Pirate King } HongSang

4

Burada ne kadar süredir kaldığını bilmiyordu. Bir kaç gün? Bir kaç hafta? Bir ay olmuş mudur ki?

Tuttuğu nefesini yüksek ses ile dışarıya bıraktı. Yapacak hiçbir işi olmadığı için sıkılıyordu. Belki korsandan kitap isteyebilirdi...

Aklına gelen fikir ile odadan çıktı. Hongjoong'un nerede olduğunu bildiği için hızlı adımlarla dümenin olduğu odaya ilerledi. Sonunda geldiğinde kapıyı açarak içeriye girdi.

"Hey, konuşabilir miyiz?"

"Ooo prens hazretleri. Ani misafirliğinizi neye borçluyuz?"

"Ben fazlasıyla sıkılıyorum burada. Rica etsem kitaplarınızı ödünç alabilir miyim?"

Hongjoong hahladı.

"Prens Kang, eğer size öyle bir lütuf verirsem burada bir esir değil buranın prensi olursunuz. Haddinizi aşmayın."

"Ama sıkılıyorum!"

Yeosang'ın sesini yükseltmesinden sonra Hongjoong kaşlarını çattı. Hızlı bir şekilde Yeosang'ın kolundan tutarak dümene yasladı, neredeyse vücutları arasında bir nefedlik yer bile yoktu. Uzun ve ince parmaklarını Yeosang'ın zarif çenesine koydu ve hafifçe sıktı. Yeosang acı ile ellerini korsanın kollarına koydu.

"Sınırını aşıyorsun. Sen bir esirsin dediklerine dikkat et."

"Bir esir olabilirim ama ben de bir insanım."

"Ah çenen çok iyi laf yapıyor."

Yeosang çenesindeki eli hızla itti ve çenesini ovdu.

"Bu fazla acıttı..."

Hongjoong sırıtarak diliyle Yeosang'ın çenesini yaladı ve geri çekildi

"Sol taraftan istediğin kadar kitap alabilirsin."

Yeosang bir kaç saniye şaşkınlıkla bekledi. Sonrasında panikle ve hızlı adımlarla kitaplığa gitti. Gözüne bir kaç kitap kestirdiğinde bir kaçını aldı tam arkasına döndüğünde dibindeki korsan ile korkarak geriye adımlamıştı ama sırtı kitaplığa çarpmıştı.

Hongjoong bir elini sarışın prensin beline dolarken diğer eliyle prensin yanağını okşadı.

"Narin bir prense göre çok sivri bir dilin var ve biraz da dobrasın."

"Yapım gereği diyelim."

"Eğer seninle karşılaşmasaydım bir tanrı olduğundan hâla şüphe edecektim."

"Buna sevinmeli miyim?"

"Belki..."