"Hernas'ı kaybettik ne demek?! Mentes, sen ne dediğini anlıyor musun? Hernas gibi başarılı, zeki bir elfi nasıl kaybedersin? Onu, sana güvenerek bu göreve göndermiştim! Şimdi gelmiş bana, kaçak muridun onu kaçırmış diyorsun, öyle mi?!" Annesinin öfkesi önünde susmaktan başka hiçbir şey yapamayan genç prens yaptığı şeyin ne kadar sorumsuzca olduğunu yeni yeni idrak ediyordu.
Eğer Hernas onların elinde esirse, istediklerini alıp onu öldüreceklerdi...
Hernas'ı öldüreceklerdi...
Kraliçe oğlunun sustuğunu, konuşmayacağını görüp sert ve soğuk sesi ile bağırdı.
"Çık!!" Prens başını kaldırmadan geri geri taht odasının kapısına doğru ilerlerken kraliçe aklında bir sürü plan yapıyor, olasılıkları tartıyordu.
Taht odasından çıkıp kapıyı sertçe kapatan Mentes, saray bahçesine doğru adımlamaya başladı. Soğuk taş zeminde ayaklarının sesi gelirken yaptığı tek şey yapacağı saldırıyı planlamaktı. Kaç bin kişilik ordu toplayacağını bile hesap etmişti. Ama kraliçenin izin vermesi imkansızdı.
Bu yüzden yapabileceği tek bir şey vardı; annesine haber vermeden gitmek.
Emrinde olan beş bin kişilik orduyu toplamak üzere taht şehrinin merkezine doğru yollandı.
Attığı adımın geri dönüşü yoktu. Geri dönmeyi de düşünmüyordu zaten...
***
"Hernas, bu yarayla daha ne kadar mücadele edebilirsin ki? Sadece beş günlüğe gidelim, iyileş ve sonra seni Efilippya'ya geri getireyim."
Akha saatlerdir aynı şeyleri Hernas'a söyleyip duruyordu, Hernas ise muridunlara yakalanmaktan korktuğu için her seferinde reddediyordu.
"Kimsenin haberi olmayacak, bundan emin olabilirsin. Seni koruyacağıma yemin ederim." Hernas kendisine biraz daha yaklaşan Akha'yı elleri ile göğsünden itip bir adım da kendisi geriledi.
"Korkuyorum, Akha. Her gün evleri kontrol eden muhafızları unuttun mu?"
"Seni, saklarız. Evet, aramadıkları gizli yerlerim var, orada saklanırsın ve kontrol bittikten sonra çıkarsın... Güven bana..."
Hernas Akha'nın gözlerine bakıp sesli bir nefes verdi. Düşman ülkede, düşman şifacılar sayesinde iyileşmek... Ve sonra hiç bir şey olmamış gibi geri dönmek.
"Hayır, Akha... Ben zaten yeterince burada kaldım. Artık gitmem gerek... Aksi taktirde kötü şeyler olabilir."
"Ne? Hayır. Gitme..." Hernas Akha'nın gözlerine cesaret edip bakamazken Akha tam tersi, Hernas'ın solgun yüzünü dikkatle izliyordu.
"Yakalanmaktan mı korkuyorsun? Bu olmayacak Hernas. Seni gözüm gibi koruyacağım..."
"Ya seni göreve yolladıklarında..?" Hernas'ın korkuyla titreyen sesi Akha'nın tebessüm etmesine sebep olurken, yüzünü onun yüz hizasına eğip çenesini tuttu.
"Sen yanımda olduğun sürece uzun süreli görevlere gitmeyeceğim..." Hernas kafasını kaldırıp önündeki muriduna bakıp içinden şöyle geçirdi...
'Bir dostu, güvenilir bir adamı nasıl düşman diye anabildim..?'
"Peki iyileştirmek için getireceğin şifacı? O da muridun olacak..."
"Bu konuda da rahat olabilirsin, kendisi güvendiğim biri, ve aramızdaki her şeyi biliyor..."
Hernas gözlerini kaçırıp bir süre sustu. Sonra kafasını kaldırıp son kez Akha'ya baktı ve tereddütle kafasını aşağı yukarı salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elf Diyarı 1-Yaşam Ağacı Efsanesi Gerçek Oluyor
FantasyElf Diyarı serisinin ilk kitabıdır. Kapak tasarımı @kisibilinmez247 tarafından yapılmıştır🍀 Tamamlandı. Efsaneler Asla Ölmez...