Bazen öyle bir an olur ki, her şeyi unutursunuz ve hayatınız pahasına da olsa tek bir amaç için savaşırsınız. Hırs değil, gurur değil, öfke değil. Veya herhangi bir şey değil. İsmini bilmediğiniz bir şey uğruna büyük bir savaş verirsiniz, ve hatta ölme ihtimaliniz olursa bile.
Şu an Mentes adını bilmediği bu tuhaf his uğruna ölüme doğru adımlıyordu. Aklındaki tek şey kalbi korumaktı. Ne Hernas'a olan sevgisi, ne Akha'ya duyduğu nefreti, ne annesine karşı pişmanlığı ne de amcasına olan kırgınlığı bu histen öte değildi.
Aklında kurduğu sayısız planlar, riskli hamleler, karmaşık düşünceler ve zihnini bir sis bulutu misali sarmalayan diğer şeyler. Çıkış yolu falan yoktu. Tek bir yol vardı, kalbi almak. Ve bunun bir çıkış yolu olması neredeyse imkansızdı. Sizi ölüme götüren bir yol çıkış yolu olabilir mi?
Ağacın alev almış koca dalları tek tek kopup yere düşüyor, etraftaki köyleri mahvediyor, elfleri hayatlarından ediyordu. Daha fazla bekleseydi köy tamamen yok olacak, tarihin tozlu sayfalarına yazılacaktı. Harekete geçme zamanı gelmişti. Elindeki tek fırsatı da elinin tersi ile itemezdi, değil mi?
Düşünmeyi bırakıp yüksek dallara doğru uçmaya başladı. Zümrüt kalp güneş ışıklarını yutup yerine yeşilin en göz alıcı renklerini saçıyordu. Etrafı gitgide ateşlerle sarmalanıyor iken Zümrüdüanka'dan iz yoktu.
Bir anda nereye kaybolmuştu?
Mentes'in etrafına bakındığı o bir saniyede kanatlarını ezen sert darbe onu yere savurdu. Zümrüdüanka'nın sert çığlığı kulağının dibine yankılanırken yerde yatan Mentes acı içinde kıvranıyordu. Kanatları katlanmıştı... Uçamazdı.
Zümrüdüanka tekrar havaya kalktığında Mentes zorlukla ayağa kalkıp ezilen kolunu tutarak ağacın alçak dallarından birinin altına doğru adımladı. Tırmanmaktan başka çaresi yoktu.
Zümrüdüanka ağaçtan biraz daha uzaklaştığında hızlı ve çevik adımlarla zümrüt kalbin yanına doğru tırmanmaya başladı. Gitgide yükseliyor oluşu hayati tehlikesini artırıyordu ancak umrundaymış gibi de durmuyordu.
Kalbe ulaştığında tek hamle ile düşünmeden onu dalların arasından çekip aldı. İnmek için adımını attığı sırada kulağını dolduran çığlık yüzünden ürküp yere tekrar düştü. Elinden çokta uzağa gitmeyen kalp birden parlamaya başlamıştı. Sarı tonlarına yakın bir orman yeşili rengini almıştı. Zümrüdüanka tuhaf bir ürkeklik ile geri çekilip Mentes'ten hayli uzaklaşmıştı. Ne olduğunu anlamak zor olmamıştı. Kalp'ten korkmuştu. Mentes hızla doğulup zümrüt kalbi eline aldı ve dikkatle izlemeye başladı. Yerden destek alarak ayağa kalkıp etrafına bakındı. Gözlemlediği manzara hiç iç açıcı değildi. En az elli elf çoktan ölmüştü ve bu sayının ikiye katlanması pek zaman alacağa benzemiyordu.
Kalbi kurtarmıştı, peki Zümrüdüanka'yı inine nasıl geri sokacaktı?
Bir süre daha etrafa bakındı. Son anda gözüne çarpan görüntü kanını donmasına sebep oldu. Hatta o kadar donmuştu ki, vücudu buz tutmuş gibiydi. Bir el dokunsa ona, paramparça olacak gibi hissediyordu. Tek bir çığlık, tek bir isim... Hikayenin sonuna kalan tek bir adım...
"Hernas!!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elf Diyarı 1-Yaşam Ağacı Efsanesi Gerçek Oluyor
FantastikElf Diyarı serisinin ilk kitabıdır. Kapak tasarımı @kisibilinmez247 tarafından yapılmıştır🍀 Tamamlandı. Efsaneler Asla Ölmez...