Park Soo Na
"58'den ihbar var!"
Aslında bu Ekip Şefi Ho'nun bakacağı bir durum değildi. Ne var ki staj eğitmek için gönüllü olduğundan ve bende çok şanslı olduğumdan o ihbarla biz ilgilenecektik. Mavi şeritleri olan araç çok geçmeden 58 numaralı sokağa girdi. Olayı anlamaya çalışmamıza gerek bile kalmamıştı. Soğuk, kar ya da montlar umursanmadan dışarı fırlamış bir grup teyze...
Kavga ediyorlardı.
Lider Ho arabanın sirenini çalıştırdı ve havada sallanan yumruklar durdu. Araçtan çıktık. Pencerelerden insanlar izliyordu. Lider Ho kemerini düzeltirken "Herkesi rahatsız ediyorsunuz ajumma," dedi gruba. Zemine sağlam adımlar atarak liderimin yanında vardım. "Montlarınızı bile giymemişsiniz. Evinize gidinde ısının. Bu soğukta kavga etmeyin." Şefin rahat tavrı ve samimi el kol hareketi dikkatimi çekti. Saçları kıvırcık teyzenin biri elini savurup "Çocuklarımız hakkında mahalleye dedikodu çıkartıyorlar," dediğinde Busan ağızıyla, onu karşı tarafta ki balık etli teyze "Oğlun her gece bağırarak sokakta dolan-" demeye kalmadı kıvırcık onun kısa saçlarını kavradı, aşağı çekiştirdi.
Çığlık çığlığa birbirlerine girdiler. "Ne bakıyorsunuz ayırın şunları!" Şefin tek emriyle şaşkınlığı bırakıp aralarına daldım ve sunbae ile ortalarına bir duvar kurarken kafama, burnuma, saçıma ve bacaklarıma; teyze tırnakları, tonton elleri ve çirkef tükürükleri hücum etti.
"Durun! Durun!"
Birkaç dakika hırpalandım. Aralarına girmek ve onları birbirinden uzaklaştırmak işe yaramıştı. Ajummayı kolundan yakalayıp dükkanın önünde ki sandalyeye oturtum. "Kim polise ihbar etti?! Size ne bizim aramızdakilerden?! Oeh! Kim etti?!" Kulaklarım bir zamanlar duyuyordu. Hhhm.
"Ajumma," dedim kadının önüne geçip dizlerimi bükerek. "Daha fazla rahatsızlık vermeye devam ederseniz sizi karakola götürmek zorunda kalacağız." Bu yüzden kapa çeneni, tabii ki demedim. Yine o çenesini kapatmıştı. "Tekrar bir şikayet alırsak-", "Anladım, anladım." Beni başından savurmak için elini sallayınca ufak bir baş selamı ardından arkamı döndüm. Karşı tarafla da sunbae ilgileniyordu.
"Ahmak karı!"
Bu ses yüzümü dondurmuştu!
Koca bir kar topu suratımdaydı. Ne gün ama! Nefesimi kestiğinden aceleyle temizledim. Gözlerim suçluyu taradı ve eli hala havada olan genç bir kızı seçti. Mahcup bir ifade ile gülüp omuzlarını kaldırdı. "Üzgünüm, unni." Güldüm, hoşnut olmayan bir sırıtıştı daha çok.
"Hehe, üzgünüm unni(!)"
ㅁㅇㅁㅇㅁ
So Nia ve Tae Hyung anlattıklarıma gülüyorlardı. "Sonra kızın biri teyzeye atacağım diye bana kar attı!" Kıkırdadıklarında burnumdan gülüp kahvemden son bir yudum aldım. "Sizde stajdayken böyle şeyler anlatıyordunuz." So Nia kısılmış gözleri arasından gülümseyerek "Bize çok gülüyordun," dedi. Dilimi ısırdım burnumu kırıştırarak.
Mola saati bittiğinden onlar ayaklanmış bende o sırada bize doğru gelen stajyeri fark etmiştim. "Konuşabilir miyiz?" Oturduğum yerden dik dik baktım Ji Sun'a. Damağımda kalan kahvenin tadı kaçmıştı. "Biz gidelim," dedi Taehyung omzuma dokunup giderken. Onlar uzaklaştıkça moralim düştü. Başımı Ji Sun'un bacaklarına doğru çevirdim ve "Söyle," dedim duygudan yoksun bir tonla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ꮃꮋꭺꭲ Ꮖꮁ̵ ꭲꮋꭼ Ꮪꮻꮇꭼꮻɴꭼ ⚝ ᎫᎫᏦ
RomanceARA VERİLDİ ❝ "Ne düşünüyorsun?" Başını çevirdi, gözlerime baktı. Kısa bir süreydi. "Seneye bugün ne olacak diye düşünüyordum." Tekrar geceye döndü ve derin bir nefes aldı. Dudaklarımı aralarken gözlerim yüzünden ayrılmayarak şu kelimeler döküldü: ...