Serkan iyice öfkelenmişti. Yine de olay çıkmasını istemediği için uzatmadan geri çekildi.
Serkan: İstediğin kadar dört ayak üstüne düş Kıraç. Gün geldiğinde hem ayakların kırılacak, hem de o kıza yaşattıkların için kendinden nefret edeceksin.
Serkan hızlıca kapıyı çarpıp çıktı. Kıraç da sinirden masasının üzerini savurmuştu. Kapıdan çıkar çıkmaz Ferisle karşılaşan Serkan şaşırmıştı.
Serkan: Ne oldu, şalımı çok beğendin de bu sefer de temelli almaya mı geldin?
Feris Serkan'ın yüzüne donuk donuk bakıyordu.
Serkan: Sen iyi misin?
Feristen yine ses yoktu. Serkan bişeylerin ters gittiğini anlayınca Feris'in koluna girip onu odasına götürdü. Koltuğa oturtup sürahiden su doldurdu ve Feris'e yavaşça içirdi.
Serkan: Feris, beni duyuyor musun?
Feris kafasını sallamıştı. Serkan ondan az da olsa bi tepki aldığı için rahatlamıştı.
Serkan: Hastaneye gitmek ister misin?
Feris kendini toparlayıp Serkan'a döndü.
Feris: Yo- yok. İyiyim ben, sağol.
Serkan: Bak gerçekten hiç iyi görünmüyorsun. Ayrıca bunun boynunla ilgili olduğunu sanmıyorum.
Feris: İyiyim dedim ya. Sadece...
Serkan: Sadece ne?
Feris derin bi nefes aldı. Ne diyecekti ki? Ben Kıraç'ın yediği haltları duydum, onu öldürmek istiyorum mu?
Feris: Burda olmaz. Yani... Seninle çok önemli bir şey konuşmalıyım ama burda değil, şimdi değil.
Serkan: Tamam peki. Yarın senin için uygunsa bi yerde oturur konuşuruz.
Feris: Uygun, tamam. A şey telefonun ben de yok.
Birbirlerine telefonlarını verdikten sonra Serkan Feris'in odasından ayrıldı ve onu bekleyen Dicle'nin yanına gitti.
Dicle: Bi sorun mu var Serkay Bey? Geç kaldınız da.
Serkan: Yok Dicle gidebiliriz.
Beraber ajanstan çıktıktan sonra Beykoz da bir görüşmeye gitmek için yola çıkarlar. Yolda Serkan'ın telefonu çalmaya başlar.
Serkan: Allah allah nerde bu telefon. Heh buldum koltuğun yanına düşmüş.
Dicle: İsterseniz sonra bakın yol biraz işlek.
Serkan: Dur dur buldum.
Serkan tam telefonu bulmuşken Dicle'nin Serkan Bey dikkat edin ikazıyla önündeki arabaya çarpmamak için direksiyonu kırması bir olmuştu. Araba yoldan çıkmış bi ağaca çarpmıştı. Yaklaşık 10 dakika sonra Serkan gözlerini açıp nerede olduklarını kavramaya çalışmıştı.
Serkan: Ahh başım. Dicle. Dicle iyi misin? Dicle beni duyuyor musun? Dicle!
Dicle yavaşça gözlerini aralamıştı. O da Boyun ağrısıyla açmıştı gözlerini. Dudağı patlamış bi kaç yerinde de çizik vardı. Serkan'ın ise başında bi darbe vardı ve kaşı patlamıştı. Dicle'nin kendine geldiğini görünce Serkan rahatlamıştı.
Serkan: Tamam, şimdi. Canın çok yanıyor mu? Arabadan inebilir misin.
Dicle: Boynum çok kötü. İnebileceğimi sanmıyorum.
Serkan bunun üzerine kemerini çıkarıp kendi tarafının kapısını açmıştı. Canı yanıyordu ama inmeyi başarmıştı. Önce Dicle'yi yavaşça indirmiş ve bi kenara oturtmuştu. Sonra da telefonu almış ambulansı aramıştı. Bu 1 saatlik zamanda Ece çoktan haberi işitmiş ve yayımlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Zamanı
FanfictionAklımıza kazınan canımız FerSer'imizi kendi kalemimle yönlendirerek bi hikaye yazıyorum🖤