Lana Del Rey - The blackest day
-
Gözlerimi açtığım bu sabah, Vesta çiftliğinde alıştığım o hafif, dingin, huzur dolu sabahlara benzemedi. Hemen aşağıdan gelen bağırtı, konuşma, öfkeli sorgu sesleri yataktan tabiri caizse fırlamama yol açtı. Pencereden baktığım an otelin karşısına dizilmiş bir gazeteci kalabalığı görmeyi hem bekliyor, hem de beklemiyordum. Tahmin ettiğim gibi, dün o kalabalığın içinden birileri burada kaldığımı medyaya sızdırmış olmalıydı, lakin gazetecilerin bu kadar hızlı gelmesine açıkçası hiç ihtimal veremezdim. Pijamalarıma aldırmadan çıkmak için kapıyı açtığım an kapıyı çalmaya hazırlanan görevli elindeki telefonumu bana uzattı. Sonunda kavuştuğum telefonumu alıp gelen aramayı cevapladım ve kulağıma götürdüm. Arayan şirketin başkanıydı.
"Merhaba Jennie."
"Merhaba efendim."
"Herhalde otelin önünde bir kalabalıkla karşı karşıyasındır."
"Karşı karşıya değilim ama evet," derken içeri geçip bahçedeki magazincilere göz attım. "Görebiliyorum."
"Sanırım sana bunu yapmamanı söylememize rağmen bir partiye katılmışsın."
"Hayır, bana böyle birşey söyleyen olmadı." dedim sakin bir sesle.
"Menajerine sana iletmesini söylemiştim. Pekâlâ, sana iletilmemişse bile, kendi tabakandan olmayanlarla bir eğlenceye katılmaman gerektiğini bilmen gerekirdi. Bu yaptığın büyük bir yanlıştı."
"Beni suçladığınız şey tamamen asılsız. Dediğim üzere, şirketten buna dair hiçbir uyarı almadım, orada olduğumu birinin haber yapacağını da tahmin edemezdim."
"Tahmin edebilecek kadar zeki bir kadın olduğunu düşünüyorum, Jennie."
"Eğer bu bir iltifatsa teşekkür ederim. Fakat olan oldu ve şimdi bence gereksiz konuşmalar yerine olaya çözüm odaklı yanaşmamız lâzım."
"Çözüm basit ve ortada. Seni alması için gönderdiğim araç yolda, az sonra oraya ulaşacaktır. Magazincilere kesinlikle hiçbir açıklama yapmadan arabaya binecek ve Seul'e döneceksin. Tedavine de burada devam edeceğiz. Çıkarken kameralara sakın gülümseme, lâkin keyifsiz gibi de görünme. Nasıl giyinmen gerektiğini stilistin sana arayıp anlatacak. Umarım herşeyi detaylı anlatabilmişimdir. Bir sorun var mı?"
"Detaylıca anlattınız." Derin bir iç geçirdim. "Hayır efendim, hiç sorum yok. Herşey dediğiniz gibi olacak."
"Güzel. Başarılar dilerim." deyip telefonu kapattı.
Bir anlığına durup içinde bulunduğum durumu düşündüm. Daegu'da, bir çiftlikte olduğumu unuttum, sanki buraya hiç gelmemiştim ve Seul'de herzamanki magazin krizlerinden birini yaşıyordum. Hiçbir şey değişmemişti. Eski hayatım yavaşça zihnime ağırlığını bıraktı. Bütün bu bunaltıcı şeylerin arasından sıyrılmaya çalışırken stilistim arayıp sakin renklerde, sade ama şık giyinmemi, havalı bir görünüm yaratmak için gözlük takmamı, yürüyüşüme dikkat etmemi, başım dik ama gözlerim yerde ilerlememi söyledi. Hepsini yapacağımı söyledim, bu şaşaanın nedenini de anlamak zordu, sadece bir kapıdan çıkıp iki üç metre sonra arabaya binecektim. Ardından Jisoo'nun görüntülü aramasıyla kendimi yatağa bıraktım ve çağrıyı cevapladım. Çok tatlılardı, üçü de beni fazlasıyla özlediklerini, hep arkamda olduklarını, güçlü kalmam gerektiğini söyleyip bol bol öpücük yolladılar.
Karmaşanın ortasında Taehyung'un aklıma gelmesiyle yıldırım çarpmış gibi ayaklandım. Öncesinde şifonyerden giysilerime göz attım, yeşil bir kazak ve kot siyah pantolon giymemin uygun kalacağını düşündüm. Odamdan çıkıp hızla yan odaya daldığımda içeride kimseler yoktu. Geri çekilip koridora göz attım. Merdivenlerden inerken Taehyung'un annesinin sesini duymamla duraklamıştım. Diğer müşterilere problemin kısa süreli olduğunu, birazdan gazetecilerin dağılacağını, o zamana kadar zamanlarını otelin içinde geçirmelerini tavsiye ediyordu. İnsanlara rahatsızlık vermem karnıma bir sancı olarak geri dönerken aşağı indiğimde Yoongi'yle karşılaşmamın bir hediye olduğunu düşünerek yanına koştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spring Day
Fanfictionwhistling my name. open up a beer, and open the book too. he watching her get undressed trigger your weapon. don't know where you're going. mix lyrics with your own words. that's the thing. 🪶vanessa, 2021 °taennie.