'En karanlık, en umutsuz, en kötü geceni düşün. Yine sabah olmadı, güneş doğmadı mı? Yine doğar..' Aslında bu sözle yaşamak gerek. Her gecenin bir sabahı, her sabahın bir gecesi olacağını unutmamak gerek. Dünyanın döndüğünü, acıların geçtiğini, mutlulukların bizi bulacağını bilerek yaşamak gerek...
Sabah çalan alarmın sesiyle uyanmıştı Feris. Kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra kahve makinasını çalıştırıp üstünü giyinmeye gitti. Düz siyah bi gömleğin altına yeşil düz bi pantolon giymişti. Spor ayakkabılarını fortmantodan çıkarıp girişe koydu. Sonrasında makinadan kahvesini alıp salona geçti. Dicle'ye yarım saat sonra buluşacakları yerin konumunu atıp kahvesini bitirdikten sonra evden çıktı.
...
Dicle: Serkan Bey ben çıkıyorum. Feris Hanım konum atmış.
Serkan: Tamamdır. Benim arabamla git akşam da sakın evine falan geçeyim deme doğru buraya geliyorsun.
Dicle: Gerek yoktu aslında hem araba size lazım olursa.
Serkan: Olmaz olmaz bütün gün evdeyim ben. Eve de Meral teyzesinden gelince geçersin işte.
Dicle: (güler) Peki.
Dicle evden çıkıp Feris'in attığı konuma doğru yola çıkar...
...
Feris: Hoşgeldin, otursana.
Dicle oturur. Bi süre ikisi de sessiz kalır. Sessizliği bozan Feris olur.
Feris: Dicle öncelikle... Öncelikle geldiğin için teşekkür ederim. Yani açık konuşmak gerekirse benim sana söylediklerimi başkası bana söylese değil yüzüne bakmak üzerine bi tokat bile atardım.
Feris burukça gülümser.
Dicle: Madem açık konuşuyoruz, sizin bana söylediklerinizi başkası söylemiş olsa ben de bi daha ne yüzüne bakar, ne de insan gibi konuşurdum. Ama karşımda ki başkası değil sizsiniz. Ve benim için önemlisiniz Feris Hanım. Belki daha tanışalı çok olmadı, evet belki birbirimizin bir şeyi değiliz ama ben sizi hep kendime yakın gördüm. Bu hep böyle kalacak şüpheniz olmasın. Eminim sizin de büyük acılarınız vardır, ki bence öyle. Belki aşk, belki aile belki çocukluk yaralarınız var. Bu yaraları hayata karşı sert durarak iyileştirmek istiyorsanız o yaralar iyileşmez, ancak kabuk bağlar. Yine de ısrarla hayata karşı sert durmak istiyorsanız, durun. Ama bunu insanları ezerek yapmayın... Feris Hanım... Ben sizin her zaman böyle sert, böyle mesafeli olduğunuzu düşünmüyorum. Bence sizi buna iten sebepleriniz var, hem de çok büyük sebepler... Belki de saçmalıyorum. Bilmiyorum... Hala bana söylediklerinizin arkasınd-
Feris: Değilim. Dicle. Bak... Evet sana çok kızmıştım. Ama ne kadar kızsam da o sözleri söylemenin bi bahanesi olamaz... Barış bana o ses kaydını dinlettiğinde öfkeyle doldum. Ama bi süre sonra vicdanım ağır bastı. Her şeyden önce bi insan olarak o barda seni dinlemeliydim. Ne olursa olsun... Bilmiyorum artık oraları konuşmak için çok geç ama... Bilmiyorum Dicle. İnanır mısın şu an o kadar utanıyorum ki... Sadece özür dilemek geliyor elimden... Çok özür dilerim... Hem de çok...
Feris'in yüzünde ki pişmanlık, vicdanının ağrısı o kadar belli oluyordu ki... Dicle onu daha önce hiç böyle görmemişti...
Dicle: Evet, beni gerçekten dinlemeliydiniz. Ben en azından bunu hak etmiştim çünkü. Ama geçmişe takılmanın bi anlamı yok Feris Hanım... İnanın ben takılsaydım şuan burada olmazdım. Siz benim gözümde hala o güçlü, mükemmel kadınsınız... Ama anlamadığım bir şey var, ses kaydı dediniz, Barış dediniz. Anlamadım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Zamanı
FanfictionAklımıza kazınan canımız FerSer'imizi kendi kalemimle yönlendirerek bi hikaye yazıyorum🖤