"Minho Hyung, akşam Hyunjin'in evinde toplanacağız, sende gel."
Minho kafasını yanındaki Felix'e çevirdi.
"İçecek miyiz?"
"Evet."
"Gelirim."
Felix duyduğu cevapla gülümsedi ve Hyunjin'e, Minho'nun da geleceğini belirten bir mesaj attı.
~
"Hoşgeldiniz!"
"Kulağımın dibinde bağırmayı kes, Hyunjin."
Hyunjin, yanında oturan Changbin'e küçük bir yumruk geçirdiğinde Changbin ona kaşlarını çatarak döndü. Hyunjin vurduğu kolu okşadığında ise gülümseyip Hyunjin'e sarıldı.
"Changbin ayıp olmasın diye iki saniye kızsaydın bari."
Chan'dan duyduğuyla eline gelen ilk şeyi ona fırlatmıştı ve bu da üstünde küçük çiçekler olan bir yastıktı, doğal olarak bu Chan'ın canını acıtmak yerine Chan'ın onu tutmasını ve geri Changbin'e atmasını sağlamıştı.
"Çok içtiğin için bir şey demiyorum ama bir daha bana bir şey atarsan öldüğünü bil, Changbin."
Changbin gülmeye başlamıştı çünkü Chan ona-aslında odadaki hiçbirine-zarar vermezdi sadece göz korkuturdu.
Changbin'in attığı küçük öpücüğe karşı tam bir şey diyecekken Minho, Chan'ı kesmişti.
"İnsanları öldürmeye çok meraklısınız."
Sessizlik.
Küçük nefes sesleri.
Hyunjin'in yutkunma sesi.
Ve, Jeongin'in ayağını yere vurma sesleri.
Minho cevap bekledi ama kimseden gelmeyince sarhoşluğun getirdiği her şeyle beraber nefretini kustu.
"Sorunlu olduğunuzu bilmeniz güzel. Suçlu olduğunuzu bilmemiz güzel. Orospu çocuğunun teki olduğunuzu bilmeniz ise en güzeli. Jisung'u öldürürken de böyle sessiz miydiniz? Hayır..."
Chan, Minho'nun sözünü böldü.
"Jisung intihar etti, biz bir şey yapmadık."
"Neden kendini öldürdü? Bunun cevabını sizde biliyorsunuz. Hyunjin, onun aramalarına cevap vermediği her dakika için pişman ve benden bunu saklayamazsınız. Eğer biriniz bile ona küçük bir sarılma vermeye tenezzül etseydiniz, Jisung şu anda burda olurdu."
Felix dolu gözlerini kırpıştırdı ve akan yaşları hızlıca sildi.
"Size bir haberim var; başarılı olmadınız. Çünkü ben sizin gibi umursamaz değilim!"
Hepsi anlamaz gözlerle Minho'ya bakıyordu. Minho daha önce-Jisung öldüğünde-bu cümleyi kurmuştu ve şimdi tam tersini kurması onların anlayamaması sağlamıştı.
"Minho, ne diyorsun?"
Minho gülen suratıyla Chan'a döndü. Onu uzun zamandır gülerken görmeyen arkadaşları bunu tuhaf karşılamıştı.
"Jisung yaşıyor. Yavaşça neler yaşadığını hatırlamaya başladı. Ona söz verdim, intikamını alacağız. Hani geçen gün brokoli alan Jisung hikayesini dinlemiştiniz, o gerçek. Konuştuğunuz her boku biliyorum."
Hepsi tüm dikkatini Minho'ya vermişti. Korkuyorlardı, Minho'dan korkuyorlardı çünkü söyledikleri doğru olabilirdi.
Minho genişçe gülümsedi ve telefonunu çıkardı. Diğerlerinin bilmediği bir numarayı çevirdi ve aradı. Hoparlörde olduğu için odadaki diğer altı kişi duyabiliyordu.
"Alo?"
Hyunjin duyduğu sesle tekrar yutkunmuştu.
"Jisung, eve geleceğim ve canının istediği bir şey var mı diye soracaktım."
"Hayır yok..."
"Emin misin?"
Bir kaç saniyelik sessizliğin ardından Jisung konuştu.
"Aslında, istediğim şey sensin. Hızlı bir şekilde gelir misin? Uzun zamandır gece dışarıya çıkmamıştın ve yalnız kalmak korkutucu."
Minho telefonu hızlıca hoparlörden aldı ve konuşmaya başladı.
"Bir şey mi oldu?"
Minho telefonla konuşarak evden çıktı. Diğerleri ise pür dikkat onu izledi.
"Bir saniye, Jisung bir yıldır yaşıyorsa..."
"Minho onu saklamış ve bizi kandırmış."
Felix, cümlesini tamamlayan Changbin'e kafa salladı.
"Minho Hyung, konuştuğumuz her şeyi biliyor mudur?"
"Saçmalama Hyunjin."
Jeongin dediğiyle Hyunjin göz devirdi.
"Aramızdan biri ona yetiştiriyorsa, biliyordur."
Hyunjin'in Felix'e bakarak kurduğu cümleyle diğerleri de Felix'e baktı.
"Abim diye ona her şeyi söylemiyorum. Bana bakmayın. Minho Hyung haklı. Biz Jisung'u intihara sürükledik ama o ölmemiş. Ben kendimi affetireceğim çünkü o benim en iyi arkadaşımdı."
"Felix, cidden Jisung veya Minho Hyung'un affedeceğini mi düşünüyorsun?"
"Denemezsek bilemeyiz, Seungmin."
Chan derin bir nefes aldığında hepsi ona döndü, onun konuşacağını anlamışlardı.
"Minho açıkça bizden nefret ediyor ve ben bu nefretin Jisung'la iç içe olduğunu düşünüyorum. Felix, Jisung ile kavga ettiğinizde ona deli olduğunu söylemiştin. Jeongin, onun sana sarılmasına izin vermedin oysa ki Jisung'un bizden tek isteği basit sevgi gösterileriydi. Bunlar küçük geldi bize ama onun için büyüktü. Minho haklı, biz Jisung'u anlamadık ve ona zarar verdik. Onun sorununu-hayır-hastalığını biliyorduk, gözümüzün önünde içtiği o ağır ilaçları biliyorduk. Ona yardım etmek yerine daha kötüye gitmesine sebep olduk. Ben, Jisung ile yüzleşmek istiyorum. Hissettiklerini bize söylemeli."
Jeongin nefes aldı ve konuştu.
"Her şeye tamam ama, Jisung nasıl o binadan atlayıp ölmedi?"
Kim bilebilir ki?
Her şey çok hızlı gelişmişti.
öldürmeyen allah öldürmez!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlas | minsung
FanfictionNe hissetmişti? Ölüm mü? Ölmemişti ki o, kanlı canlı duruyordu. Peki ya öldüyse? Dirilemez miydi?