6. Bölüm

233 27 2
                                    

      Gerçekten gördüğüm şey dün gece katliam çıkaran o siyah giysili  adamlardı! Şimdi  de benim yanıma gelmişlerdi. Siyah giysili o adam kocaman elleriyle hem ağzımı hem de  burnumu aynı anda kavramıştı.  Nefes almak artık cidden çok zorlaşmıştı. Nefes alamadığım için tüm bedenim  sarsılıyordu. İki elimle de kalan son ve tüm gücümü vererek kurtulmaya çalışıyordum. Ama hiç fayda etmiyordu.  Beni tutan belli ki güçlü biriydi.  Sonra bir kaç saniyeliğine de olsa elini çekti.  Alabildiğim nefese binlerce şükür ettim. Ama uzun sürmedi.  Burnuma tuttuğu bezle gözüm karardı.  Her yer sarsılır gibi oldu.  Ve gözlerim karanlığa  gömüldü.  Bedenim söndü sanki...
  ****
   Gözlerimi açtığımda  değişik  bir yerdeydim. Yani burası  ne evim ne okulum ne de hastaheneydi. Burayı, bir dakika ben burayı hiç görmemiştim.  Burası bembeyaz bir yerdi.  Tavanı olabildiğince yüksek olan bir yerdi.  Birden olduğum yerden sıçradım ama başımın ağrısından tekrar yere yattım. Hemen karşımda siyah giysili bir adam bekliyordu. Aceleyle yüzündeki maskeyi çıkardı ve gülümsedi.  Hemen arkadaşlarını çağırdı.  Ve birden başımın ucunda bir sürü siyah giysili adam birikti . Korkuyla çığlık attım. Beni nereye getirmişlerdi!?  Sonra karşımdaki gülümseyen adam "Sakin ol!  " dedi.  Nasıl sakin olabilirdim ki!? Ama sesim kesilmişti.  Devam etti "Bizden sana zarar gelmez. " dedi.  Bu sefer suskunluğumu bozup doğruldum " Ne? Nasıl  gelmez?  O kadar insanı siz öldürdünüz! ". Devam etmeme izin vermeden "Hayır!  Öldürmedik bu insanlara bir oyun!  Daha fazla  bir şey anlatamam,  şimdi seni biriyle tanıştıracağız. " dedi gülümseyerek. Elimi tutarak kalkmama yardımcı oldu.  Kalktım ve istemsizce peşlerinden  gittim. Başımın ağrısı geçmişti.  Tek bir laf etmeme kalmadan durmaksızın  konuşuyorlardı. Ya nerdeyim ben!?  Bir kapının önüne geldik. Siyah giysili adamlar derin bir nefes aldıktan sonra kapıya 3 kez hafifçe vurdular.  Sonra  içeri girdiler ben de peşlerinden girdim korkarak.  Hemen karşımızda büyük bir masa vardı. Onun ardında da uzun bir sandalye bize sırtı dönük duruyordu.  Elini bize doğru döndürerek girin işareti yaptı.  Bizde odaya bir adım daha attık.  Sonra sandalyesini bize doğru çevirdi.  "Kapıyı kapatın! " dedi yorgun bir edâyla. Hemen arkamda duran bir adam sakince kapıyı kapattı.  Beni bayıltan adam ise lafa başladı " Efendim, istediğinizi getirdik! " dedikten sonra da kocaman sırıttı. Saçları dapdağınık olmuş ve yorgun  gözüken 'Efendim' dedikleri adam bana doğru baktı.  "Tamam siz çıkın." dedi. Ben de peşlerinden çıkacakken "Hey!  Siz durun hanımefendi! " dedi hızlıca.  Tedirginlikle dönüp "Ben mi? " dedim.  Diğerlerine  bakıp "Sanırım başka hanımefendi yok. " dedi ve gülümsedi.  Ama ben gülemiyorum. "Ah tabi." dedim.  Ve içeri girdim. Diğerleri odadan çıkmıştı.  Eliyle öndeki tekli koltuğu  gösterip "Lütfen oturun." dedi yumuşak bir sesle.  İşaret ettiği deri koltuğa oturdum.  Sonra beklemeden "Siz kimsiniz,  ben neredeyim?" dedim.  " Ahh!  Haklısın,  şuan şok içindesin.  Biliyorum. Ben Bulut.  Sen de Ezgi.  Bunu biliyorsun değil mi?" dedi. "Tabi ki ismimi biliyorum! " diye çıkıştım. "Pardon,  bazı şok geçirenler unutmuş  belki siz de unutmuşsunuzdur diye-" derken lafını böldüm "Nerdeyim ben? ". Bulut  başını  masaya doğru  eğdi, elini saçına daldırıp biraz düzeltmeye çalıştı sonra derin bir nefes alarak bana doğru baktı tekrardan.  "Bak bizler deneyler yaparız. Ve sen de bu deneyin bir parçası olacaksın. Yani bilhassa -" derken ben de farkında  olmadan bağırdım "Kobay olacağım değil mi!?". Tam lafa başlayacakken tekrar durdurdum.  Ayağa kalkmıştım o kadar korkmuştum ki bağırarak "Neden  ben, heh söylesene neden ben? Bu insanlığa sığmaz! Ben ben deli hastahanesinde kaldığım için,  evet bunun için kullandınız beni değil mi!?  Yüzüme bak!  Ben deli değilim! " ağlıyordum  durmadan. Gözlerimi ellerimle kapatmıştım.  Birden iki el beni sardı. "Sakin ol!  Seni deli olmadığını biliyoruz,evet gördüklerin gerçekti. "dedi. Birden ellerimi çekip ona döndüm "Ner-nerden biliyorsun?  Her-herkes beni deli sanıyor! " dedim. Biraz geri çekildi "Olanlar bir oyundu bunu sana biz yaptık. " dedi.  Bunu der demez onu tüm gücümle ittim "Ne diyorsun  sen!?  Ne yani?  Hepsi 'oyun'muydu? Hayır olamaz!  Canım nasıl  yandı biliyor musunuz siz?  Tek yakınlarımı kaybetmek nasıl bir duygu biliyor musun sen!?  Ben burada  durmak istemiyorum!  Onayım yok! " dedim bağırarak.  "Evet canının nasıl yandığını  biliyorum ama dayandın.  Bize gereken de buydu.  Tamam mı?  Ayrıca nereye?  Buradan çıkamazsın yani deneyler bitince çıkabilirsin. " dedi.  Şaşkınlıktan ölmek üzereydim. "Onayım yok dedim sana yok yok yok! " diye bağırdım.  Gülümsedi, var dedi var.  "Bak anlamıyor  musun sen?  Ben bana bunların yapılmasını istemiyorum!  " dedim.  Başı yere eğilikti. Başını  kaldırmadan alleriyle iki omzumu sıktı.  Sonra başını kaldırdı.  Gözlerini tam bana doğrulttu.  Gözleri muhteşemdi. Sapsarı harika bir rengi vardı. Saçlarının biraz daha koyusuydu.  Bir süre sonra başım dönmeye  başladı.  Omuzlarım hala acıyordu. Kafam az sonra öne düşecekti ki bakışlarını geri çekti ve omuzlarımı bıraktı.  Onun bırakmasıyla yere yığıldım. O da masasına  geri oturmuştu.  Odadan  hızlıca çıktım. Ne yapmıştı o?  Koşarken yanımda siyah giysili bir adam çanta uzatıyordu ama onu ittim.  Ve koşmaya devam ettim.  Nereye gittiğimi bilmiyordum sadece koşuyordum. 

      Gözleri çok güzeldi.  Nasıl ya nasıl birden  ikna etmişti?  Çaresizlikten bir yere oturdum. Başımı dizlerimin arasına alıp ağlamaya başladım. Başım hâlâ  dönüyordu, buradan kurtulmalıydım hem de hemen!..

Arkadaşlar!  Sınav  haftası başladı o yüzden gecikti bu haftalarda beni affedin... Nasıl olmuş?  :D yorum ve votelerinizi unutmayınnn!!!

KobayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin