Devlet Baba - 4

18 3 0
                                        


     Şehir merkezinde kocaman bir karakol varmış, daha önce hiç fark etmemişim. Ne de olsa başına iş açan bir adam değildim kısa zaman öncesine kadar. Gayet geniş bir giriş kısmı vardı buranın, kapısının önünde de hafif makineli silahlara sahip olan iki polis memuru bulunuyordu. Ellerindekiler sanırım MP5ti. Oldum olası silahlara ilgim vardı ama taşımayı hoş görmüyordum. Kapıdan geçip içeri doğru ilerlediğimizde, bizi uzun bir koridorun biraz ucuna doğru olan bir odanın kapısının önündeki koltuklara oturttular.

     Parmağı kırılmış olan güvenlik elemanını hastaneye, ben ve iş görüşmesi yaptığım Mahmut Beyi ise buraya getirmişlerdi. Yarım saat kadar  birbirimizden uzak sandalyelerde polis gözetiminde oturduk. Mahmut Bey sinirli gibiydi, elemanın biri geliyor, iş yerinde sorun çıkartıp, bir çalışanını gözünün önünde darp edip, peşinden sizi de karakola sürüklüyor. Bence sinir olmak için gayet haklı bir sebep. Ama sinirine rağmen hiç istifini bozmuyor, efendiliğinden ödün vermeden, oturduğu yerden başı biraz eğik bir şekilde parkelere odaklanmış, ifade vermeyi bekliyor.

     Ben ise sebepsiz bir şekilde içimde bulunduğum durumdan şikayetçi olamıyorum, aklım hala o parmağın kırılırken çıkardığı küçük seste. Onun dışında sık sık  güvenliğin attığı tiz çığlığı düşünüyorum. Galiba acı verme duygusuna takıntılı bir insana dönüşüyordum. Sadistçe düşünceler birden bire gözüme cazip görünmeye başlamıştı. Zaten hep bir ego problemim ve empati eksikliğim vardı. En azından çevremdeki insanlar hep bu özelliklerimden şikayet ediyordu.

     Ben bunları düşündüğüm sırada, ifademizin alınacağı odanın kapısı açıldı ve içeriden homurdana homurdana üç kişi çıktı. Memur beyler nazik bir şekilde bizi içeri davet ettiler, polisleri işlerinin verdiği olumsuz koşullar nedeniyle, kaba saba bir model olarak hayal ediyorum normalde ama bunlar gayet tatlı adamlardı. 

     İçeride masa başında oturan memur bey, sakin bir yüz ifadesi takındıktan sonra, el işareti yaparak bize oturmamız gereken koltukları gösterdi. Önce mağdur olduğunu gördüğü için Mahmut Beyi dinleyeceğini söyledi. Ve onun ifadesini aldı. Bana göre Mahmut Bey tarafsız bir şekilde ne eksik ne fazla konuşarak hikayeyi anlattı. Ayrıca güvenlik görevlisiyle uzlaşılabileceğini, kendisin anlayışlı biri olduğunu söyledi. Tabi ki polisler, bildiğim kadarıyla eş zamanlı olarak hastanede de onun ifadesini alıyorlardı.

     Masa başındaki memur nihayet bana "ne olduğunu birde senden dinleyelim." diyerek olayı anlatmamı istedi. Çok zeki bir insana benziyordu, yorgun gözükmesine rağmen cin gibi gözlerini üstüme dikmiş, nasıl böyle bir şeyi yapmış olduğuma şaşırıyordu anlaşılan. Kafamda rayına oturtmam gereken çok fazla şey olduğundan buradan en hızlı şekilde çıkmam gerekiyordu. Übermensch gerekirse mağduru bile oynayarak kendini kötü durumlardan kurtarabilmeliydi, üste çıkmam lazımdı bir şekilde. Bir uzlaşma olacaksa bile, bunu onlar değil ben teklif etmeliydim, onlar kim ki beni mazur görmeyi lütfedeceklerdi?

     "Efendim" dedim çok kibar bir ses tonuyla. "Ben durduk yere ne için saldırayım ki herhangi birine?" 

     Ayrıca vücudumdaki iki gün öncesindeki kavgadan kalma bazı morlukları göstererek "Asıl onlar beni darp etti ben kendimi savundum." diyerek karşı suçlamada bulundum.

     Her dürüst, vicdan sahibi insan gibi Mahmut Bey dediklerimi duyunca efendiliğini koruyamadı. "İftira atma şerefsiz, kalıbının adamı ol, delikanlı gibi konuş!" dedi sinir ve şaşkınlıkla. Tabi yazmıştım o sözleri bir kenara.

     Hemen, "işte, görüyorsunuz memur bey nasıl bana hakaret ediyor, bunlarında kayda geçmesini istiyorum." diyerek mağduru oynamaya devam ettim. İnsanları kandırmak o kadar eğlenceli gelmişti ki kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum.

     Memur bey, "Tamam, ikinizde kesin laf dalaşını." diyerek sessizliği sağladı. "Madem sende darp edildin niçin darp raporu almaya gitmedin?" diye sordu ardından. Tabi Mahmut Bey, efendim biz böyle bir şey yapmadık diye itiraz edecekti ki memur tarafından dur işaretiyle susturuldu.

     Sanki uzlaşımcı biriymişim gibi, "ben ne bileyim efendim? Sorunu iletişimle çözeriz diye hiç düşünmemiştim darp raporu istemeyi. Onlar bunu istiyorlarsa konuşmak yerine bende rapor talep ediyorum."

     "Ha tabi küçük bir özür karşılığında bunu istemekten vazgeçerim." dedim. Mahmut Beyin bana, ne kadar güzel yalan söyleyip birde üste çıkıp özür talep etmemi anlayamayan bakışını gördükçe deli gibi keyif alıyordum. İçinden kim bilir kaç kere küfür etmişti. 

     Yüzü kıpkırmızı bir şekilde "Efendim bu adam iftira atıyor, birde üste çıkıp özür bekliyor." dedi kelimelerine bastıra bastıra. 

     Artık odaya girmemizden bu yana iki saat geçmişti. Ne memur beyin ne de Mahmut Bey'in sabrı kalmamıştı. Onların aksine ben dünyada belki de geçirdiğim en eğlenceli anı yaşıyordum. Çeşitli mağdur ayakları ve demogoji yoluyla insanları bıktırmıştım. Artık sadece şu rahatsız durumun bitmesini isteyen Mahmut Bey'den bir özür bile almıştım. 

     Memurun elinde suça ait delil olmadığından, durumu sadece iki kişinin birbirini darp etmesi gibi gördüğünden bizi bir an önce başından defetmek istiyordu. Bizi savcılığa sevk etmesinden yırtmak için, "Efendim, ben kendilerinden şikayetçi olamayacağım, eğer onlarda olmayacaksa" dedim."

     Mahmut Bey gerçekten bunalmış bir şekilde, telefonla güvenlik görevlisine ulaşıp darp raporu hakkında görüştü. Nasıl delirtmişsem adamı iki dakikada görevliyi ikna ederek rapor almasını engelledi. Sanırım benim gibi bir serseri mayınla daha fazla uğraşmak istemiyordu, yüksek ihtimalle böyle birini ilk kez görüyor ve korkuyordu.

     İşin sonucunda karşılıklı uzlaşmayla ve bu durumun çok küçük bir olay olması sebebiyle iş farklı boyutlara taşınmamıştı. Memur bey babacan bir tavırla bana "oğlum bak genç adamsın anlarım, kanınız kaynıyor ama biraz dikkat be evladım hır gürle bir yere varılmaz, bak yazık mı değil sana şu durumlara düşüyorsun, üniversite mezunu adamsın." gibi hiç dikkatimi bile çekemeyecek öğütlerde bulundu. Bir daha her hangi bir sebepten karşısına çıkarsam, kalemimi kıracağını bu kadar hoş görülü olmayacağını ekledi.

     Karakoldan ayrıldığımda gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Mahmut Bey'in hayretler içinde kalmış suratını düşündükçe kahkahalarımı engelleyemiyordum. O kıt akılları ve saflıklarına rağmen orada suçlu çıksam zaten aptal biri olduğum için hak etmiş olacaktım. Evet Sokrates'inde her zaman karlı çıkacağını savunduğu doğru adam modelinin ağzına nasılda sıçmıştım ufacık bir olayda bile, hem de ona göre eğri biri olarak. Sen bırak felsefeyi koçum, aptalın tekisin diyordum.

     Aşırı eğlenceli ve bir o kadar yorucu bir günün ardından, televizyon karşısında karnım açlıktan guruldarken, o boktan, bütçesiz, üçüncü sınıf bir dizinin sesini dinleyerek uykuya daldım.


                                                                                                                                                                        4.BÖÜM SONU


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 02, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OBSESİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin