2808::bir gün yıldızların hepsini beraber sayar mıyız?

41 12 7
                                    

faulkner's sleep-evgeny grinko

aylar geçiyor, oğlanlar hala gündüz vakti görüşmüyorlardı. fakat gece mutlaka geliyor, yıldızları izleyip hiçbir şey olmamış gibi evlerine dönüyorlardı. söylemeye cesaretleri yoktu, belki de istemiyorlardı. ikisi de yorgundu çünkü, yeni bir yıkım kaldıramayacak kadar yorgun. bu yüzden, gece vakti her şeyi unutup sadece birbirlerini izlerlerdi karanlığın altında.

28.08.1893

yine böyle bir gece, gülüştükleri için kızan komşular, onların bu bağına şahit olan turna kuşları ve yıldızlar.

-taehyung, yapma şöyle!

esmer gencin moralinin bozuk olduğunu anlayınca hemen gıdıklamaya başlamış, kendince güldürmeye çalışıyordu onu. başarıyordu ama unutuyordu; genç esmeri ne zaman görse kalbindeki kelebeklere engel olamadan gülümser ve bütün dertlerini unuturdu. sadece kelebekler, çiçekler, turna kuşları, yıldızlar ve esmer olurdu gece boyunca onun için. sabahları bu masaldan uyanır ama yüzündeki gülümsemesi hiç eksik olmazdı. esmer oğlan bir kere ekti ya çiçek bahçesini kalbine gencin, bir daha solmazdı onlar.

-seni güldürmek hoşuma gidiyor ama.

nihayet durdu esmer oğlan, kendini gencin yanına attı hemen. göğsüne çekti genç oğlanı, tekrardan sevmeye başladı çiçek kokan saçlarını.

-ne garip değil mi?

diye sordu genç olan. devam ettirdi sonra.

-çiçeklerim solmuşken senin ile tanıştım. hatta belki onları yakıyorken, çiçeklerimi yakıyorken senin ile tanıştım. onları özenle tekrardan sevdin sen, hepsini. hepsini, tek tek. şimdi kalbim tekrar çiçek bahçesine dönüştü. yaralarını unutturdun onların. sardın sonra, iyileştirdin. bunları nasıl yaptın, bilmiyorum. ama iyi ki yanıma gelmişsin. iyi ki kutup yıldızım olmuşsun, yönümü buldurtmuşsun.

esmer ne diyeceğini bilemedi güzel sözcükleri olan bu genç karşısında. ama onun yerine öptü saçlarından, güzel cümleler kurmak istedi genç için.

-o gün neden senin yanına geldim, bilmiyorum. ama iyi ki benimle konuşmanı sağlamışım. iyi ki karanlık odalarının ışığı olup bir bir aydınlatmışım ve iyi ki bütün sararmış kökleri kesip çiçeklerimi ekmişim o güzel kalbine.

genç öpücükleri ile süsledi esmerin yanaklarını bu cümlelerden sonra. tekrar yerini buldu daha sonra, göğsüne koydu başını. bu anın hiç bitmemesini diledi genç, gerçekleşmeyeceğini bile bile.

-taehyung.

dudaklarından döküldüğü ismi gülümsetti esmeri.

-yıldızım?

pembelikler doluştu yanaklarına gencin, esmerin boynuna saklandı hemen.

-utanıyorum, aniden söylenir mi?

güldüler ikisi de utangaç haline.

-ama tatlı oluyorsun.

öptü sonra gencin başını kaldırıp yanaklarından, çiçekler dikti az önce utançtan kızaran yanaklarına öpücükleriyle.

taehyung'un çiçekleri.

-bir gün.. bir gün yıldızların hepsini beraber sayar mıyız?

sessizlik hakim oldu sonra geceye. ikisi de biliyordu çünkü gencin ne demek istediğini.

ikisi de biliyordu yıldızların sonsuz olduğunu.

esmer dayanamadı tatlılığına, kelebekleri daha çok uçurdu, içlerindeki alevi daha çok harladı. bu sefer gencin dudaklarına dikti çiçeklerini. sözcüklerini nasıl öpebilirdi bilmiyordu çünkü, güzel sözcükleri karşısında ona çiçeklerini verdi. kelebeklerini verdi, ışığını verdi. belki de yanıt bu oldu bu geceki sorularına.

bencilce değildi onların hisleri. aşk denemeyecek kadar masumdu, ama sevgi kadar basit de kalamazdı bu bağları.

onlar bu yüzden özeldi, onlar bu yüzden turna kuşlarından umut bulan çocuk ve umudu gencin sözcükleri olan çocuktu. çiçeklerini diken bir bahçıvan ve onun çiçeklerinin hikayesiydi belki. veya yıldızların, esmer çocuğun anlattığı masallardan bir tanesi.

hiçbir masal tanımlamazdı aslında onların ilişkisini. çünkü kelimelere sığdırılamayacak bir bağ onlarınkisi.

bin turna kuşu | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin