız bitene kadar dans edelim, yıldızım.
esmer oğlan gencin beline sarmış ellerini, çiçek kokusunu doldurmuş ciğerlerine. genç de esmerin boynuna dolamış ellerini, valsi öğrenmeye çalışmış.
jungkook, taehyung ona öğrettikten sonra artık adımlarına bakmadan bile yapabiliyormuş valsi. nedeni bilinmez, gülüyorlarmış sürekli gün doğumunun altında. bakışları tekrardan buluşmuş daha sonra, alamamışlar gözlerini birbirlerinden.
'belki de onun güzelliği karşısında çirkinim'
diye düşünmüş esmer olan.
'belki de kalbimdeki kelebekleri her seferinde uçurmayı sağlayan bu oğlan karşısında ben bir hiçim'
diye düşünmüş genç olan.
gün doğarken yıldızlar ile birlikte dans etti iki genç. gece son bulana, masalları bitene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bin turna kuşu | taekook
Fanficbir gün, bir gün sonsuzlukta kavuşacağız jeon jungkook. kimseler ayıramayacak bizi. ölüm bile.