Scott her zaman ki sakinliğini korumaya çalışarak ''Lydia? Ne oldu, bize açıkla.'' dedi. Ben şu anda sadece Allison'a bakıyordum. Kitlenmiştim. Olanlara anlam veremiyordum, belki de delirmiştim. Bu olanlar bardağı doldurmuştu. Acaba son damla ne zaman eklenecekti?
Ortada sessiz bir ortam vardı ki bu sessizliği bozan Stiles'ın sesi oldu. ''Lydia?'' diye seslendiğinde ona döndüm. Konuşamıyordum. Stiles yanıma gelerek titreyen ellerimi tuttu. O an ne yapacağımı bilmediğimden sadece bekledim, sessizce.
Stiles ''Şşh. Tamam geçti.'' dedi ve ellerimi daha sıkı tuttu. Aslında benim soğuk parmaklarım onun sıcak ellerinde can bulmuştu. Minik ve soğuk parmaklar, büyük ve sıcak avcunun içinde kaybolmuştu. Bu iyi hissetirmişti. Yine de yaptığım şey doğru değildi. Onun ellerini tutmamalıydım. Çünkü o güven veren kolları beni zifiri karanlıkta bırakmıştı.
Ellerimi hızlıca acvundan çektim ve kendi parmaklarımla oynamaya başladım. Stiles bir süre tuttuğu nefesi dışarı verip konuşmaya başladı.
''Lydia iyi olduğunda bu konuyu konuşacağız. Sen ne zaman istersen.''
Bu konu şuan tam da burada konuşulması lazımdı. Zaman bizim aleyhimize işliyor olabilirdi. Bende bunu varsayarak boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.
''Şimdi istiyorum.'' dedim. Ses tonumun sakin çıkmasını beklemiyordum açıkçası.
Stiles şaşırmış olacak ki kısa bir süre affaladı ve kendine geldi. Scott araya girerek ''Seni dinliyoruz Lydia.'' dedi sakin bir ses tonuyla.
''Allison karanlık ruhlar zindanı diye bir yerden bahsetti. Birisi zindanın kilidini açmış ve bunu yapan kimse, yakınımızdan biriymiş.''
İkisi yüzüme aptal aptal bakarken bunun son bulması için ağzımı açtım. ''Bana öyle bakmayın.'' Acaba bende Allisondan öğrendiğimde ona böyle bakmışmıydım. Yok canım, ben asla aptalca bakamam.
Scott kaşlarını çatıp ''Nasıl bakmayalım?'' dedi. Konuyu uzatmak istemiyordum çünkü şuan adapte olmamız gereken daha önemli bir konu vardı. Konuyu kapatmak için şu çok işe yarayan sözü söyledim. ''Neyse.'' Ardından ısrar etmemeleri için düşüncelerimi kelimelere yansıttım.
''Bakın bu olanların hiçbirine bir anlam veremiyorum.-'' derken Scott sözümü keserek konuşmaya başladı.
''Bizimde bu olanlar hakkında hiçbir fikrimiz yok. Ancak bunu çözmeliyiz. Çünkü herkes tehlikede.'' Scott bunu her zaman ki korumacı tavrıyla söylemişti.
Stiles derin bir nefes aldı ve ardından kapı açıldı. İçeriye giren Derekti. Bize çarpık bir sırıştış yollayarak ''Hey, bücürler hala burda ne işiniz var.'' Bücürler? Derek?!
Bu Derek değildi. Kesinlikle bu Derek olamazdı. Bize bücürler demişti. İlk başta refleks olarak gözlerimi kırpıştırdım ve sonrasında konuşmak için derin bir nefes aldım. Bu sırada Stiles ve Scott hala garip bir gözle Derek'e bakıyorlardı. Tam söze başlayacaktım ki Derek ''Olayın anahtarı elinizde, ah bide kiilitli kapıyı bulsanız. Neyse, umarım yanlış kapıyı açarsınız.'' diyerek kahkaha atmaya başladı. Resmen kahkaha atıyordu. Sinirliydim, hem de çok.
''Sen kimsin?'' bunu dediğim gibi Derek bana dönmüş, anlamayan gözlerle bana bakıyordu. Ardından gözlerini kısıp ''Derek Hale.'' diye tısladı.
Stiles araya girerek ''Derek hiç bir zaman 'Bücür' kelimesini kullanmaz ahbap.'' dedi. Scott ve ben gözlerimiz kısık bir şekilde bize kendini Derek diye tanıtan adama bakıyorduk. Stiles ise -her zaman ki gibi- ağzı açık bir şekilde ona bakıyordu.
Bir kaç saniye sessizlik olmuştu herkes fiziken Derek olana bakıyordu. En sonunda sözde Derek dayanamayıp gitti. Aslında olan şeyler yavaş yavaş kafamda canlanıyordu. Derekin bedenine sahip olan bir adam. Bu Derek değildi. Tamam fiziken oydu ancak Derek değildi. Belki de onun içinde Karanlık bir ruh vardı. Ya da on şişe ağır bir içki içmişti. Her ne kadar ikinci ihtimalin gerçekleşmesini dilesem de içimden bir ses birinci ihtimali savunuyordu.
Allison hala uyuyordu. Şuan olanların en mantıklı açıklaması bunun saçma bir rüyadan ibaret olmasıydı. Tabi bu olasılığı da göz önünde bulundururak parmaklarımı saydım.
... sekiz, dokuz, on.
Tamdı. Parmaklarımın hepsi yerinde ve tamdı. Ortam huzursuz derece de sessiz ve sakindi. Bu gergin ortamı bozabilmek için harakete geçtim.
''Ne yapacağız?''
Stiles bomboş gözlere yere bakıyordu. Scott ise sözcüklerimle irkildi. Hala kimseden ses çıkmıyordu. Bir kaç saniye bekledikten sonra yine konuşmaya başladım.
''Bakın burada elimiz kolumuz bağlı duramayız. Bir şeyler yapmak zorundayız.'' Stiles bembeyaz betondan gözlerini ayırmadan cevap verdi. ''Ne yapabiliriz ki Lydia? Elimiz kolumuz bağlı zaten. Hiç bir şey bilmiyoruz.'' Ah, hadi ama her zaman olumsuz düşünmek zorunda mıydı?
''Tamam, olay hakkında bildiğimiz bir şey yok ama belki bilen birilerini biliyoruz.'' Stiles tek kaşını çatıp gözlerini bana dikti. Biz yine uzun soluklu bir tartışmaya hazırlancaktık fakat o sırada Scottın sesi kulaklarımız da yankılandı.
''Deaton.''
*
İlk öncelikle özür dilemek ve teşekkür etmek istiyorum. Biliyorsunuz ki bir süre burada değildim. Stiles repliklerinde yaptığım duyuru da bu hikayeye daha çok odaklanıcağımı söyledim ancak işler her zaman hesaplandığı gibi olmuyor. Çok yoğun bir dönem atlattım. Hem fiziken hem de ruhen direncim yoktu. O yüzden yeni bölümü yazamadım. Siz çok iyi okuyucularsınız. Sabrınız için minnetarım. Çok ama çok teşekkürler. Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gece / Stydia
FanfictionLydia Martin. Okulun popüler ve güzel kızı. Fakat bir gece... Bir gece güçlerini buluyor ve zamanla bambaşka birisine dönüşüyor. Onun dönüşüm hikayesine hazır mısınız?