''Hey! Kimse yok mu?'' diye bağırdım. Şu an karanlık bir o kadar da ıssız bir yerde, çığlıklarım yankılanmıştı. Sanki kapalı bir alandaymışım gibi hissetim. Bu hissi göz ardı ederek bağırmaya devam ettim. Ne kadar çırpınsamda olumlu bir sonuç alamamıştım. Güçlükle çıkan tiz bir ses bütün düşüncelerimi benden sıyırıp bir kenara fırlattı. Ses kulağıma ne kadar tanıdık gelsede güçsüz çıktığından sesi tanımlayamadım. Ardından daha gür bir sesle kulağıma tırmalayan Allisonun sesini duydum. Tanrım! Allison, onu arıyorduk ve ben onu bulmuştum. Bana sesleniyordu. Allisonu bulmak için sağa sola bakındım. Tabi çevrem zifiri karanlığa sarılmış olduğundan hiçbir şey göremiyordum.
Ayaklarım benden izinsiz harekete geçti. Hiçbir şey göremesem de ellerimin sürttüğü duvarlardan anladığım kadarıyla burası labirent biçimindeydi. Geldiğim yerde loş bir ışık vardı. Her ne kadar karanlığı yok etmese de etrafı aydınlatıyordu. Ayaklarımın beni bilinçsizce getirdiği yerde durduktan sonra yerden başımı kaldırıp karşımda duran solgun yüze baktım. Bembeyaz olmuş bu yüz Allisona aitti. Koşarak onun yanına gittiğimde bir elinin karın bölgesinde olduğunu gördüm. Eline kan bulaşmış bir şekilde yerde kıvranıyordu.
''Allison! Bunu kim yaptı?'' dedim hızlı bir şekilde. Allison yutkunup nefes alarak ''Lydia, bunu...'' derken sesi ince ve ağlamak istercesine çıkıyordu. ''Bunu Scott yaptı. Ona sakın güvenme. Git ve Stilesı bul en azından o bir şeyler yapabilir.''
''Benden Stiles'a güvenmemi bekleme. Beni buraya getiren o.'' dedim hiddetle. Allison tam konuşacakken kelimeleri ağzına tıkıp öne atıldım. ''Buranın bir çıkışı var mı onu bile bilmiyorum.'' Allison şaşkınlıkla bana bakıp gözlerini devirdi. ''Aslında arkamda bir kapı olabilir.'' Şaşkın bir biçimde kaşlarımı kaldırıp gözlerimi Allisondan ayırıp arkada duran kapıya çevirdim. Kapı vardı ama her kapının çıkışı var mıydı? En azından güvenli bir çıkış. Dudaklarını sabırsızca birbirine bastırıp bana bakan gözlerle karşıya geldiğimde ''Bak dışarısı güvenli mi bilmiyoruz.'' dedim.
Allison nefesini hızlı bir şekilde vererek ''Lydia, canım çok acıyor. Burdan kurtulmalıyız. Ayrıca burası da güvenli değil.'' Kafamı olumsuz bir şekilde salladıktan sonra Allison, bana itiraz beklemeyen gözlerle baktı. ''Ah peki tamam. İlk önce gidip bakmalıyım.'' Allison onaylarcasına tebessüm etti.
Kapının yanına geldiğimde ilk başta emin olamasam da kapı kolunu hızlıca çekip kapıyı açtım. Ani gelen güneş ışınlarıyla gözlerimi yummak zorunda kalmıştım. Ellerimi gözlerime götürüp ovuşturduktan sonra gözbebeklerimin etrafı incelemesine izin verdim. Kapı, güneş alan bir sokağa çıkıyordu. Sokakta kimse olmamasına rağmen dışarıda pozitif bir hava vardı. Allisonun yanına gidip dışarı çıkmasına yardım ettim. Allison adımı güçsüzce birkaç kere tekrarladı.
''Dayan Allison. Az kaldı.'' dedim. Panik, nefesimin arasından kelimelere çarpıyordu. Allison daha hızlı nefes almaya başladı. Bilincini açık tutmalıydı. Bu kadar dayanmışken şimdi pes edemezdi. Allisonla beraber ilerledik. Sokağın köşesinde ki Caddeye çıktığımızda, ilk defa bir yerde bu kadar insan olmasına şükrettim. İnsanların korku dolu bakışları bizi bulduğunda Allison çoktan gözlerini kapatmıştı. Yardım çığlıkları art arda etrafı sardı. İnsanlar çevremize toplandı. Bir kaç insan beni kolumdan çekiştirmeye başladı. ''Bırakın beni!'' dedim acı dolu bir ses tonuyla. Fazla zorlamadan bıraktılar. Gözyaşlarım tenimi yavaşça ıslatarak aşağıya doğru kayıyordu. Allisonun elinden tutup onun uyanmasını bekliyordum. Ambulansın siren sesi kulalarımda yankılanırken Allisonun elini daha çok sıktım. ''Allison! Şimdi olmaz, bizi bırakamazsın.'' Fısıltı şeklinde ki sessiz çığlıklarım beni boğuyordu. Çevreme yansıyan bu fısıltılar sessizdi. Fakat bedenimden ruhuma sessiz bir şekilde akarak, yara oluşturacak bir şekilde bağrıyordu.
Görevliler sedye ile beraber Allisonun yanına yaklaştı. Sarışın bayan bana dönerek ''Tatlım arkadaşının bize ihtiyacı var. Sende bizimle gelmelisin.'' İçimde ki güçlü ses arkadaşını savunarak ''Onun kimseye ihtiyacı yok!'' diyerek bağrıyordu. Bu ses ruhumda yankılansa bile bedenime yansımıyordu. Sarı saçlı kadın kolumdan tutmuş bana bekleyiş dolu gözlerle bakıyordu. O kadar derin düşüncelere dalmışım ki Allisonun yanımdan gittiğini bile fark edemedim. Başımı ürkekçe aşağı yukarı salladım sadece. Kadın beni kolumdan tutarak kaldırdı. Beni ambulansın içine soktuğu anda gözlerim sedyede yatan Allisonda takıldı. Çok fazla kan kaybetmiş olmalıydı. Kahretsin ki ben, kan kaybının yaşadığı süreyi tam olarak bilmiyordum. Bundan sonra ki sayfaları siren sesi doldurdu.
Bomboş gözlerle hastane koridorunda ki kareli desenlere bakıyordum. Peki, bundan sonrası ne olacaktı? Allison fazla kan kaybı yaşamıştı. Scott Allisonu yaralamıştı. Stiles ise beni karanlığın ortasına bırakmıştı. Şu anda ben karanlığın içinde kaybolmuş bir vaziyetteydim.
Allison ölücek mi sizce?
Scott ve Stiles neden böyle davranıyor?
Düşünceleriniz ve yorumlarınız benim için önemli.
İlk öncelikle çok özür dilerim. Özel hayatımda ki yoğunluk yüzünden hikayeyi çok aksattım. Hikaye fantastik bir tür olduğundan yazması da zorluyor tabi. Olayları iyi geliştirip mantıklı haraket etmek lazım. Bir de bölümleri kısa yazmak istemiyorum. Bu yüzden hikayeyi arada kesip yine yazdım. Hatalarım olursa lütfen maruz görün. Sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gece / Stydia
Hayran KurguLydia Martin. Okulun popüler ve güzel kızı. Fakat bir gece... Bir gece güçlerini buluyor ve zamanla bambaşka birisine dönüşüyor. Onun dönüşüm hikayesine hazır mısınız?