"Hyunjin?"
Hyunjin yanıt verdiği verdiği aramadan gelen sese cevap verdi.
"Ne oldu, Jisung?"
"Yanıma gelebilir misin?"
"Erkek arkadaşından istesene."
"Hyunjin, Minho'nun bu gün babasıyla olduğunu biliyorsun."
"Yani?"
"Onu çağırırsam hemen gelir..."
Bir kaç saniye ses gelmeyince Hyunjin mırıldandı.
"Babasıyla başının derde girmesini istemiyorum."
Hyunjin, sesi titreyen arkadaşı yüzünden kaşlarını çattı.
"Jisung, bu yüzden mi ağlayacaksın?"
"Hayır..."
Ses gelmeyince Hyunjin, Jisung'a adıyla seslendi. Bir kaç saniye sonra Jisung konuşmaya devam etti.
"Lütfen, Hyunjin. Konu Minho ile alakalı değil."
Hyunjin cevap vermeyince Jisung telefonu kendine yakınlaştırdı. Arama sonlandırılmıştı.
Yerde oturduğu için acıyan vücudunu umursamadan bacaklarına daha çok sarıldı. Kendi kendine söylenmeye başladı-bunu yaparken sallanıyor ve sesi titriyordu.
"Neden dışarıda gülümsediğim için sorunlarım yokmuş gibi davranıyorlar... Neden sorunlarımın Minho ile ilgili olduğunu düşünüyorlar... Erkek arkadaşından memnun olmayan ergenin tekiyim... Neyi hak ediyorum ki?"
Ayağa kalktı ve tuttuğu vazoyu duvara çarptı, ardından yere düşen cam parçalarının üstüne kendini attı. Daha fazla ayakta duramamıştı. Eline gelen tutulabilir bir parçayla bileklerine küçük kalpler çizerken gülümsüyordu.
Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Kan lekesi temizleme havasında değildi, bunu daha sonra halledebilirdi.
~
"Minho?"
Jisung karşısındaki koltukta oturup telefonuyla uğraşan Minho'ya seslendiğinde karşılık olarak küçük bir mırıldanma aldı.
"Hyunjin dediğin kişi... onunla ilgili bir rüya gördüm."
Minho'num kaşları çatıldı ve telefonunu kenara bıraktı.
"Rüya olduğuna emin misin? Eski bir anın olabilir."
"Sana anlatsam teyit edebilir misin?"
Minho kafa salladığında Jisung anlatmaya başladı. Minho duyduğu şeylerle Jisung'un yanında oturdu ve rüya-veya anı-bittiğinde Jisung'a sarılıyordu.
"Jisung bu gerçek bi anın. Tekrar görürsen bana söyleyeceğine söz verir misin?"
"Evet... Bir şey daha sorabilir miyim?"
"Evet."
"Vücudumda bir çok yara var... Kendime hep zarar verdim mi?"
Jisung, Minho'nun bedeninin kasıldığını hissetti. Derin bir nefes aldı ve farklı bir soru sormaya karar verdi.
"Minho, ben nasıl ölüyordum?"
Jisung, sen öldün.
Minho duyduğu soruyla Jisung'un kolunu sıkmaya başlamıştı-bunu farkında olmadan yapıyordu.
"Binanın çatısından düşmüştün."
"Bunu biliyorum... Sorduğum şey; biri mi itti ya da yanlışlıkla mı düştüm?"
"Öğrenmek istiyor musun?"
"Evet."
Minho derin bir nefes aldı ve Jisung'un bedeninden ayrıldı ve aralarına belli bir mesafe koyunca dudaklarını konuşmak için yaladı.
Yutkundu.
Ve konuştu.
"Atladın."
Kendini öldürdün.
Sessizlik.
"İntihar ettin, Jisung-daha doğrusu, etmeye çalıştın-ama ben izin vermedim-veremezdim-başka insanlar senin kıymetini bilmediği için sana bok gibi davrandı ve ben seni bu yüzden kaybedemezdim çünkü seni seviyorum. Bakma öyle, intikamımı alacağım. Sen kendini öldürmeye çalışmadın, Jisung, onlar seni öldürmeye çalıştı. Bu yüzden de başarılı olduklarını sanıyorlar ama zamanı gelince hepsi hak ettiği yeri bulacak."
"Arkadaşlarımızdan mı bahsetiyorsun? Onların davranışlarını yanlış anlayıp kafamda bir şeyler kurduysam bu onların suçu değil, Minho."
"Senin kafanda kuracağını biliyorlardı, doktorunun söylediklerini bizzat duymuşlardı, sana farklı davranmaları gerekiyordu ama onlar bunu yapamayacak kadar bencildi."
"Kafamda bir şeyler mi kuruyordum? Cidden?"
"Bazen yanağına dokunmak istediğimde sana vuracağımı düşünüp kaçmak için refleks kullanıyordun... Jisung iyi değildin ve onlar senin üstüne gitti. Doğru davransalardı bunlar yaşanmazdı. Ama iyi tarafından bakıyorum; hafızanı kaybettiğinde hastalığını da kaybettin. Bunun olası olduğunu bilmiyordum."
Jisung başını eğdiğinde Minho onun yanağını tuttu ve başını kaldırmasını sağladı.
"Bana güvenebilir misin?"
"Evet."
Güvenebilir.
ilk kısım çok cringe geldi bana ama nasıl anlatıyım yani
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlas | minsung
FanfictionNe hissetmişti? Ölüm mü? Ölmemişti ki o, kanlı canlı duruyordu. Peki ya öldüyse? Dirilemez miydi?