26.Bölüm

54 9 20
                                    

"Aşk bize yetemiyordur belki de? Ve ya bu aşk değildir..."

Sıcaklığın dindiği ama yavaş yavaş kendini göstermeye başladığı bir parktayım. Hava serin ve saat sabahın 06.00'sı. Sekerek geldiğim bu parkta oturmuş, sessizce müzik dinliyorum.
Dünkü yaptığım saçmalıklar... Aklıma bile getirmek istemiyorum. Ve birazdan o karşımda olacak, utançtan ölmek üzereyim...

Uzayda yapılmış müzikleri dinliyorum. Evet, uzayda yapılmış. Bazı müzikler var ki ritmi uzayı andırıyor. Sanki yıldızların dönüşü ve parlayıp birbirlerine çarpışması gibi. Ya da bir şimşeğin gökyüzünü yarıp yere düşmesi gibi. Hoş şarkılar hoş anımsamalar...

Anıl Durmuş'tan her şey yolunda çalıyor. Nasılda her şey yolunda değil ama aslında yolu. Belki de yolunda olmaması bu hayatın yoluydu ve biz bu yola yağmurlarımızı, güneşlerimizi döküyorduk.

Balkır ile ne konuşacağımı bilmiyorum, hiçte denemedim. Yüzüne uzun uzun bakarım belki, belki de çat diye söylerim. O bana masum masum bakarken ben ona ameliyat derdim?

Ardından içimi paramparça eden bir şarkı daha:"Herkes gider mi?"

"Herkes gider mi?
Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam!
Her şey biter mi?
Çok erken değil mi?
Erken değil mi?"

Kulaklığımdan gelen çınlamayla irkildim. Mesajın sesi, Balkır'dan gelen...

Galiba erken geldim, nereye geçeyim?

Balkır'da erken gelmişti, mükemmel. Biraz daha düşünmek için buraya erken gelmiştim. Duruma bakar mısınız?

Bende geldim, dümdüz ilerle. Bir çardağın içinde kırmızı üstlü Gökkuşağı'nı görebilirsin :)

Görüldü bırakmıştı. Onun adımları yaklaştıkça içim bir garip oluyordu. Bu duygular bana çok fazlaydı. Çok ama çok.

Bir süre sonra Balkır görünmeye başladı. Uykulu ama gülümseyen yüzüyle bana doğru yaklaşıyordu. Bu yüze bakarak ne diyebilirdiniz ki?

Ayağa kalktım ve çok kötü bir acı hissettim, daha fazla ilerleyemedim. Ayağım hâlâ acıyordu.

"Günaydın sevgilim."

Yüzüme, yüzüme bunu söylemişti. Kalbim güm güm atıyordu.

"Günaydın..." dedim ve kendimi rahat bırakarak:"sevgilim." diye ekledim.

Gülümsedi. Yeni doğan güneşten daha parlak olan bu gözler beni umutsuzluğa itiyordu. Yüzüne baka baka bunu mu söyleyecektim?
Ben bunları düşünürken Balkır'ın kolu beni sarmıştı bile.
Geri çekilince yanıma oturdu, bende acıyla yanına oturdum.

"Alkım, dün çok gariptin. Ne oldu?"

Konuyu biraz geçiştirmek istiyordum.

"Garip değildim, sadece biraz..."

"Iıı biraz."

Dilimden dökülmüyordu kelimeler.

"Iıı mı?" dedi gülümseyerek.

Kaşlarımı "Hayır!" anlamında kaldırdım. Sanki onu ilgilendiren bir şey yokmuş gibi bakıyordu yüzüme. Rahattı ama biraz da endişeli.

"Tamam sakin olalım! Söyleyeceğin şeyi doğrudan söyle bana. Bu durumun beni endişelendiriyor."

Kristal HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin