"Bu gün yürürken Minho'ya seslendim ama duymadı. Gerçekten dünyadan bağlantısı kopuyor gibi."
Chan'ın söylediğiyle Changbin onun düşüncelerini destekleyici şeyler söylemeye başladı.
"Jisung ile herkesin kıskanacağı bir ilişkileri vardı ama Jisung ölmeden önce çok saçma nedenlerden kavga ettiklerini hatırlıyorum. İkisi de birbirinden ayrı diğeri için ağlıyordu. Belki de onunla son zamanlarının kötü geçmesi onu üzüyordur."
"Ya kendine bir şey yaparsa."
"Saçmalama Hyunjin."
Jeongin, Hyunjin'in omzuna vurdu.
"Belki de onun yanında olmalıyız sürekli. Ona yaşamak için bir şeyler vermeliyiz."
Chan kafasını Felix'e salladı.
"Jisung'un ölmesinde hepimizin katkısı var farkında mısınız?"
"Seungmin hiçbirimiz Jisung'u öldürmedik. Bu onun kendi seçimiydi. Ortada cinayet falan yok."
"Birini öldürmek için bıçak saplamaya gerek yok, Chan Hyung. Bunu bildiğini biliyorum."
Seungmin konuşması bitince oturduğu sandalyeden kalktı ve ortamdan uzaklaştı. Masada kalanlar onun gidişinden sonra tekrar konuşmadı.
~
Jisung bir önceli gece Minho'dan öğrendiği şeyleri düşünmüştü tüm gece. Minho'nun gösterdiği fotoğraflardan marketteki kişiyi tanımıştı. Hayalet görmüş gibi bakması artık mantıklıydı. Derin bir nefes aldı ve stresten dolayı ağrıyan karnını umursamadan Minho'nun odasına gitti.
Odaya girdiğinde kimse yoktu. Dersi vardır. Nefes verdi ve yatağa oturdu. Odayı incelemeye başladı. Önünde küçük bir dekoratif kitaplık olan duvara odaklandı. Kitaplıkta hediye olduğu belli eşyalar vardı. Duvarda ise neredeyse tüm duvarı kaplıyacak kadar fotoğraf.
Jisung yaklaştığında fotoğrafların neredeyse çoğunda kendisi olduğunu fark etti. Diğer bi çoğunlukta annesi ve Minho'nun küçüklük fotoğrafı vardı. Kalan bir kaç fotoğrafta diğer arkadaşları vardı. Jisung gülümsedi. Mutlu hissetmişti kendisini-eğer bu duygu mutluluksa. Kısa ama yatay olarak uzun kitaplığa eğildi ve en alttaki mavi kutuyu aldı.
Gri, siyah, mavi ve beyaz. Minho'nun odasındaki tek renkler bunlardı ve Jisung'a çok güzel gelmişti.
Kutuyu açtı ve içinde bir çok mektup olduğunu fark etti. Renkli kağıtlara renkli kalemlerle yazılmış ve etrafına değişik şekiller çizilmiş, hatta bazılarında stickerlar bile vardı. Jisung ilk eline geleni okumak için açtı ve tarih olduğunu fark etti. Hepsini kronolojik olarak dizdi ve ilkini okudu.
Kaşları çatıldı çünkü okuduğu besbelli aşk mektubuydu. Şiirsel bir şekilde yazılmıştı. Yetenekliymiş. Jisung alttaki isme baktığında kaşları daha çok çatıldı. Kendi ismi vardı.
Elindeki mektubu bıraktı ve diğerine geçti. Bu düz bir yazıydı ve satır aralarında değişik yüz ifadeleri vardı. Bir öncekinden daha şirindi. Yine kendi ismini görünce daha da merak etti.
Hepsini çok hızlı okumuştu meraklandığı için. Gözlerini bir kaç kez kırptı. Minho'nun vermediği detay buydu. Minho'nun bu kadar onu önemsemesinin sebebi buydu. Güzel bir ilişkileri vardı. Belki başıma bunlar gelmeseydi mutlu olurduk.
Jisung mektupları kutuya koymak için kutuyu eline aldı ama içinde bir mektup daha olduğunu gördü. Siyah bir kağıda yazılmıştı. Diğerlerinden farklıydı bunu kendisi yazmamıştı. Altında Minho'nun ismi yazıyordu.
Jisung, Minho'yla karşılıklı mektuplaştığını anladı. Son mektubu neredeyse öldüğü için verememiş olmalıydı. Jisung merak ettiği için vakit kaybetmeden okudu.
sevgilim
nefret ediyorum bundan
ne oluyor bize
neden böyleyiz
ne söylemem gerektiğini bilmiyorum
konuşmaya çalışıyorum
olmuyor
bozuluyor
kopuyor
yoruldum
çözüm aramaktan yoruldum
ikna etmekten yoruldum
lütfen bir kereciksen ikna eder misin
söz veriyorum ne dersen inanacağım
sana tüm kalbimle açık olacağım
uyuyamadığım her gece nereye gittiğimizi düşünüyorum
ama bende bilmiyorum
lütfen
beni bırakmanı istemiyorum
umrumda değilmiş gibi davranıyorum
saçma şeyleri abartıyorum
ama eskiden böyleydik
eskiden bunlara gülerdin
ciddi olmadığımı bilirdin
neden şimdi üzülüyorsun
beni daha da üzüyor
kafamı bir yerlere vurmak istiyorum
eskisi gibi olamaz mıyız
yoksa bizi kurtarmaya çalıştıkça daha da mı batacağız
istemiyorum
bana tutunmanı seviyorum
bizi kurtaracağımı bilmeyi seviyorum
ama yoruldum
bir kerecik ben sana tutunabilir miyim
eski gücüm yok özür dilerim
kendime güvenim
bazen kalbimin ritminin değiştiğini hissediyorum
vücudumun üşüdüğünü
ya da gözlerimin dolduğunu
fiziksel ve ruhsal olarak yorgunum
sana hissettirmekten korkuyorum
lütfen
lütfen ne hissettiğimi anla buna ihtiyacım var
lütfen bana benim suçum olmadığını söyle
benim yüzümden kötü olmuyoruz de
bir cümlenle üstümdeki yükü hafiflet
lütfen
sana ihtiyacım var
vazgeçecekmiş gibi duruyorsun
korkuyorum
sana ihtiyacım var biliyorsun değil mi
sevgili minho'nJisung elindeki kağıdı yatağın üstüne bıraktı. Kapının açıldığını duyunca gözlerini kapıya çevirdi. Minho olduğunu biliyordu ama göremiyordu. Bir kaç kere gözlerini kırpıştırdı ve kapalı gözlerinden yaşların akmasına izin verdi.
Minho hızlıca Jisung'a ilerledi ve kollarını onun beline doladı. Jisung hissettiği bedenle hıçkırarak ağlamaya başladı. Çok güçsüz hissetmişti, öyleki kollarını Minho'ya bile saramadı. Sadece kafasını onun boynuna sokabildi. Belkide nefessizlikten ölürdü. Güzel bir ölüm yöntemi. Ama bunu yapamazdı çünkü Minho çok üzülürdü.
Neredeyse bir saat sonra kesik kesik olan ağlamaları durmuştu. Minho, Jisung'dan uzaklaştı ve tüm mektupları yerine kaldırdı. Gözlerini açamayan Jisung'u yatağının içine soktu ve yorganı üstüne örttü. Giysilerini değiştirdikten sonra o da yatağa girdi ve Jisung'a yaklaştı. Onu göğsünün üstüne yatırdı ve gözlerini kapattı. Kendini yorgun hissediyordu ve Jisung'un çoktan uyuduğuna emindi. Onun da yavaşça gözleri kapandı.
yazması iyide buraya eklemesi çok zormuş üşeniyorum her an vazgeçebilirim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlas | minsung
FanfictionNe hissetmişti? Ölüm mü? Ölmemişti ki o, kanlı canlı duruyordu. Peki ya öldüyse? Dirilemez miydi?