Ağaçların dalları arasından süzülen güneş ışığı ormanı yeterince aydınlatmaz iken on üç savaşçı elf karanlıkta sessizce ilerliyordu.
Atılan her adımda bir çıtırtı, çekilen her okta bir yay sesi bu sessizliği bölse de, hiç biri tek kelime etmiyordu. Sık sık kesişen bakışlar, aynı anda heyecanı, endişeyi, korkuyu ifade ederken ellerinden gelen tek şey üzerlerine düşeni yapmaktı. Buna rağmen asla kendilerini güçsüz hissetmemişlerdi.
"Bu patikadan sola saparsak şelalenin hemen yanındaki ormana gitmiş oluruz..." Sienna fısıltı ile prense açıklama yapmış ve onay almıştı.
"O zaman, dört muhafız ve Hernas, burada kalsın, ben işaret oku göndermedikçe peşimizden gelmeyin sakın. Diğerleri benimle şelaleye gelir. Laryon, Hernas'ı sana güvenerek burada bırakıyorum. Ona bir şey olursa seni tam burada idam ederim, ona göre!"
Muhafız lideri prensi onaylayıp ellerini göğsüne çarptı. Prens buna bir tepki vermeyip patikanın soluna doğru ilerledi.
Bir süre sonra gözden kaybolduklarında, Hernas oturduğu ağacın dibinden kalkıp sıkıntılı bir şekilde gezinmeye başladı. Muhafız liderinin onu izlemesi rahatsız ederken ağzını açıp tek kelime bile etmedi.
Bu şekilde gelip geçen zamanın sonunda, güneş yavaş yavaş tepeye geliyor, sıcaklığı artıyordu. Orman daha da karanlığa bürünürken, gelen kuş sesleri ormanın temiz olduğunu belirtir gibiydi.
Bir anda tüm kuş sesleri kesilirken, çalıların arasından yay çekilme sesi gelince Efilippya'lılar hazırlıksız yakalanmış gibi bir telaşa kapıldılar.
Gerilen yayın sesi kesilirken onun yerini muhafız liderine doğru isabet edilen okun sesi geldi. Ok havayı yararak hedefe doğru süzülürken, muhafız lideri doğru zamanlamada kalkanı kaldırıp önüne tuttu. Ok hedefinin önünü kesen demir engele çarpıp güçlü bir ses çıkardı.
İlk okun ardından dört bir taraftan ok yağmaya başlayınca tüm gündüz elfleri korkunun kontrol ettiği sarsak adımlarla kaçmaya yer aranmaya başladı.
Laryon kalkanına saplanan oku çıkarıp bir kaç saniye inceledikten sonra heyecanla emrinde olan askerlere bağırmaya başladı.
"Bu oklar zehirli! Kurtarın kendinizi..!"
Bu tür oklar sadece muridun askerlerinde bulunur...
Yüksek sesle bağıran lideri duyan askerler daha bir telaşla yaylarını ve kılıçlarını kapıp Hernas'ın önünde muridunlara karşı dizilmeye başladılar.
"Bu sefer hiç biriniz kurtulamayacaksınız!" Akha'nın sesini duyan Hernas şaşırmış bir şekilde etrafına bakımaya başladı. Akha'nın elinde iri siyah yayı ile Layron'u hedef almış bir şekilde görünce, sesinin el verdiğince bağırdı.
⚔️⚔️⚔️
Kraliçenin odasına telaşlı bir şekilde giren zindan gözetçisi kraliçenin huzurunda eğilip gelme sebebini açıkladı.
"Kraliçem, Muridea'lı tutsak muhafız Akha kaçmış..!"
Kraliçe oturduğu yerde donakalır iken derin bir nefes alıp güçlü bir şekilde bağırdı.
"Bu nasıl olur! Onu elinizden nasıl kaçırdınız!"
"Gece nöbetçisi öldürülmüş kraliçem, kendisi kaçmış olmalı."
"Derhal onu bulun! Ülkenin dört bir yanına bakın! Aramadığınız tek bir nehir, tek bir orman kalmasın! Kasabaları delik deşik edin! Onu bulup bana getirin!"
Muhafız son kez kraliçenin önünde eğilip hızla taht odasından çıktı.
⚔️⚔️⚔️
"Akha! Dur!" Yayı germeyi bırakan Akha etrafına bakıp Hernas'ı bulmaya çalıştı.
Hernas'ı görüp oku yaydan çeken Akha ona doğru adımalamaya başlayınca önünü kesen Laryon'a sert bir yumruk atıp tekrar ona yöneldiği sırada yine bir muhafız önünü kesti. Hernas Akha'nın onu yakalamak için engel tanımayacağını anlayıp hızlıca patikanın soluna doğru uçmaya başladı.
"Hernas..!" Akha'nın bunu fark etmesi çok zaman almasa da harekete geçmesi zordu, zira tüm şiddete rağmen ayağa kalkıp önünü kesen gündüz elfleri fazla inatçıydı.
***
Kısa sayılmayacak bir süre boyunca ormanda uçan Hernas nehrin bir dağdan aşağıya aktığını görüp vakit kaybetmeden oraya doğru uçmaya başladı. Tam nehrin sahiline geldiğinde koluna saplanan ok yüzünden nehirle birlikte dağdan aşağıya düştü.
***
"Nasıl yani saldırıya uğradık? Siz ne işe yarıyorsunuz!!?"
"Efendim, sayıları çok fazlaydı, ellerinde yüzlerce zehirli ok vardı. Muhafız lideri Akha da zindandan kaçmış, bu gruba liderlik ediyordu."
"Akha, kaçmış mı?! Sen ne dediğinin farkında mısın?"
Prensin sert sözlerine karşılık susmaya devam eden muhafız etrafında yaralı bir şekilde yatan askerlere baktı.
"Akha kaçmışsa, Hernas şu an onun elinde olmalı... Lanet olsun, onları nasıl bulacağım..?"
***
Nehrin şelaleden sonra devam eden sahilinde, sudan çok uzak olmayan bir yerde yatan Hernas, bilincini kaybetmişti. Tüm nehir boyunca onu arayan Akha, gördüğü görüntü ile kahrolurken hızlıca yanına, aşağıya doğru uçtu.
Hernas'ın yanına çöküp hareketsiz yatan bedenini göğsüne çekip ıslak kanatlarını birbirinden ayırmaya çalıştı. Bunu başardıktan sonra elini Hernas'ın yüzünde gezdirip şefkatli ses tonu ile kulağına fısıldadı.
"Sana kavuşacağımızı söylemiştim, güzelim..."
Hernas'ın omzunu kavrayıp kendine daha çok çektikten sonra kollarını beline dolayıp bir ağacın altına geçti. Uzun bir süre Hernas'a sarılarak akşamı bekledi.
✨✨✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elf Diyarı 1-Yaşam Ağacı Efsanesi Gerçek Oluyor
FantasíaElf Diyarı serisinin ilk kitabıdır. Kapak tasarımı @kisibilinmez247 tarafından yapılmıştır🍀 Tamamlandı. Efsaneler Asla Ölmez...